Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Ö. A., 43840/02 sayılı başvurunun değerlendirilmesi


Av. Serkan Cengiz
Semih Kuru

DÖRDÜNCÜ DAİRE
Ö. A.’in
Türkiye’ye karşı yaptığı
43840/02 sayılı başvurunun
KABULEDİLEBİLİRLİĞİ HAKKINDA KARAR
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (Dördüncü Daire),

Nicolas Bratza, Başkan,
Giovanni Bonello,
David Thór Björgvinsson,
Ján Šikuta,
Päivi Hirvelä,
Ledi Bianku,
Işıl Karakaş, yargıçlar,
ve Fatoş Aracı, Daire Yazı İşleri Müdür Vekili ,
3 Haziran 2008 tarihinde toplanarak 7 Kasım 2002’de yapılan yukarıdaki başvuruyu incelemiştir.
Mahkeme kararda; Sözleşme’nin 29 § 3. maddesini göz önünde tutarak davanın kabuledilebilirliğini ve esasını birlikte incelemiştir.
Davalı devlet tarafından ileri sürülen görüşleri ve başvurucu tarafından cevaben sunulan görüşleri incelemiş ve yapmış olduğu muhakeme sonrasında aşağıdaki gibi karar vermiştir:
OLAYLAR
Başvurucu Ö. A., 1954 yılında doğan ve Ankara’da yaşayan bir Türk vatandaşıdır. Mahkeme önünde İzmir’de avukatlık yapan Serkan Cengiz tarafından temsil edilmiştir. Türk Hükümeti (“Hükümet”) ise kendi ajanları tarafından temsil edilmiştir.
A. Davanın koşulları
Taraflarca sunulan dava konusu olaylar aşağıdaki gibi özetlenebilir:

Başvurucu mevcut başvurunun yapılmasına neden olan olayların gerçekleştiği sırada Mersin yakınlarında bulunan Erdemli ilçesinde noterdir.

12 Mayıs 1999’da Erdemli Vergi Dairesi, başvurucunun 16 Aralık 1998–31 Aralık 1998 tarihleri arasında noterlik işlemlerinden elde edilen 2.000.000.000 TL’lik  damga vergisini ödemediği gerekçesiyle Erdemli Cumhuriyet Başsavcısı’na başvurur.

13 Mayıs 1999’da Erdemli Cumhuriyet Savcısı (“Savcı”) başvurucunun ifadesini alır. Başvurucu, diğerlerinin yanı sıra, ekonomik sıkıntılar nedeniyle 2.000.000.000 TL’lik damga vergisini ödeyemeyeceğini iddia eder.

Savcı tarafından 14 Mayıs 1999 tarihinde tanzim edilmiş soruşturma raporuna göre; başvurucu defterlerinde 2.225.129.000 TL ödemiş olduğunu kaydetmiş olmasına rağmen vergi dairesine sadece 225.129.000 TL bildirmiş, 2.000.000.000 TL’yi beyan etmemiştir.

22 Haziran 1999 tarihinde Tarsus Cumhuriyet Savcısı, başvurucunun görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle Ceza Yasası’nın 240. maddesine istinaden Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi’ne bir iddianame gönderir. Savcı ek olarak dosyanın Mersin Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ele alınmasını talep eder.

Başvurucu 30 Temmuz 1999 tarihinde ilgili tutarı Erdemli Vergi Dairesi’ne öder.

Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi dosyayı 9 Eylül 1999 tarihinde, savcının talebine uygun olarak,  Mersin Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderir.

Tarsus Cumhuriyet Savcısı, 26 Ekim 1999 tarihinde Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurucunun ilgili vergi dairesine Aralık 1998-Şubat 1999 arasında eksik KDV ödeyerek zimmetine para geçirdiği iddiasıyla Ceza Yasası’nın 202. maddesine istinaden ek bir iddianame gönderir. Savcı ek olarak davanın Mersin Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülmesini talep eder.

Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi dosyayı 23 Kasım 1999 tarihinde savcının talebine uygun olarak Mersin Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderir.

Başvurucu hakkında görevi kötüye kullanmaya ilişkin olarak açılan dava 5 Ekim 1999 tarihinde Mersin Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanır.

27 Aralık 1999 tarihinde Mersin Ağır Ceza Mahkemesi başvurucu hakkında açılan iki davanın birleştirilmesine karar verir.

Mersin Ağır Ceza Mahkemesi 8 Mart 2000 tarihinde başvurucu ve avukatını dinler. Mahkeme başvurucuya hakkındaki suçlamaları okur ve başvurucuyu Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 135. maddesi uyarınca hakları hususunda bilgilendirir. Başvurucu yasal haklarını bildiğini beyan eder. Başvurucu, diğerlerinin yanı sıra, bir takım masraflar yapmak zorunda kalmış olması nedeniyle damga vergisini zamanında ödeyecek parası olmadığını ve ekonomik durumu düzelir düzelmez söz konusu tutarı ödemiş olduğunu beyan eder. Başvurucunun avukatı da, diğerlerinin yanı sıra, müvekkilinin ekonomik problemlerinden dolayı vergilerini eksik ödediğini, buna karşın suç işleme kastının bulunmadığını iddia eder.

19 Haziran 2000 tarihinde başvurucu ile birlikte çalışan bir kişinin tanık olarak ifadesi alınır. Aynı tarihte mahkeme birleştirilmiş dava dosyalarındaki suçlamaların farklı isnadlara ilişkin olduğunu ve başvurucunun bu suçlamalara dair savunmalarını sunmadığını belirtir. Mahkeme başvurucuya hakkındaki suçlamaları okur ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 135. maddesi uyarınca başvurucuya hakları hususunda bilgi verir. Başvurucu yasal haklarını bildiğini beyan eder. Başvurucu, diğerlerinin yanı sıra,  ekonomik kriz ve bürosu için yaptığı masraflardan ötürü katma değer vergisini zamanında ödeyemediğini ve buna karşın zimmetine para geçirdiği suçlamasını kabul etmediğini beyan eder.

Aynı gün, başvurucu ve avukatının soruşturmanın genişletilmesini  (tevsi tahkikat) istemediklerine ilişkin beyanlarının ardından Mersin Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Savcısından bir sonraki celsede davanın esasına ilişkin mütalaasını sunmasını ister.

11 Temmuz 2000 tarihinde Cumhuriyet Savcısı davanın esasına ilişkin görüşlerini sunabilmek için ek süre talebinde bulunur. İlk derece mahkemesi Savcının bu talebi üzerine 25 Eylül 2000’e kadar süre vermiştir.

25 Eylül 2000 tarihinde yapılan duruşmada Cumhuriyet Savcısı davanın esasına ilişkin mütalaasını sunar. Savcı, başvurucunun 2.000.000.000 TL tutarındaki damga vergisini ödememesinin zimmet suçunu oluşturduğunu belirterek mahkemeden başvurucuyu Ceza Yasası’nın 202. maddesi uyarınca cezalandırmasını talep eder.

Başvurucunun avukatları Bay M.P. ve Bay Ö.G. mahkeme önünde savcının isnad edilen fiili zimmet olarak nitelemesine itiraz etmişlerdir. Her iki avukat da başvurucunun sadece ihmalkâr davrandığını, zimmet kasdı taşımadığını beyan etmişler ve başvurucunun beraatını talep etmişlerdir.

Bu sırada mahkeme, duruşmaya katılan başvurucuya savcının görüşünü okumuş ve uygulanabilir yasayı açıklamıştır.

Başvurucu savcının suçu zimmet olarak nitelendirmesine katılmadığını, dava konusu olayların açık olduğunu ve damga vergisini ödemesinin ekonomik sebeplerle mümkün olmadığını ifade etmiştir. Daha önceki görüşlerini tekrarlayarak beraatını talep etmiştir.

Aynı gün Mersin Ağır Ceza Mahkemesi damga vergisinin ödenmemesinden dolayı başvurucuyu Ceza Yasası’nın 202. maddesine istinaden zimmet suçundan mahkum eder. Başvurucu iki yıl altı ay hapis ve 833.333.333 TL para cezasına mahkum edilmiş ve süresiz olarak kamu görevinden mahrum bırakılmıştır. İlk derece mahkemesi katma değer vergisini ödenmemesine ilişkin suçlamadan başvurucunun beraatına karar vermiş, bu verginin ödenmemesinin Ceza Yasası’nda suç olarak düzenlenmemiş olduğuna hükmetmiştir.

Başvurucu bu kararı temyiz etmiştir. Usul ve esasa dair ileri sürdüğü temyiz gerekçelerinde başvurucu, diğerleri arasında, yeni bir iddianame sunulmaksızın zimmet suçundan mahkum edildiğini ve savunmasını hazırlaması için ek süre verilmemiş olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu dava konusu olayların niçin Ceza Yasası’nın 202. maddesi anlamında zimmet suçu olarak yorumlanamayacağına ilişkin görüşlerini ileri sürmüş ve diğerleri arasında, eyleminin ancak tecrübesizlik ve bilgisizlik olarak tanımlanabileceğini, yapılan zimmet nitelemesinin yanlış, verilen hükmün ise orantısız olduğunu ifade etmiştir.

Başvurucu, 19 Şubat 2002 tarihli ek temyiz dilekçesinde haksız kazanç elde etme amacı taşımadığını, bürosunun masraflarının çok fazla olduğunu, aynı zamanda yaşanan ekonomik krizden dolayı damga vergisini zamanında ödemesinin olanaksız olduğunu ileri sürmüştür. Bu durumda başvurucu, dava konusu olayların Ceza Yasası’nın 202. maddesine istinaden zimmet olarak yorumlanamayacağını düşünmektedir.

Yargıtay 23 Mayıs 2002 tarihinde yaptığı oturumda başvurucunun müdafiini dinlemiş ve ilk derece mahkemesinin kararını onamıştır. Yargıtay kararında, diğerleri arasında, yerel mahkemenin gerekçesinin yeterli olduğunu, başvurucuya isnad edilen suçlamaya ilişkin cezanın doğru takdir edildiğini ve hükmün hukuka uygun olduğunu belirtmiştir.

8 Temmuz 2002 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, başvurucunun kanun yararına bozma talebini reddetmiştir.

Başvurucunun hapis cezası 1 Kasım 2002 ile 31 Ekim 2003 tarihleri arasında infaz edilmiştir.

9 Nisan 2003 tarihinde Mersin Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucunun yargılamanın yenilenmesi talebini reddetmiştir.

B.  İlgili iç hukuk ve uygulama
Söz konusu dönemdeki Ceza Yasası’nın ilgili maddeleri aşağıdaki gibidir:

202. madde
“Görevi sebebiyle kendisine tevdi olunan veya muhafaza, denetim veya sorumluluğu altında bulunan para veya para yerine geçen evrak veya senetleri veya diğer malları zimmetine geçiren memura altı yıldan on iki yıla kadar ağır hapis cezası…

Zararın, kovuşturma yapılmadan önce tamamıyla ödenmiş olması halinde yukarıdaki fıkralarda yazılı cezaların yarısı, ödeme hükümden önce gerçekleştirilmiş ise üçte biri indirilir.
…”
240. madde

“Yasada yazılı hallerden başka hangi nedenle olursa olsun görevini kötüye kullanan memur derecesine göre bir yıldan üç yıla kadar hapsolunur. Cezayı hafifletici nedenlerin bulunması halinde altı aydan bir yıla kadar hapis ve her iki halde ……….Ayrıca memuriyetten süreli veya temelli olarak yoksun kılınır.”
ŞİKAYETLER
Başvurucu, kendisine isnad edilenden farklı bir suçtan mahkum edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden yakınmaktadır.
HUKUK
1. Başvurucu cezalandırılmasından hemen önce hakkında suçlamaya dair yeni bir hukuki nitelendirme yapılmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinden yakınmaktadır.

Mahkeme bu şikayetin Sözleşme’nin 6 §§ 1 ve 3 (a) ve (b) maddeleri altında incelenmesi gerektiğini düşünmektedir.

A.  Tarafların görüşleri
Hükümet, başvurucunun şikayetinin özünü ulusal mahkemeler önünde dile getirmemesinden dolayı Sözleşme’nin 35 § 1. maddesinin gerektirdiği şekilde iç hukuktaki yolları tüketmediğini belirtmektedir.

Esas açısından Hükümet, başvurucunun zimmet fiilini içeren iki suçtan yargılandığını, bunun dışında davaya yeni bir suçlama ya da olay eklenmediğini ileri sürmüştür. Buna ilave olarak Hükümet, başvurucu ve avukatlarının savcı davanın esasına ilişkin görüşlerini sunduğunda ne bir itiraz sunduklarını ne de savunmalarını hazırlamak için ek süre talep ettiklerini ileri sürmüştür. Son olarak Hükümet, zimmet suçunun görevi kötüye kullanma suçunun özel bir türü olduğuna işaret etmiştir.

Başvurucu, gereken iç hukuk yollarını tükettiğini ileri sürmüştür. Esas açısından başvurucu, görevi kötüye kullanmadan ziyade zimmet suçundan mahkum olabileceğini bilemeyeceğini ileri sürmüştür. Başvurucu ilk derece mahkemesinin ne bu ihtimal konusunda kendisini bilgilendirdiğini ne de uygun şekilde savunmasını hazırlaması için duruşmayı talik ettiğini belirtmektedir.
B. Mahkeme’nin Değerlendirmesi
Mahkeme aşağıda belirtilen nedenlerle başvurunun her halükarda kabuledilmez olması nedeniyle başvurucunun Sözleşme 35 § 1. maddesi uyarınca iç hukuk yollarını tüketip tüketmediğinin tespit edilmesinin gerekli olmadığı kanaatindedir.

Mahkeme, Sözleşme’nin 6. maddesinin 3 (a) paragrafının sanığa “suçlamanın” bildirilmesine özel bir dikkat gösterilmesi gerektiğine işaret ettiğini yineler. Suçun bileşenleri ceza yargılamasında can alıcı bir rol oynamaktadır. Şüpheli kendisine bildirim yapılması anından itibaren aleyhindeki suçlamanın  fiili ve hukuki temelleri hakkında resmen  haberdar edilir (bkz., örneğin, Juha Nuutinen / Finlandiya, no. 45830/99, paragraf. 30, 24 Nisan 2007). Sözleşme m.6§3 (a) sanığın sadece suçlamanın sebebi, bir diğer ifadeyle suçlamanın dayanağını teşkil eden eylemler hakkında bilgilendirilmesini değil aynı zamanda bu eylemlere atfedilen hukuki nitelendirme hakkında bilgilendirilmesini gerektirir. Ceza meselelerinde sanığa aleyhindeki suçlamalara dair ayrıntılı ve eksiksiz bilgi sağlanması sonraki yargılamanın adil olabilmesi açısından ön koşuldur.  Ayrıca Mahkeme, m.6§3 (a) ve (b)’nin bağlantılı olduğuna ve suçlamanın nedeni ve doğası hakkında bilgilendirme hakkının sanığın savunmasını hazırlama hakkı ışığında ele alınmak zorunda olduğuna hükmetmiştir (bkz, diğer kararların yanı sıra, Sipavičius / Litvanya, no. 49093/99, paragraf. 28, 21 Şubat 2002).

Mahkeme ayrıca Sözleşme’nin 6. maddesine uygun hareket edilip edilmediğinin tespiti sırasında temyiz incelemesi de dahil olmak üzere yargılamanın tamamının bir bütün olarak ele alınmasının zorunlu olduğunu yineler. Mahkeme ceza yargılamasının adil olup olmadığını değerlendirdiği daha önceki davalarda bir suça dair yeni bir hukuki nitelendirme yapılmasının, sanığın temyiz incelemesi sırasında kendisini savunmak için yeterli fırsata sahip olması şartıyla, savunma hakkına zarar vermediğini kabul etmiştir (bkz, örneğin, Dallos /  Macaristan, no. 29082/95, paragraf. 47–53, AİHM 2001-II, Sipavičius, yukarıda belirtilen, paragraf. 30, 21 Şubat 2002; ve Balette / Belçika (Kabuledilebilirlik hakkında karar), no. 48193/99, 24 Haziran 2004).

Mevcut davada başvurucu noterlik görevi bağlamında ilgili vergi dairesine ödemesi gereken damga vergisini ödemeyerek başlangıçta Ceza Yasası’nın 240. maddesine istinaden görevi kötüye kullanma suçuyla itham edilmiştir. Bununla birlikte savcı davanın esasına ilişkin mütalaasında suçun hukuki nitelendirmesini zimmet olarak ifade etmiş ve mahkemeden başvurucunun Ceza Yasası’nın 202. maddesi uyarınca cezalandırılmasını talep etmiştir.

Türk hukuku uyarınca zimmet suçunun görevi kötüye kullanmanın özel bir türü olduğu ve sadece suçu oluşturan unsurlar açısından bir ölçüde farklılaştığını dikkate alarak Mahkeme başvurucunun zimmet suçundan mahkum edilebileceğini öngörülebileceği hususunda tereddütler taşımaktadır.

Buna karşın Mahkeme, sonradan değiştirilen suçlamanın temelini teşkil eden olayların başvurucu tarafından çok öncesinde bilindiğini gözlemlemektedir. Mahkeme ayrıca başvurucu ve iki müdafiinin yeni suçlamanın / hukuki nitelendirmenin yapıldığı aynı gün kendi durumları hakkında beyanda bulunduklarını, her ne kadar duruşmanın ertelenmesini talep etme hakkına sahip olsalar da,  meseleyi değerlendirmek için daha fazla zamana sahip olmak amacıyla bu şekilde hareket etmediklerini gözlemlemektedir  ( bkz. Noe / Fransa (kabuledilebilirlik hakkında karar), no. 10292/03, 7 Kasım 2006, Bäckström ve Andersson / İsveç (kabuledilebilirlik hakkında karar,), no. 67930/01, 5 Eylül 2006; ve, aksi yönde bir karar, Miraux / Fransa, no. 73529/01, paragraf. 34, 26 Eylül 2006).

Ayrıca, başvurucu kararı Yargıtay’da temyiz etmiş,  Yargıtay başvurucunun davasını esas ve usulden inceleyerek ve başvurucunun müdafilerini duruşmada dinledikten sonra ilk derece mahkemesinin kararını onamıştır.  Mahkeme bu nedenle yeniden formüle edilen suçlama hakkında kapsamlı savunmasını yapmak amacıyla başvurucunun fırsata sahip olduğu kanaatindedir.

Yargılamanın adilliğini bir bütün olarak değerlendiren Mahkeme Sözleşme m.6§3 (a) çerçevesinde başvurucunun aleyhindeki suçlamanın nedeni ve doğası hakkında yeterince bilgilendirilmemiş olduğu veya bir Sözleşme m.6§3 (b) ihlali olduğu veya Sözleşme m.6§1 çerçevesinde başvurucunun adil bir yargılamadan mahrum bırakılmış olduğu hususlarında ikna olmamıştır. Mahkeme takiben, başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olduğuna ve Sözleşme m. 35§1 ve 4. paragrafları uyarınca reddedilmesi gerektiğine kanaat getirmiştir.

2. Başvurucu 19 Mayıs 2007 tarihli değerlendirmelerinde ayrıca ulusal hukukun davasına uygulanma şekli ve davanın sonucuna dair Sözleşme m.6§1 altında çok sayıda iddia ileri sürmüştür.

Mahkeme, başvurucunun bu başlık altındaki bazı iddialarını daha öncesinde zaten kabuledilemez bulduğunu belirtir (bkz. A. / Türkiye (kabuledilebilirlik hakkında karar), no. 43840/02, 19 Ekim 2006). Mahkeme, başvurucunun geriye kalan iddiaları hususunda, bu taleplerin Mahkeme’ye 19 Mayıs 2007 tarihinde sunulması öncesinde 6 aylık süreye müdahale eden olaylara veya kararlara ilişkin olduğunu tespit eder. Mahkeme bu nedenle Sözleşme’nin 35 §§ 1 ve 4. maddelerine istinaden bu talepleri reddeder.

Yukarıdakiler ışığında Sözleşme’nin 29 § 3. maddesine göre başvuruya devam edilmemesi uygun görülmüş ve başvuru reddedilmiştir.

Bu sebeplerle Mahkeme oybirliğiyle

Başvurunun geriye kalan kısmını kabul edilemez olarak ilan eder.

Fatoş Aracı       Nicolas Bratza
Yazı İşleri Müdür Vekili             Başkan

Önerdiğim yazılar

9 responses to “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Ö. A., 43840/02 sayılı başvurunun değerlendirilmesi

  1. Karşılıksız çek ile hiç bir ilgisi olmayan bu davanın detaylarının açık bir biçimde paylaşılma sebebini ve paylaşan merciyi merak etmekteyim…

    • paylaşan merci benim 🙂

      savunmada : para cezası ödeyememekte kasıt unsurunu anlatmaya çalışıyorlar.

      bana göre, önemli bir şeydir.

      suç işlemedim. ödeyemedim. işim bozuldu.

      • kasıt unsuru olmadığı kesin, zimmete geçirilen bir para da yok. yalnızca faiziyle de olsa geç yatırılan bir ödeme söz konusu. tabii ki önemli.

        bu başvuruyu tedaüf eseri burada açık detaylarıyla görmek beni şaşırttığından yorum yapma gereği hissettim. anladığım kadarıyla blogunuzun içeriği ile birebir bağlantılı gelmediğinden.

        “paylaşan merci benim” de çok açıklayıcı olmuş 🙂

        • ben bilgi üniversitesi insan hakları kulübünden alarak yayınladım. uyarınız için teşekkür ederim.

          isim açık olarak yazılmış onu değiştirdim.

          • bana ters gelen yanı da ismin açık olarak verilmiş olmasıydı, her ne kadar söz konusu kişinin bu konudaki görüşlerini bilmesem de (ki en yakın zamanda almayı düşünüyorum) rahatsız oldum. hassasiyet için teşekkürler.

            aldığınız kaynağı da belirttiğiniz için teşekkür ederim.

          • adalet bakanlığı veritabanını paylaşıyor. aihm açık bir mahkemedir.

            internetde aratınca, bizde bulmanız normaldir. burası İnsan HAkları kulübünden daha popüler 😦

            aihm başvuru sırasında, kimlik gizliliği istenmesi iyi olurdu.

            ben başvuracak arkadaşlara öyle öneriyorum.

        • para cezalarının ödenememesi bir konumuzdur.

          TCK ile kasıt unsuru geldi. Bu koşul, çek yasasına eklenmedi.

          sonuçta çek yasası ile hapis cezası verilemiyor.

          para cezası ödenmediği için veriliyor.


          ben ilginiz ve katkınız için tekrar teşekkür ederim.

          aihm başvurucu isterse kimliği saklıyor. istenmediği zamanda tamamen açık kalıyor.

          merak eden arkadaşlar içinde bu detayı vereyim.

  2. AIHM e gidiyoruz.

    —————————
    bir umudumuz sizdeydi sayın Kılıçdaroğlu.
    oysa son dönemde medyadaki demokrasi tartışmaları içinde hep sizi görmüştük,
    size bu tavrınızdan dolayı “gandi kemal” bile dedik
    umutlarımızı karartmayınız
    çek mağdurları ilginizi bekliyor

    insan haklarıyla insandır.

    insan hakları hemen şimdi

    Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU ; küresel ve yerel çıkar odaklarının baskısı ile ezilen çek mağdurları yardım istiyor. Çek Mağdurları sizi bekliyor.

    Çek Mağdurları, Burhan İŞCAN ve Av. Rahmi OFLUOĞLU sizi ziyaret ettiklerinde konu ile ilgilenme sözü vermiştiniz.

    Sözünüzü tutmanızı bekliyoruz.

    —————————————-
    Sayın Adalet Komisyonu üyeleri,

    Çağdaş bir çek yasası gerekmektedir.

    Durumu bilgilerinize sunarız.

    Ahmet İyimaya Başkan , Adalet ve Kalkınma Partisi, Ankara
    Hakkı Köylü Başkanvekili , Adalet ve Kalkınma Partisi, Kastamonu
    Mehmet Emin Ekmen Sözcü , Adalet ve Kalkınma Partisi, Batman
    İlknur İnceöz Katip , Adalet ve Kalkınma Partisi, Aksaray
    Ahmet Aydın , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Adıyaman
    Zekeriya Aslan , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Afyonkarahisar
    Yılmaz Tunç , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Bartın
    Mehmet Tunçak , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Bursa
    Mehmet Salih Erdoğan , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Denizli
    Celal Erbay , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Düzce
    Veysi Kaynak , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Kahramanmaraş
    Ali Öztürk , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Konya
    İhsan Koca , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Malatya
    Mustafa Hamarat , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Ordu
    Yahya Akman , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Şanlıurfa
    Halil Ünlütepe , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Afyonkarahisar
    Turgut Dibek , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Kırklareli
    Ali Rıza Öztürk , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Mersin
    Rahmi Güner , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Ordu
    Ali İhsan Köktürk , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Zonguldak
    Hamit Geylani , Üye, Demokratik Toplum Partisi, Hakkari
    Osman Ertuğrul , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Aksaray
    Metin Çobanoğlu , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Kırşehir
    Rıdvan Yalçın , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Ordu

    ———————————————–
    Sayın Anayasa Komisyonu üyeleri, sizlerden çağdaş bir çek yasası için çalışmalarınıza devam etmenizi rica ediyoruz.,

    Burhan Kuzu Başkan , Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul
    Güldal Akşit Başkanvekili , Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul
    Ayşe Nur Bahçekapılı Sözcü , Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul
    Ayhan Sefer Üstün Katip , Adalet ve Kalkınma Partisi, Sakarya
    Mehmet Daniş , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Çanakkale
    Mahmut Durdu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Gaziantep
    Hacı Hasan Sönmez , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Giresun
    Haydar Kemal Kurt , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Isparta
    Mevlüt Akgün , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Karaman
    Hasan Kara , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Kilis
    Hüsnü Tuna , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Konya
    İsmail Bilen , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Manisa
    Enver Yılmaz , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Ordu
    Suat Kılıç , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Samsun
    Mustafa Çetin , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Uşak
    Atila Emek , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Antalya
    Mehmet Ali Özpolat , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, İstanbul
    Atilla Kart , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Konya
    Şahin Mengü , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Manisa
    İsa Gök , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Mersin
    Aysel Tuğluk , Üye, Demokratik Toplum Partisi, Diyarbakır
    Süleyman Nevzat Korkmaz , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Isparta
    Faruk Bal , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Konya
    Behiç Çelik , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Mersin

    ————————————————

    Sayın İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeleri,

    çek yasası nedeniyle insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. Çek yasasına katkılarınızı bekliyoruz.

    Mehmet Zafer Üskül Başkan , Adalet ve Kalkınma Partisi, Mersin
    Halide İncekara Başkanvekili , Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul
    Mehmet Ekici Başkanvekili , Milliyetci Hareket Partisi, Yozgat
    Abdurrahman Kurt Sözcü , Adalet ve Kalkınma Partisi, Diyarbakır
    Ayşe Jale Ağırbaş Katip DSP İstanbul
    Ahmet Koca , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Afyonkarahisar
    Kazim Ataoğlu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Bingöl
    Mehmet Ocakden , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Bursa
    Murat Yıldırım , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Çorum
    Mithat Ekici , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Denizli
    Mustafa Ataş , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul
    Erdal Kalkan , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, İzmir
    Fatih Arıkan , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Kahramanmaraş
    Ahmet Gökhan Sarıçam , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Kırklareli
    Kerim Özkul , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Konya
    Cemal Yılmaz Demir , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Samsun
    Ali Rıza Ertemür , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Denizli
    Çetin Soysal , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, İstanbul
    Ahmet Ersin , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, İzmir
    Malik Ecder Özdemir , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Sivas
    Akın Birdal , Üye, Demokratik Toplum Partisi, Diyarbakır
    Şenol Bal , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, İzmir
    Gürcan Dağdaş , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Kars

    ————————————————-

    Sayın Sanayi ve Ticaret komisyonu üyeleri,

    Türk Ticaret hayatı çek yasası aksaması nedeniyle darbe almaktadır. Bir hukuk depremi yaşanmaktadır.

    Soner Aksoy Başkan , Adalet ve Kalkınma Partisi, Kütahya
    Hasan Angı Başkanvekili , Adalet ve Kalkınma Partisi, Konya
    Mahmut Mücahit Fındıklı Sözcü , Adalet ve Kalkınma Partisi, Malatya
    Osman Coşkun Katip , Adalet ve Kalkınma Partisi, Yozgat
    Ahmet Edip Uğur , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Balıkesir
    Kutbettin Arzu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Diyarbakır
    Metin Kaşıkoğlu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Düzce
    İbrahim Halil Mazıcıoğlu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Gaziantep
    İsmail Katmerci , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, İzmir
    Eyüp Ayar , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Kocaeli
    Bayram Ali Bayramoğlu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Rize
    Hasan Ali Çelik , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Sakarya
    Afif Demirkıran , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Siirt
    Mustafa Cumur , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Trabzon
    Kayhan Türkmenoğlu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Van
    Fazlı Erdoğan , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Zonguldak
    Tacidar Seyhan , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Adana
    Hüsnü Çöllü , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Antalya
    Ergün Aydoğan , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Balıkesir
    Mehmet Ali Susam , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, İzmir
    Mehmet Şevki Kulkuloğlu , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Kayseri
    Mehmet Nezir Karabaş , Üye, Demokratik Toplum Partisi, Bitlis
    Yılmaz Tankut , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Adana
    Cemaleddin Uslu , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Edirne
    Alim Işık , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Kütahya

    ********

    Kemal KILIÇDAROĞLU, Sadullah ERGİN, Zafer ÇAĞLAYAN ve Ayşe ARMAN için açık mektup kampanyamıza destek veriniz. Çek yasası nedeniyle yaşanan insan hakları ihlallerinin durdurulmasını talep ediyoruz.

    ****

    Yaşasın tam bağımsız ve adil Türk Yargısı !
    Yaşasın tam bağımsız Türkiye !
    Yaşasın demokrasinin bekçisi, bağımsız Türkiye Büyük Millet Meclisi !

    insan haklarıyla insandır. İnsan hakları hemen şimdi !

    ***

    Bu bir “sivil direniş” dir. TC Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden doğan haklarımızın, örgütlü olarak kullanılmasından ibaretdir.
    Bu bir “yurttaş hareketi” dir. Benzerleri Türk tarihinde yaşanmıştır : Tramvaycılar grevi, İpek işcileri grevi, Paşabahçe grevi, Askeri mahkemelere direnen anneler, Bergama köylüleri direnişi

    • Adalet Bakanı Sadullah Ergin: Yargı Bağımsızlığının Güçlendirilmesi için Adalet Bakanlığı Pek Çok Yetkisinden Vazgeçti

      Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ‘Yargı Reformu’ndaki Yeniliklerin Uluslar Arası Referans Belgeler ve Ülke Örnekleri İncelenerek Yapıldığını Söyledi.

      Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ‘Yargı Reformu’ndaki yeniliklerin uluslar arası referans belgeler ve ülke örnekleri incelenerek yapıldığını söyledi.
      Ergin, Adalet Bakanlığı’nın bugün kendisinde olan pek çok yetkisinden yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlendirilmesi adı altında vazgeçtiğinin görüleceğini dile getirdi. Ergin, “Bu yaklaşım dahi bizim yargı reformuna bugüne değil geleceği planlayarak baktığımızı buralara sadece kendi açımızdan değil yargının sağlıklı işlemesini düşünerek yaklaştığımızı göstermektedir.” dedi.

      Bakan Ergin, Hayat ve Hukuk Derneği tarafından düzenlenen Yargı Reformu Sempozyumu’na katıldı. Reformla getirilen TBMM’nin, yargı mensubu olmayanlar arasından Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’na Seçim yapmasını değerlendiren Ergin, Adalet Bakanı ile Müsteşar’ın kurulda bulunmasının ve ilk derece mahkemelerde görev yapan hakim ve savcıların görev yapmasının uluslar arası referans belgeler ve ülke örneklerinin incelenerek koyulduğunu söyledi. Adalet Bakanı’nın Kurul’da bulunması konusunda ülkelerin tercihlerine göre farklılıklar bulunduğunu ifade eden Ergin, “Adalet Bakanı’nın HSYK ile millet arasında köprü rolü üstlenmesi açısından bulunmasını öngördük. Hesap verilebilirlik açısından bulunmasını istedik. Adalet Bakanı müsteşarının ise bakanlık bürokrasisinin üst yöneticisi olması, kurul ile ilişkileri yürütmesi amacıyla bulunmasını gerekli gördük. Bu öngörüler tartışılacak.” diye konuştu.

      Bakan Ergin, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’unda ilk derece hakim ve savcıların temsili, Parlamento’nun yargı mensupları dışından üye seçmesi, verdiği kararlara karşı etkili bir başvuru yolu, bağımsız bütçe ve sekretarya uygulamalarının referans belgelerde ve ülkelerde ortak nokta olduğunu dile getirdi.

      Ergin, “Bundan sonra yargı camiası olarak yapılanları değil yapılacakları konuşacağımızın vaktinin geldiğini düşünüyorum. Reformdaki hedefleri sizlerin katkılarıyla yargı reformu eylem planı sürelerinde gerçekleştireceğimize inanıyorum.” şeklinde konuştu. (CİHAN) (Cihan Haber Ajansı) 24.10.2009

Yorum yaparak destek olabilirsiniz