Adalet Alt Komisyonu, Yargıtay’ın önerisini uygulamadı …


Adalet Alt Komisyonunun, toplantısı sonuçlandı. Anadolu Ajansın’da yayınlanan haberdir.
TBMM Adalet Alt Komisyonu, Çek Kanunu Tasarısı üzerindeki çalışmalarını tamamladı.

AK Parti Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü başkanlığında toplanan komisyon, tasarıda bazı değişiklikler yaptı.

Alt komisyon, çek hesabı sahibi gerçek kişinin, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını “vekil” olarak tayin etmesini önleyen düzenleme yaptı. Buna göre, çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını “temsilci” veya “vekil” olarak tayin edemeyecek. Bankaların, karşılıksız çıkan her bir çek yaprağı ile ilgili olarak ödemekle yükümlü olduğu 475 liralık miktar ise 1000 liraya çıkarıldı. Buna göre, banka, hamiline, talep ettiği takdirde süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için; karşılığının hiç bulunmaması halinde, çek bedeli 1000 lira veya üzerinde ise 1000 lira, bu tutarın altındaysa çek bedelini ödeyecek. Alt komisyon, tasarıda bankacılar için öngörülen cezalarda da indirime gitti. Kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak talebe rağmen, “karşılıksızdır” işlemi yapmayan banka görevlisi için öngörülen 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasının alt sınırı 1 ay olarak belirlendi. Karşılığı tahsil edilmek üzere bankaya ibraz edilen çekin karşılığının hesapta mevcut olmasına rağmen hamile ödemede bulunmayan banka görevlisi için uygulanacak 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasının da alt sınırı 1 aya çekildi. Tasarıda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilen kişi adına çek hesabı açan banka görevlisi için öngörülen 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası, 3 aydan 2 yıla şeklinde değiştirildi.
DAVALARI KİM SONUÇLANDIRACAK?

Kanunun yayımı tarihine kadar karşılıksız çek keşidesi suçundan dolayı açılmış davalar, asliye ceza mahkemelerinde görülerek sonuçlandırılacak. Yargıtay, lehe olan hükümler yönünden incelemeyi kendisi yapacak.

Dosyaları yerel mahkemelere göndermeyecek.
“DOĞRUDAN AF YOK”

Değişiklikler hakkında bilgi veren AK Parti Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü, tasarıyı hem yeni ceza usulüne uyarladıklarını hem de çek suçlarında karşılaşılan sorunları çözdüklerini söyledi.

Köylü, düzenlemenin yaklaşık 2 bin kişiyi etkilediğini, belki bunlardan 1000-1500’ünün cezaevinden çıkacağını ifade ederek, “Ancak doğrudan af diye bir şey yok” dedi. Köylü, özellikle odacı, kapıcı gibi kişilerin vekil tayin edilmesinden dolayı yaşanan mağduriyetlerin giderileceğini belirtti.
MUHALEFET, TOPLANTIYI TERK ETTİ

CHP’li ve MHP’li üyeler, alt komisyon toplantısını terk etti. CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza öztürk, toplumun, “çek suçlarında ceza kalkacak mı, kalkmayacak mı?” diye beklediğini, ancak düzenlemenin bu sorunu çözmediğini ileri sürdü. Tasarıya bu nedenle karşı olduklarını ifade eden Öztürk, bankaların sorumluluğunun artırılmasını ve karşılıksız çek keşide etmede cezanın kaldırılmasını istedi.

MHP Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın da tasarının, sorunları çözmediğini, ne getirdiği konusunda bilgi alacakları muhatap bulamadıklarını iddia ederek, bu nedenle toplantıdan ayrıldığını söyledi.

Tasarı, 11 Haziran Perşembe günü TBMM Adalet Komisyonunda görüşülecek.

Önerdiğim yazılar

337 responses to “Adalet Alt Komisyonu, Yargıtay’ın önerisini uygulamadı …

  1. Çek kanunu Ak Partinin değişmediğinin kanıtıdır
    İşte ortada, ilkel bir yaklaşımla çek hamilleri alacaklarına kavuşsun diye insanları zindanlarda tutuyor, aileleri parçalıyorlar, böyle sosyal devlet olmaz, bu hocanın deyimi ile çağ öncesi, “avcılık çağı”dır. Batı rejimlerinde, bizim Anayasamızda insanlar yasalar önünde eşittir, hiç kimseye, hiç bir zümreye ayrıcalık tanınamaz.Çek Hamilleri diye ayrıcalıklı bir züre yaratılamz, devlet vatandaşlarına eşit muamele yapmak zorundadır.
    Hala umut ediyoruz. Ak Parti yetkilileri hiçbir açıklamalarında çekte ceza kalkacak demediler, biz hep öyle anlamak istediğimiz için öyle anladık ve umutla bekledik. Zararı yok daha bir süre umutla yaşarız, ama sonra söylenecek çok sözümüz, yapılacak çok iş olacak.
    KOSİAD

  2. selam meclis açıldı ama çek yasası askıya aldı hukumet sebbei bankalardan korkuyorlar once çekmagdurları.. bizde başbakanımızı seçimde van munit yapıp oy vermeyelim oyları askıya allalım fimdide cumhurbaşkanılıgı seçimi geliyor onuda van munit yapaıp askıya alalımki korsunler .. çek magdurları katil olsaydı af ederlerdi ama olsun bizler şerefliyiz çök şukur kirizden dolayı battık bunda hukumetimiz sevinsin asla katil olmayız ama bizleri katilden daha hazla işkence yapiyor hukumetimiz biz sadece çek magduruyuz başka bişe yok sayın hukumetimiz bizler sizden kulhaıkını daha hazla biliriz ama olmsa neyapalım sizin gibi maşımızı fazla deyil 3 ayda tatil yapmıyoruz .. oh su golden ekmekte elden vanmunit sizlere bişe olmaz garibana olur çeklere af getirinlutfen

    • CHP Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Kemal KILIÇDAROĞLU ile CHP MYK üyesi Ali KILIÇ’ın, 18 Eylül 2008 Tarihinde Yaptıkları “Almanya’daki Deniz Feneri Davası ve Temizeller” Konulu Basın Toplantısı Metni
      Perşembe, 18 Eylül 2008 16:52
      Değerli Basın Mensupları,

      Almanya tarihinin en büyük dolandırıcılık davası, (Deniz Feneri e.V. davası) dün sonuçlandı… Sanıklar cezalarını aldılar ve suçlulukları kesinleşti… Suçlular, ayrıca cezalarını kabul ederek bir üst mahkemeye itiraz etmeyeceklerini avukatları aracılığı ile mahkemeye bildirdiler… Yani bir anlamda Almanya’da adalet tecelli etti… Şimdi sıra Türkiye’de…

      Değerli Basın Mensupları,

      İnsanların en kutsal duygularının sömürülerek, onların alın teriyle biriktirdikleri paralara göz dikenlerin hamileri, elebaşıları Türkiye’de… Bu bağlantılar Alman yargısında tüm ayrıntılarıyla ortaya konmuştur… Gerek Davanın yargıcı Dr. Müller, gerek davada bilirkişilik yapan Polis Müdürü Alexander Böhm, ve gerekse Alman savcılar, asıl faillerin Türkiye’de olduklarını açıklamışlardır. Yargıç Dr. Müller, suçluların tek başına hareket etmediklerini, talimatları Türkiye’deki yöneticilerden aldıklarını açıklamıştır. Bu bağlamda Sayın Yargıç, Zekeriya Karaman, Mustafa Çelik, Zahid Akman ve İsmail Karahan adını kararın gerekçesine koymuştur. Bu kişilerin tamamı Türkiye’dedir ve bu kişilerin AKP ile olan yakınlıkları Almanya’da fotoğraf ve film olarak da Duruşma salonunda gösterilmiş ve ifade edilmiştir…

      Değerli Basın Mensupları,

      Deniz Feneri önce bir televizyon programı olarak başlamıştır. Para akışının yani yardımların artması üzerine aynı adla bir dernek kurulmuş ve toplanan paralar amaç dışı kullanılmaya başlanmıştır. Gerek Türkiye’deki, gerek Almanya’daki derneğin kurucularının hemen hemen tümü Kanal 7 çalışanıdır… Yani bir anlamda Başbakan’ın sıhri akrabası Sayın Zekeriya Karaman’ın ücretli elemanlarıdır… İlişkilerin bu bağlamda ele alınması ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bunun içindir ki, Zekeriya Karaman bilinçli olarak imzadan kaçınmıştır…

      Zekeriya Karaman’ın soygun olayının baş aktörü olarak ortaya konmasının temel gerekçesi de budur? Zekeriya Karaman, Türkiye’de yapılacak soruşturmanın kilit ismi olarak ortaya çıkacaktır. Bu nedenle savcılıklarca yapılacak soruşturmanın teknik yönünün ağırlık taşıyacağı açıktır. Tıpkı Almanya’da olduğu gibi, mali polis, Maliye, İçişleri Bakanlığı denetim elemanları ile Bankalar Yeminli Murakıplarının teknik katkılarına da gereksinme vardır.

      Değerli Basın Mensupları,

      Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin, suçluların Almanya’da aldıkları cezalar dolayısıyla üzüntülerini bildirmişse de, Hükümet sözcüsü Sayın Cemil Çiçek, savcıların harekete geçtiğini belirttikten sonra, suçluların hamisi olmayacaklarını açıklamış ve “nereye kadar giderse biz onun arkasında oluruz” demiştir…

      Değerli Basın Mensupları,

      Hükümetin bu söyleminde samimi olması için ivedilikle iki operasyonu gerçekleştirmesi gerekiyor…

      1. RTÜK Başkanı Sayın A. Zahid Akman bulunduğu görevden derhal çekilmelidir. Çünkü Almanya tarihinin en büyük yolsuzluk davasında, Türkiye’deki failler arasında yer almaktadır. Zahid Akman’ın adı sadece savcılığın iddianamesinde değil, Yargıçların gerekçeli kararında da yer almıştır. Bu kişi artık nasıl olur da, bulunduğu makamdan ayrılmaz… Sayın Akman bırakın kendisine zarar vermeyi, başında bulunduğu Kuruma da zarar vermeye başlamıştır. RTÜK bugün bir itibar sorunuyla karşı karşıyadır… Sayın Akman konumunu bu çerçevede değerlendirmelidir.

      Değerli Basın Mensupları,

      Sayın Akman, adım iddianamede geçmiyor dedi, adının 34 kez geçtiği ortaya çıktı… Ben Almanya’da kurulan OFWG e.G. kooperatifin fahri üyesiyim dedi, kendisinin yönetim kurulu üyesi olduğunu Kooperatifin Alman Maliyesine verdiği resmi yazısı ile kanıtladık. Almanya’da hakkımda açılan bir soruşturma yoktur dedi… Alman savcılığı Kooperatifteki yolsuzluklar dolayısıyla Zahid Akman’ın da adının geçtiği nitelikli dolandırıcılık davası açtı 7670JS241702 – 07 no.lu doya… Daha ne olsun?

      Kaldı ki Meclis Başkanımız Sayın Köksal Toptan, RTÜK Başkanıyla ilgili olarak değerlendirme yaparken, ortaya çıkan son gelişmeler karşısında herkesin yeni bir değerlendirme yapma zorunluluğu gösterdiğini belirtiyor ve “Herkes kendi sorumluluğunun idraki içerisinde hareket ederse süreç daha rahat ve sağlıklı bir şekilde yürür diye düşünüyorum.” Demiştir… Sayın Zahid Akman’ın bu sağduyulu sözü kulak ardı etmemesini öneririm… Sayın Toptan’ın bu mesajının da çok önemli olduğunu belirtmek isterim… Sayın Toptan, açıkça Zahid Akman’nın istifa etmesi gerektiğinin altını çizmiştir…

      Değerli Basın Mensupları,

      2. Hükümet Deniz Feneri olayında gerçekten de samimi davranıp, “nereye kadar giderse gitsin, ucu kime dokunursa dokunsun biz sonuna kadar bu yolsuzluk olayının ortaya çıkması için çalışacağız” diyorsa, ikinci olarak, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Sayın Turan Erol’u bulunduğu görevden almalıdır. Sayın Erol, üç SPK uzmanının hazırladığı inceleme raporunu açıkça sümenaltı etmiş, konuyu savcılığa bildirmemiştir. Niçin, Çünkü hakkında savcılığa suç duyurusu istenen kişiler Kanal 7’nin yöneticileridir… Zekeriya Karaman, İsmail Karahan ve Mustafa Çelik… Bu üç isim aynı zamanda Almanya’daki Deniz Feneri davasının Türkiye’deki failleri olarak gösterilmiş ve Yargıç Dr. Müller tarafından da isimleri Sayın Zahid Akman dahil açıklanmıştır…

      Şimdi bu durumda SPK Başkanı hangi gerekçeyle yerinde kalacaktır… Üç SPK uzmanının hazırladığı raporda, Kanal 7’nin, Türkiye’deki kayıtlarında yer almayan, Almanya’daki bir bankada 12 ayrı hesabı ortaya çıkarılmıştır. Yine Kanal 7’nin Türkiye’deki hesaplarında yer almayan Bahreyn’deki bir bankada hesabı ortaya çıkmıştır… Kanal 7 yöneticileri, Türk Ticaret Yasasına göre 10 yıl saklamaları gereken defter ve belgeleri SPK uzmanlarına ibraz etmemişlerdir. Ve siz SPK Başkanı olarak bu dosyayı Yönetime sevk edip, sümenaltı edeceksiniz… Almanya’da olay patlayacak ve siz yerinizde paşa paşa oturacaksınız…

      Yine raporda konunun Maliye, Ticaret ve Sanayi Bakanlığına bildirilmesi isteniyor… Şimdi Sayın Erol’a soralım, “haydi savcılığa bildirmedin, peki Maliye, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bildirdin mi?”

      Yine Sayın Erol’a soralım… “Mademki üç SPK uzmanının hazırladığı raporda bir suç yok, o zaman bu raporu kamuoyuna açıkla ve bizler olayı daha net görüp, değerlendirelim… Buna gücünüz ve cesaretiniz var mı?”

      Sayın Erol’a yine seslenmek isteriz… “Bütün bunlar yazılıp çizilirken siz koltuğunuza yapışarak, Sermaye Piyasası Kurulunun itibarını mı koruyacaksınız?” SPK’ya bir parça saygınız varsa, o koltuktan ivedilikle ayrılın…

      Değerli Basın Mensupları,

      Bu önerileri şunun için yapıyoruz… Biliyorsunuz Türkiye’de adli kolluk yok… Savcılar büyük ölçüde siyasal iktidara bağlı bürokratlardan alınan bilgi ve belgelerle iddianamelerini hazırlarlar… Almanya’daki davanın Türkiye failleri olarak görülen kişiler hakkında yazılan bir raporu, Savcılığa intikal ettirmeyen bir Bağımsız kuruluşun başkanı o görevinde kalamaz, kalmamalıdır. Çünkü bu kişinin Savcılığa sağlıklı bilgi vermeyeceği de çok açıktır…

      Almanya’daki Deniz Feneri Davasının iki önemli ayağında bulunan ve Türkiye’de iki bağımsız kuruluşun başkanı olan kişiler bu görevlerinden ayrılmadıkları sürece, davanın Türkiye ayağının sağlıklı sonuçlanmayacağı açıktır…

      Sayın Cemil Çiçek, televizyonların karşına geçip hamasi nutuklar atacağına, Hükümet olarak gereğini yapsın… En azından etik olarak RTÜK ve SPK Başkanı soruşturmanın selameti açısından görevlerinden ayrılmalıdır… Sayın Cemil Çiçek, SPK ve RTÜK Başkanından, görevlerinden ayrılmaları gerektiğini de açıkça beyan etmelidir…

      Yolsuzluklara karşı çıktığını ve hortumları kestiğini söyleyen Sayın Başbakan’a da seslenmek isteriz… Sayın Başbakan, yolsuzluklar konusundaki söyleminizde samimi iseniz, SPK Başkanını ve RTÜK Başkanını hangi gerekçeyle yerinde tutuyorsunuz… Sizin muhalefetten önce bizim sorduğumuz soruları bu iki bürokrata sormanız gerekmez mi?

      Unutulmamalıdır ki, sağlıklı bir soruşturma yapılıp zanlılar Türkiye’de yargının karşısına çıkarılmadığı takdirde, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğu tartışılacak ve Türkiye’de AKP iktidarının yolsuzluklara kol kanat geren bir iktidarı olduğu tescil edilmiş olacaktır…

      • Karşılıksız çek bedelini faiziyle ödeyen kişiler hakkındaki soruşturma, dava ve mahkumiyet kararlarının ortadan kalkması ile ticari hayatta karşılaşılan sorunların çözümü amacıyla bu yıl sonuna kadar çeklerin, üzerindeki yazılı tarihten önce bozdurulamayacağını öngören Çek Kanunu Tasarısı, TBMM Adalet Komisyonunda 3 Haziran Çarşamba günü görüşülmeye başlanacak.

        Ticari yaşamı önemli ölçüde etkileyecek düzenlemeler içeren tasarıya göre, bankalar, önce çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklı olup olmadığını kontrol edecek, ayrıca kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterecek.

        Bankalar, çek hesabı açtırmak isteyenlerin yasaklılık durumuna ilişkin adli sicil kayıtlarını, açık kimliklerini saptamak için fotoğraflı nüfus cüzdanı veya pasaport örneklerini, yerleşim yeri belgelerini, vergi kimlik numaralarını isteyecek, tacir olanların ayrıca ticaret sicili kayıtlarını alacak.

        Çek hesabının kapatılması halinde, bunları, hesabın kapatıldığı tarihten itibaren 10 yıl süreyle saklamakla yükümlü olacak bankaların dışında hiçbir gerçek ve tüzel kişi çek defteri bastıramayacak.

        HAMİLİNE ÇEKLER FARKLI BASILACAK

        Hamiline düzenlenecek çekler, açıkça ayırt edilebilecek biçimde bastırılacak. Bu çeklere ilişkin işlemlerin işlendiği ayrı çek hesapları açılacak ve hamiline düzenlenecek çeklerin yapraklarında ”hamiline” ibaresi matbu olarak yer alacak.

        Karşılığı bulunan çek, hesabın bulunduğu bankaya ibraz edildiğinde hamilin vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenecek.

        KARŞILIKSIZ HER ÇEK YAPRAĞI İÇİN BANKAYA CEZA

        ”Karşılıksızdır” işlemi, muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılacak.

        Banka, karşılıksız çıkan her bir çek yaprağı ile ilgili olarak ödemekle yükümlü olduğu miktarı, ancak ibraz eden hamile talep ettiği takdirde ödeyecek. Buna göre, banka, hamile, talep ettiği takdirde süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için; karşılığının hiç bulunmaması halinde, çek bedeli 475 lira veya üzerinde ise 475 lira, bu tutarın altındaysa çek bedelini ödeyecek.

        Karşılığının kısmen bulunması halindeyse banka, çek bedeli 475 lira veya altındaysa, çek bedelini aşmamak koşuluyla kısmi karşılığı 475 liraya tamamlayacak bir miktarı; çek bedelinin 475 liradan fazla olması halinde çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmi karşılığa ilave olarak 475 lira ödemekle yükümlü olacak.

        BANKALARIN BİLDİRİM YÜKÜMLÜLÜĞÜ

        Bankalar, hamiline çek hesabı sahiplerinin açık kimlik, adres, vergi kimlik numarası, bu hesaplardan ödeme yapılan kişilere ait bilgiler ile bu kişilere yapılan ödemelerin tutarlarını ve üzerinde vergi kimlik numarası bulunmayan çeklere ilişkin bilgileri, Gelir İdaresi Başkanlığına elektronik ortamda bildirilecek.

        Bankalar, hamiline çek defteri yaprağını kullanmadan, hamiline çek düzenlendiğini tespit etmeleri halinde, mevcut delilleriyle birlikte durumu, tespit tarihinden itibaren en geç 1 hafta içinde Cumhuriyet başsavcılığına ve Gelir İdaresi Başkanlığına bildirmekle yükümlü olacak.

        Banka, çekle ilgili olarak karşılıksız işleminin yapılması halinde hesap sahibiyle ilgili bilgileri, ibraz tarihinden itibaren 10 gün içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirecek.

        KARŞILIKSIZ ÇEK VERENE HESAP AÇMA YASAĞI

        Karşılıksız çek veren kişi hakkında, hamilin şikayeti üzerine her bir çekle ilgili olarak bin 500 güne kadar adli para cezasına hükmolunacak. Ancak hükmedilecek adli para cezası, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamayacak. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına hükmedecek.

        Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı ile ilgili herhangi bir adres değişikliği bildiriminde bulunulmadığı sürece, kişinin çek hesabı açtırırken bildirdiği adrese Tebligat Kanununa göre derhal tebligat çıkarılacak. Adresin bankaya yanlış bildirilmesi veya fiilen terk edilmiş olması halinde de tebligat yapılmış sayılacak.

        Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına ilişkin bilgiler, Merkez Bankasının ilgili birimine elektronik iletişim araçlarıyla bildirilecek. Bu bilgiler, Merkez Bankası tarafından internet ortamında yayımlanacak.

        ETKİN PİŞMANLIK

        Karşılıksız çek bedeli, faiziyle tamamen ödenmiş olması halinde etkin pişmanlıktan yararlanılabilecek.

        Buna göre, karşılıksız çek bedelini düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek faizle tamamen ödeyen kişi hakkında, ”soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığına, kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından davanın düşmesine, mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına” karar verilecek.

        Bu durum şikayetten vazgeçme halinde de uygulanacak.

        YASAKLIYA ÇEK DEFTERİ VEREN BANKACIYA CEZA

        Tacir olmayan kişiye, tacir çek defteri veren banka görevlisine 50 günden 150 güne kadar adli para cezası uygulanacak.

        Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağıyla ilgili bankaya gerçek dışı beyanda bulunan kişi, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilecek.

        Beyanname almadan veya beyannameye rağmen, hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bulunan kişiye veya bu kişinin yönetim organında görev yaptığı veya temsilcisi ya da imza yetkilisi olduğu tüzel kişiye çek defteri veren banka görevlileri 50 günden 150 güne kadar adli para cezasına çarptırılacak.

        Kısmenveya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak talebe rağmen, ”karşılıksızdır” işlemi yapmayan banka görevlisine, şikayet üzerine 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası uygulanacak.

        Hakkındaki çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına rağmen çek düzenleyen kişiye, fiil daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilen kişi adına çek hesabı açan banka görevlisi hakkında da aynı ceza uygulanacak.

        YENİ ÇEK DEFTERLERİ BASTIRILACAK

        Kanunun yayımını izleyen 1 ay içinde Merkez Bankasınca yayımlanacak tebliğde belirlenen esaslara uygun olarak yeni çek defterleri bastıracak olan bankalar, 2009 yılı sonuna kadar müşterilerine yeni çek defterleri verecek ve eski çek defterlerini imha edecek.

        Bankaların, müşterilerine verdikleri çek defterlerinden keşide edilen çekler, Türk Ticaret Kanununda aranan koşulları taşıması kaydıyla geçerli olacak. Ancak üzerinde yazılı düzenleme tarihi henüz gelmemiş olsa bile bu çeklerin en geç 1 Temmuz 2010 tarihine kadar muhatap bankaya ibraz edilmesi gerekecek.

        Yürürlükteki kanuna göre açılmış davalar, asliye ceza mahkemesinde görülerek sonuçlandırılacak.

        Ekonomik sıkıntılarla çeklerin zamanında ödenememesi sonucunda ticari hayatta karşılaşılan sorunlara ve mağduriyetlere çözüm üretilmesi için de düzenleme yapılan tasarıya göre, bu yılın sonuna kadar üzerine yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersiz olacak.

        ”FARKLI BİR SONUÇ ORTAYA ÇIKABİLİR”

        TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yürürlükteki kanunun sorunları çözemediğini, beklentileri karşılayamadığını; yoğun bir toplumsal talebe dönüşen yeni Çek Yasası arayışı olduğunu söyledi.

        İyimaya, tasarıyla ilgisi olanlara görüşlerini bildirmeleri için yazı gönderildiğini, toplantıya davet ettiklerini anlattı.

        Özellikle 2-3 konunun kamuoyunu yakından ilgilendirdiğini, gerek çek suçları gerekse cezalar bakımından yeni bir sisteme geçildiğini ifade eden İyimaya, ”Peki, bu yeni sisteme geçilirken eski suçlar ve cezalar; hüküm kurulmuş olsun, takip devam ediyor olsun veya henüz işleme başlanmamış olsun, ne olacak? İşte tasarının can alıcı noktası burası. Ben, dahi ne olacağını bilmiyorum. Anayasanın 38. maddesi, suç ve cezalarının ihdasında var olan bilimsel ilkeler, tarafların karşılıklı menfaatleri dengelenerek, Komisyonumuzda bu konuda ya Bakanlar Kurulunun benimsediği çözüm doğrultusunda bir görüş ya da farklı bir sonuç ortaya çıkabilecektir” diye konuştu.

        İyimaya, düzenlemenin büyük ölçüde amaca elverişli olduğunu belirtti ve ”Tüm sorunları çözebilecek mi? Mükemmelliyetçiliğin modern hukukta da modern uygarlıkta da yeri yok” dedi.

        • Başbuğ ve Ergin’den PKK’nin geleceği
          28.08.2009 – 06:30
          Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ, PKK üyelerini teslim olmaya ve Türk adaletine güvenmeye çağırdı. Adalet Bakanı Ergin ise Kürt açılımı kapsamında belli unsurlara yönelik düzenleme yapmayacaklarını söyledi.
          Zafer Haftası kutlamalarına katılmak üzere Afyon’a giden Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, gazetecilerin terörle mücadele raporu hakkındaki soruları üzerine bazı açıklamalar yaptı.

          Başbuğ: Gelin teslim olun
          Temmuz ayında 14 PKK üyesinin teslim olduğunu, bunların on ikisinin adli soruşturma ya da tutuksuz yargılama neticesinde serbest bırakıldığını, ikisinin mahkemeye sevk edildiğini belirten Başbuğ, “Baştan beri söylediğimiz de bu zaten. Türk adaletine güvenin. Her zaman söylüyoruz, gelin Türk adaletine teslim olun” dedi.

          Adalet Bakanı Sadullah Ergin de dün çeşitli konuların yanı sıra Kürt açılımı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Kabine revizyonuyla Bakanlık koltuğuna oturan Ergin, NTV’ye verdiği röportajda teslim olan PKK’lılar ile ilgili soruları yanıtladı.

          Belli unsurlara yönelik düzenleme yapmayız
          “Demokrasi açılımı ya da Kürt açılımı ile, burada sizin bakanlığınızı da ilgilendiren çok önemli bir düzenleme gündeme gelebilecek. Açılım kapsamında teröre bulaşmamış eylemlere bulaşmamış teröristlerin dağdan indirilmesini kolaylaştıracak bir yasal düzenleme gündeme gelebilecek. Buna gerek var mıdır? İlk etapta yapılabilir mi ya da TCK’nın ilgili maddesi zaten bunun için yeterli mi?” şeklindeki soruyu yanıtlayan Ergin, söz konusu sürecin “Kürt açılımı değil demokratik açılım” olduğunu söyleyerek söze başladı.

          Bundan dolayı sürecin sadece Kürtleri ilgilendirmediğini ve sadece belli unsurları kapsayan bir çalışma yapmadıklarını vurgulayan Ergin, amaçlarının her gelişmiş demokraside olduğu gibi Türkiye’deki 72 milyon vatandaşın kendini hür ve rahat hissetmesini sağlayacak tedbirleri almak olduğunu söyledi.

          Ergin, “Kendini farklı şekilde kültürel anlamda hisseden insanımız kendi kültürünü kendi inanışlarını geleneklerini kendi kutsallarını özgürce yaşayabilmeli bunu ifade edebilmeli. Herkesin kendini birinci sınıf vatandaş hissetmesini sağlamak ve sağlatmak bunu hissettirmek, devletin görevidir. Yoksa etnik anlamda bir gruba bir sınıfa ayrıcalıklı bir düzenleme söz konusu değil böyle bir çalışmamız yok” diye konuştu.

          Ergin’in “teröristler” ile ilgili soruya Kürt halkı ve etnisite üzerinden yanıt vermesi gözden kaçmadı.
          (soL – Haber Merkezi)

          çek kanunu yoktur.

Yorum yaparak destek olabilirsiniz