Tefeciden korunma rehberi


Yasal veya yasal olmayan para satıcıları ile çek davalarında sık karşılaşıyoruz. Bu durumlar için bir bilgilendirme sayfasıdır.

Önerileriniz, mahkeme kararları ve hikayelerinizi bekliyoruz

19 responses to “Tefeciden korunma rehberi

  1. Abdurrahman polat

    Merhaba ben tefeciden 1000 bin tl burc ettim bunun karsiliginde ayda 2000 verecektim 6 ay gecti ama veremiyorum islerim kotuye gitti ve surekli tefeciden tehdit aliyorum aileme zarar vereceginden korkuyorum ne kadar ugrastiysam bir turlu toparlayamadim tefeci beni tabancayla tehdit ediyor ve sikayet edersem benim yakami birakmaz ya o beni uldurek ya ben onu para yok diyorum ama parasini istiyor eger cok mecbur kalmasaydim almazdim her seyi hasta kizim icin yaptim yardim edin bana bir yol gusterin bana lutfen lutfen

  2. ARALIK 2012 TARİHİNDEN İTİBAREN İKRAZAT YANİ RESMİ TEFECİLİK İZİNLERİNİN TÜMÜ İPTAL EDİLMİŞTİR
    TÜRK HALKINA HAYIRLI OLSUN

  3. Sayın Site Admin’i, Sayın Hukukçu, Arkadaşlar !

    Kaç gündür soruyorum – Hiç kimseden bir yanıt alamadım :

    Sayın Rahmi Ofluoğlu’nun 20 Mart 2011 tarihinde karsiliksizcekwordpresscom sitesindeki yazısında kendisinde bulunduğunu söylediği 2001 adet İngilizce hazırlanmış AİHM müracaat dilekçesinin nerde olduğunu kim söyleyecek ? Sayın Ofluoğlu, kendisine sorduğumda, kendi yazdığının aksine bu dilekçelerin karsiliksizcekwordpresscom site admin’inde olduğunu, oradan sorulması gerektiğini söylemekte.

    Sorularım çok açık ve seçik :
    – 2001 adet İngilizce hazırlanmış AİHM müracaat dilekçesi nerededir ?
    – Bu dilekçeler AİHM’ye gönderilmiş midir?
    – Gönderilmişse, gelişmeler nelerdir ?
    – Gönderilmemişse, niye gönderilmemiştir ?
    – Yoksa bu 2001 adet İngilizce dilekçe hiç varolmamış mıdır ?

    2001 adet başvuru !!!! Çok cidi bir miktar !!!!

    Bu konu kolayca unutturulacak bir konu değildir.

    Saygılar,

  4. Caneryıldırım

    Nikah memurları daha ciddi çalışıyorlar

  5. Caneryıldırım

    kadıköy altıyolda bulunan bir ikrazatçı sözleşme ile aynı tarihte haciz işlemi yapmak sureti ile icra takibi başlatıyor. borç edimi yerine getirildiği halde tehdit ve rüşvet ile işlerini yürütmek sureti ile gayrımenkul cebri icradan ihalede tek başına üzerine alıyor. avukatımız teknik araştırmasını yapıp davayı açmasına rağmen. hukuk kuralları yoruma açık olmamasına ve berrak ve resmi delillerin sarih olmasına rağmen nasıl olumsuz kararlar verilebiliyor,
    adaletin görevi; vicdan çerçevesinde halkın uğradığı hukuksuzluğun önlenmesi değilmidir. dosyaların çok ve kabarık olması bahanemidir. biz halk olarak bunu nasıl düzeltebiliriz. düşünceleriniz benim için çok önemli yazarmısınız.

    Anayasanın günümüz türkçeye çevirilmesi buna yeterli geleceğini hiç zannetmiyorum. bazı tabuların ortadan kaldırılması şart olarak görüyorum.

  6. Caneryıldırım

    kadıköy altıyolda bulunan resmi tefeci hakkında borç edimi yerine geldiği halde tuzak ile icra yolunu sürdürüp gayrımenkule el konduğuna dair somut delillerle müracaat ettim, savcılık takipsizlik kararı verdi neye dayanarak vermiştir sizce?

    devamında üsküdar ağır ceza mahkemesinde dava 1,5 ayda olumsuz sonuçlandı,
    devamında ne yapabilirim?

    teşekkür ederim

  7. Rıza Bey, eklediğiniz karar çok güzel..Ama hangi daireden verildiği gözükmüyor..Dairesini de yazabilirseniz çok sevinirim..
    Şimdiden teşekkürler..

  8. İcra dosyasına ilişkin olarak menfi tespit davası açmanız gerekiyor. Bu davada icra dosyayı için borçlu olmadığınızın tespitine karar verilecek. İkrazat firması borç ödendiği halde kötü niyetli olarak icra takibine devam etmiş ise açacağınız menfi tespit davanızda, talep etmeniz halinde, % 40 oranında kötü niyet tazminatı ödemeye de mahkum edilecektir. Ayrıca buradaki yargıtay kararlarını incelediyseniz, fahiş miktarlarda faiz uygulaması söz konusu ise istirdat(geri alım) davası açmanız da mümkün. Böylelikle fazladan ödediğiniz faizi de geri alabilirsiniz.

    • Borcun ikrazatçının elindeki çek yada senete dair ödendiğini kanıtlayacak ibralaşmanız varsa menfi tespit davası ,ayrıca icra dosyasına tekrar ödemeniz varsa istirdat davası açmanız gerekecektir.İstirdat davasında zaman aşımı 1 yıl olup bu süreyi geçirmemeye çalışın.
      Elinizde belge olduğunu yazmıssınız eğer bu belge koşulsuz şartsız o ödemeye dairse YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİNİN 2003/20182E-18416K sayılı ilamına göre : ÇEK ASLININ ALACAKLININ ELİNDE OLMASI ,İBRANAMEYE DAYALI ÖDEME İDDİASININ ÖNE SÜRÜLMESİNE ENGEL TEŞKİL ETMEZ.

      • mahkeme yaptığımızı iddia ettiğimiz çeklerin görüntülerini bankalardan istedi çek görüntüleri önlü arkalı geldi dosyaya konuldu. ikrazatçı kendi cirosu ile takastan tahsil etmiş.
        Asliye hukuk 2009 da baktı davaya karar vermeden aile mahkemesine devir edildi dosya 1 yılı geçmiş oluyor bu durumda avukatımız neden açmadı acaba menfi tespit davası bilemiyorum Bugün bu menfi tespit davasını açmam mümkünmü dür , ilginiz için teşekkür ederim

    • şubat 2008 yılında alınan borç 2008 şubat mart ve nisan aylarında kapanmış 2009 nisanda buna rağmen icradan kendi üzerine almış diğer işlemlerde böyle yani meslek haline getirmiş bunu. Menfi tespit için zaman aşımı varmı bugün için açmam mümkünmüdür teşekkürler…

  9. T.C.
    YARGITAY
    3. HUKUK DAİRESİ
    E. 2008/5324
    K. 2008/5974
    T. 7.4.2008
    • ÖDÜNÇ SÖZLEŞMESİ ( İkrazatçı Alacaklının Sağladığı Haksız Kazanç Ölçüsünde Sözleşmeye Müdahale Edilerek Sözleşmede Kararlaştırılan Faiz İle Gecikme Faizinin Bankalarca Verilen Kredi Faizleri de Gözetilerek Makul Bir Seviyeye İndirilmesi Gerektiği )
    • GECİKME FAİZİ ( Ödünç Sözleşmesi – İkrazatçı Alacaklının Sağladığı Haksız Kazanç Ölçüsünde Sözleşmeye Müdahale Edilerek Sözleşmede Kararlaştırılan Faiz İle Gecikme Faizinin Bankalarca Verilen Kredi Faizleri de Gözetilerek Makul Bir Seviyeye İndirilmesi Gerektiği )
    • TEMERRÜT FAİZİ ( İtirazın İptali – İkrazatçı Alacaklının Sağladığı Haksız Kazanç Ölçüsünde Sözleşmeye Müdahale Edilerek Sözleşmede Kararlaştırılan Faiz İle Gecikme Faizinin Bankalarca Verilen Kredi Faizleri de Gözetilerek Makul Bir Seviyeye İndirilmesi Gerektiği )
    4721/m.1,2,24
    818/m.19, 161
    ÖZET : Mahkemece, ikrazatçı alacaklının sağladığı haksız kazanç ölçüsünde sözleşmeye müdahale edilerek, sözleşmede kararlaştırılan faiz ile gecikme faizinin, bankalarca verilen kredi faizleri de gözetilerek, makul bir seviyeye indirilmesi gerekir.
    DAVA : Dava dilekçesinde takibe itirazın iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
    KARAR : Davacı dilekçesinde, Maliye Bakanlığı’nın izniyle ikrazatçılık yaptığını, 24.01.2006 tarihli ödünç sözleşmesi ile davalıya kredi kullandırdığını, takip tarihi olan 13.09.2006 tarihinde borcun sözleşme uyarınca 6.240 YTL’ye ulaştığını beyanla takibe vaki itirazın iptalini istemiştir.
    Davalı cevabında, memur olduğunu, aylık maaşının 947.42 YTL olması nedeniyle, aşırı faiz yüzünden giderek artan borcun ekonomik bakımdan kendisini sarsacağını ve mahvına sebep olacağını savunmuştur.
    Mahkemece, ödünç sözleşmesinin tarafların karşılıklı ve serbest iradesiyle yapıldığını, sözleşme serbestisi içerisinde bağlayıcı olduğu nedeniyle istemin kısmen kabulüyle itirazın 3.449,33 YTL işlemiş faiz istemi yönünden iptaline ve takipten itibaren de sözleşmede kararlaştırıldığı gibi aylık %20 gecikme faizi uygulanmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    Kural olarak ekonomik bakımdan zayıf, güçsüz kişilerin karşı tarafça önceden hazırlanan genel işlem şartına katılma yolu ile girdikleri sözleşme ilişkilerinde edimler arasında dengesizlik bulunduğu takdirde; sözleşmenin aynen ifası borçlunun ekonomik varlığını önemli ölçüde etkilemekte ise, hakim özel hukuk düzeninin çerçeve hükümleri yoluyla sözleşmeye müdahale edebilir. Nitekim Anayasa, Borçlar Hukuku yönünden de temel üst normdur ve Anayasa ile öngörülen ekonomik bakımdan güçsüz olanların korunması lüzumu, özel hukuk ilişkilerinde de gözetilmeli, hakim MK’nın 1. maddesinin kendisine tanıdığı kanun koyucu gibi hareket etme yetkisine dayanarak; özellikle hakların kullanılmasında ve borçların yerine getirilmesinde objektif iyiniyet kurallarına uyulmasını emreden MK 2/1, ekonomik varlığın yitirilmesinin kişilik hakları ile ilgisi itibariyle, kişiliğin korunmasını düzenleyen MK’nın 24 ve BK’nın 19/2 gibi genel kurallara dayanarak sözleşmeye müdahale etmelidir.
    Gecikme faizi yönünden de BK’nın 161/son hükmü uyarınca bu imkan açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır.
    Taraflar arasında ödünç verence önceden düzenlenen sözleşmeye katılan davalı aylık faiz oranını %10, gecikme faizini %20 olarak kabul etmiştir.
    Dairemize gelen benzer dava dosyalarından ödünç sözleşmelerinin tümünde aylık faizin %10, gecikme faizinin %20, kararlaştırılan vadenin tüm sözleşmelerde bir ay gibi kısa süreli olarak belirlendiği, sonuçta, borçlunun temerrüdünün alacaklıyı zarara uğratmadığı, aksine kazançlı duruma getirdiği görülmektedir. Bu dava dosyalarındaki tüm savunmalarda sözleşmeyi müşterek borçlu olarak imzalayan davalıların ödünç para almayıp gerçekte kefil olduklarını ileri sürdükleri, asıl borçlunun bankadan kredi alamayacak durumda borca batık kişilerden olduğu, özellikle memur, işçi yahut emekli oldukları gözlenmiştir. Sözleşme hükümleri uyarınca giderek artan borç, yüksek gecikme faizi sayesinde zaman içerisinde büyümekte, ekonomik bakımdan güçsüz olan borçlunun ekonomik varlığını büyük ölçüde yitirmesine neden olmaktadır.
    Mahkemece, ikrazatçı alacaklının sağladığı haksız kazanç ölçüsünde sözleşmeye müdahale edilerek yukarıda anılan hükümler uyarınca ödünç sözleşmesinde kararlaştırılan faiz ile gecikme faizinin bankalarca verilen kredi faizleri de gözetilerek makul bir seviyeye indirilmesi suretiyle bir hüküm kurulmalıdır.
    SONUÇ : Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.04.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    • . 2003/20182
      K. 2003/18416
      T. 25.9.2003
      • ÇEKTE İBRANAMEYE DAYALI ÖDEME İTİRAZI ( Çek Aslının Alacaklının Elinde Olmasının Engel Teşkil Etmeyeceği )
      • ÖDEME İDDİASI ( Çekte İbranameye Dayalı – Çek Aslının Alacaklının Elinde Olmasının Engel Teşkil Etmeyeceği )
      • ÇEK ASLININ ALACAKLININ ELİNDE OLMASI ( İbranameye Dayalı Ödeme İddiasının Öne Sürülmesine Engel Teşkil Etmeyeceği )
      2004/m.169
      ÖZET : Çek aslının alacaklının elinde olması, ibranameye dayalı ödeme iddiasının öne sürülmesine engel teşkil etmez.

      DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mercii kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin borçlu vekilince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

      KARAR : Alacaklı tarafından aynı çeke dayalı olarak Kadıköy 6. İcra Müdürlüğünün 2001/8598 ve 2001/9453 sayılı dosyalarından icra takibi yapıldığı, böylece aynı çeke dayalı mükerrer takip olduğu, evvelce yapılan takipten alacaklının feragatı bulunmadığı anlaşılmaktadır.

      Ayrıca, alacaklı tarafından da imzası inkar edilmeyen 25.9.2001 tarihli ibraname başlıklı belgede, 8598 sayılı icra takibine konu edilen çek bedelinin de tamamen alındığı ve borçlunun ibra edildiği belirtilmiştir.

      İtiraza konu 9453 sayılı dosyada da aynı çeke dayalı takip yapıldığından ibranamenin sözü edilen dosyayı da içerdiğinin kabulü gerekir.

      Çek aslının alacaklı elinde olması, ibranameye dayalı ödeme iddiasının öne sürülmesine engel teşkil etmez. Borçlu İ.İ.K.’nun 169/a-l. maddesi doğrultusunda imzası ikrar edilmiş belge ile borcun ödendiğini kanıtladığından ve mükerrerlik iddiası da kanıtlandığından itirazının kabulüne karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi isabetsizdir.

      SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mercii kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428.maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 25.09.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

  10. T.C.
    YARGITAY
    3. HUKUK DAİRESİ
    E. 2008/18296
    K. 2008/21466
    T. 16.12.2008
    • İKRAZAT FİRMASININ FAİZ UYGULAMASI ( Borçlunun Temerrüdünün Alacaklıyı Kazançlı Duruma Getirdiği – Ödünç Sözleşmesinde Kararlaştırılan Faiz İle Gecikme Faizinin Bankalarca Verilen Kredi Faizleri de Gözetilerek Makul Bir Seviyeye İndirilmesi Gerektiği )
    • ÖDÜNÇ SÖZLEŞMESİ ( İkrazat Firmalarının Faiz Uygulamasının Haksız Kazanç Sağladığı – Ödünç Sözleşmesinde Kararlaştırılan Faiz İle Gecikme Faizinin Bankalarca Verilen Kredi Faizleri de Gözetilerek Makul Bir Seviyeye İndirileceği )
    • İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( İkrazat Firmalarının Faiz Uygulamaları Sonucu Haksız Kazanç Sağladığı – Ödünç Sözleşmesinde Kararlaştırılan Faiz İle Gecikme Faizinin Bankalarca Verilen Kredi Faizleri de Gözetilerek Makul Bir Seviyeye İndirileceği )
    • HAKSIZ KAZANÇ ( İkrazat Firmalarının Uyguladığı Faiz Oranlarının Haksız Kazanç Sağladığı – Ödünç Sözleşmesinde Kararlaştırılan Faiz İle Gecikme Faizinin Bankalarca Verilen Kredi Faizleri de Gözetilerek Makul Bir Seviyeye İndirileceği )
    6762/m. 14
    ÖZET : Davacı dilekçesinde, Maliye Bakanlığı’nın izniyle ikrazatçılık işi yaptığını, ödünç sözleşmesi ile davalılara kredi kullandırdığını; sözleşmede öngörülen oranlarda faiz uygulanması neticesinde ulaşılan toplam alacağın ödenmesi için yapılan icra takibine davalıların haksız itiraz ettiklerini iddia ederek; itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatı istemiştir. Ödünç sözleşmelerinin tümünde aylık faizin %10, gecikme faizinin %20, kararlaştırılan vadenin tüm sözleşmelerde bir ay gibi kısa süreli olarak belirlendiği, sonuçta, borçlunun temerrüdünün alacaklıyı zarara uğratmadığı aksine kazançlı duruma getirdiği görülmektedir. Bu dava dosyalarındaki tüm savunmalarda sözleşmeyi müşterek borçlu olarak imzalayan davalıların ödünç para almayıp gerçekte kefil olduklarını ileri sürdükleri, asıl borçlunun bankadan kredi alamayacak durumda borca batık kişilerden olduğu, özellikle memur, işçi yahut emekli oldukları gözlenmiştir.
    Mahkemece, ikrazatçı alacaklının sağladığı haksız kazanç ölçüsünde sözleşmeye müdahale edilerek ödünç sözleşmesinde kararlaştırılan faiz ile gecikme faizinin bankalarca verilen kredi faizleri de gözetilerek makul bir seviyeye indirilmesi suretiyle bir hüküm kurulmalıdır.
    DAVA : Dava dilekçesinde 3500 YTL asıl alacak ve fer’ileri için takibe yapılan itirazın iptali ile % 40 icra inkar tazminatı istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiştir.
    Her ne kadar temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması talep edilmiş ise de; asıl alacak miktarı gözetilerek duruşma isteminin reddine karar verildi.
    Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
    KARAR : Davacı dilekçesinde, Maliye Bakanlığı’nın izniyle ikrazatçılık işi yaptığını, 15.08.2005 tarihli ödünç sözleşmesi ile davalılara 3500 YTL kredi kullandırdığını; sözleşmede öngörülen oranlarda faiz uygulanması neticesinde toplam alacağın 14000 YTL’ye ulaştığını, bu miktarın ödenmesi için yapılan icra takibine davalıların haksız itiraz ettiklerini iddia ederek; itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatı istemiştir.
    Davalılar, kendilerinin kefil konumunda bulunduklarından sorumluluklarının limit ile sınırlı olduğunu, uygulanan faiz oranlarının da fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
    Mahkemece, “TTK’nun 14.maddesine göre davacı taraf tacir sayıldığından, 8.maddesine göre ticari işlerde faiz miktarı serbestçe tayin olabileceğinden; davalı borçluların faiz ve faiz oranına itiraz etmiş olmasına rağmen, sözleşme ile belirlenen faiz oranının tarafları bağlayıcı olduğundan bahisle” davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    Ancak, kural olarak ekonomik bakımdan zayıf, güçsüz kişilerin karşı tarafça önceden hazırlanan genel işlem şartına katılma yolu ile girdikleri sözleşme ilişkilerinde edimler arasında dengesizlik bulunduğu taktirde; sözleşmenin aynen ifası borçlunun ekonomik varlığını önemli ölçüde etkilemekte ise, hakim özel hukuk düzeninin çerçeve hükümleri yoluyla sözleşmeye müdahale edebilir. Nitekim, Anayasa; Borçlar Hukuku yönünden de temel üst normdur. Anayasa ile öngörülen ekonomik bakımdan güçsüz olanların korunması lüzumu, özel hukuk ilişkilerinde de gözetilmeli; hakim, TMK.nun 1. maddesinin kendisine tanıdığı kanun koyucu gibi hareket etme yetkisine dayanarak; ( özellikle hakların kullanılmasında ve borçların yerine getirilmesinde objektif iyi niyet kurallarına uyulmasını emreden MK.2/1; ekonomik varlığın yitirilmesinin kişilik hakları ile ilgisi itibariyle, kişiliğin korunmasını düzenleyen MK.nun 24 ve BK.nun 19/2 gibi genel kurallara dayanarak ) sözleşmeye müdahale etmelidir.
    Gecikme faizi yönünden de BK.nun 161/son hükmü uyarınca bu imkan açıkca düzenlenmiş bulunmaktadır.
    Taraflar arasında ödünç verence önceden düzenlenen sözleşmeye katılan davalılar aylık faiz oranını %10 gecikme faizini %20 olarak kabul etmiştir.
    Dairemize gelen benzer dava dosyalarından ödünç sözleşmelerinin tümünde aylık faizin %10, gecikme faizinin %20, kararlaştırılan vadenin tüm sözleşmelerde bir ay gibi kısa süreli olarak belirlendiği, sonuçta, borçlunun temerrüdünün alacaklıyı zarara uğratmadığı aksine kazançlı duruma getirdiği görülmektedir. Bu dava dosyalarındaki tüm savunmalarda sözleşmeyi müşterek borçlu olarak imzalayan davalıların ödünç para almayıp gerçekte kefil olduklarını ileri sürdükleri, asıl borçlunun bankadan kredi alamayacak durumda borca batık kişilerden olduğu, özellikle memur,işçi yahut emekli oldukları gözlenmiştir. Sözleşme hükümleri uyarınca giderek artan borç yüksek gecikme faizi sayesinde zaman içerisinde büyümekte, ekonomik bakımdan güçsüz olan borçlunun ekonomik varlığını büyük ölçüde yitirmesine neden olmaktadır.
    Mahkemece, ikrazatçı alacaklının sağladığı haksız kazanç ölçüsünde sözleşmeye müdahale edilerek yukarıda anılan hükümler uyarınca ödünç sözleşmesinde kararlaştırılan faiz ile gecikme faizinin bankalarca verilen kredi faizleri de gözetilerek makul bir seviyeye indirilmesi suretiyle bir hüküm kurulmalıdır.
    SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.12.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yorum yaparak destek olabilirsiniz