Sular yükselince, balıklar karıncaları yer…


Sular yükselince, balıklar karıncaları yer…
Sular çekilince de karıncalar balıkları yer…
Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir…
Çünkü kimin kimi yiyeceğine.. “Suyun akışı” karar verir…

SAYIN DOSTUMUZ AV. BURAK ERİM;

Sayın dostum; çek sorununda tarafları tanımak yani tanış olmak sorunu çözecektir.
Hükümet cari açığı kapatmak adına bankalara gebe kalmıştır. Bu hususu daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Yine hükümet; kayıt dışı ekonomiyi güya kayıt altına almak bahanesiyle, bankaların interaktif sisteminden yararlanmak istemiş ve bankaları başımıza sarmıştır. Güya KDV fişi toplanılmayacaktı. Bankacılık sistemi sorunu çözecekti. Bol bol kredi kartı pompalandı etrafa maksat ne . Masum bir beklenti.
YOLSUZLUK EKONOMİSİ POLİTİKALARI. Sayın Sadettin Tantan’ın da belirttiği gibi, bu politikaların maskesi bunlar. Maksat Ali DİBO ları mutlu etmek.
SORUMSUZLUKLARI BAŞKALARININ SORUMSUZLUĞU OLARAK NİTELEMEK.
Bir bakan düşünün, güya yabancı sermayeyi teşvik edecek. Şili’de Türkiye deki bankacılık sektörünün ne kadar kar ettiğini anlatıyor. Neyin karşılığında kar edilmiş? Ülkesindeki %14 oranındaki çöküntünün.
TÜRKİYE İNSANINI VE EKONOMİSİNİ BAŞKALARINA PEŞKEŞ ÇEKMEK.
KIRAL ÇIPLAK DİYEN BUNU GİDER KRALA SÖYLER

Saygıdeğer dostum; bütün yazılarımı istisnasız hepsini BİMER ve AKİM’e gönderdim. Bu yüzden geçenlerde Eskişehir’de Bakanlık Savcılığında ifade de verdim. Kimseden ama kimseden korkum yok. Türkiye’de bilgi edinme yasası olduğunu, faks ve mektup yolu ile gönderdiğim dilekce ve yazılarıma cevap alamadığımı, bu hakkımı burada kullandığımı anlattım. Aldığım cevaplarımın hepsini de özgür bloglarda okuyucularımla paylaştım.
“POLİTİK ETMENLER:Bankalar, Avukatlar,Yargıtay , ,bu işte , bunlar, bu işin başını çekerse sen ne olur bunu biliyor musun ? “
Biliyorum ve biLdiklerimi de paylaşıyorum. 29 HAZİRAN tarihinde BAŞBAKAKANLIK, ADALET BAKANLIĞI ve YARGITAY arasında mekik dokudum. Yargıtay Başkanımız sorunun siyasi olduğu gerekçesi ile reddetti randevu talebimi. Ve yerden göğe haklı bence.
Hükümetin parti kapatma davasından itibaren yargıya karşı takındığı tavır malum. Bu durumu hükümete sorduğumda da, adalet bakanlığından gelen cevabı da okurlarımla paylaştım. “hükümetimiz erkler arası çatışmadan ziyade uyuşmadan yanadır, çabamız bu doğrultudadır”
TARAFLARDAN DİĞERİDE SAYIN DOSTUM BELİRTTİĞİNİZ GİBİ MESLEKDAŞLARINIZ.
Mesleğinize olan saygımı, ve size olan saygımı yine Av. Petroçelli benzetmesi ile ifade etmiştim. Her toplumun içinde iyiler olduğu gibi, maalesef kötüler de bulunmaktadır.
Sayın Barolar Birliği Başkanımız her seferinde; avukatlığın taraflar arasında uzlaştırıcı nitelik taşıdığını savunmuş ve mahkemelerdeki iş yoğunluğunun çözümü için bu nitelikten yararlanma gereğini savunmuştur. Bizim sorunumuzda da tam aksine, avukatlar çözümü çözümsüzlüğe götürmüşlerdir. Fırsatcılık yaparak, borcu faizlendirmeyi abartarak uzlaştırıcı olunmaz. İSTİSNALAR KAİDEYİ BOZMAZ. Evet doğrudur. Doğru sentez ve analiz yapabiliyorsanız. İstisnalık ne tarafta bunu tesbit edebiliyorsanız. İstisna bence siz ve sizin gibi dostlarımız. Maalesef bu böyle.
“Allahın verdiği çeneyi eli kolu boşa yorma! Ne demek lobi , zafer faaliyet be kardeşim ?sokak da onbinler bu konuyu biliyor ; gazeteler biliyor bunu, bunu yazdı web siteleri ; televizyonlar yayınladı bunu , bu nu köşe yazarları yazdı.. Bunu Avukatlar biliyor bunu, Radyolar bangır bangır bağırdı. Gazeteler manşetler attı ,Anayasa Mahkemesi biliyor bunu, bunu sicil memurları biliyor; senin ,benim bilmediğim insanlar biliyor bu konuyu , Hangi lobi? Sen son zaman da kaç bin insanın daha tutuklandığını biliyormusun? sitede adam kalmadı”
Eminmisiniz dostum. BEN HİÇBİR BARODAN, VEYA BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANINDAN AÇIKLAMA DUYMADIM. Uzlaştırıcı bir çaba hiç görmedim. Varsa tüm kamu önünde özür dileyeceğim. Bizler odalara dünya kadar aidat ödedik. Düşünce bir tekmede onlar atsınlar diye değil. Bendevi Palandöken’den başka kim sorunu dile getirdi. Vede gördük ki sayın dostumuz bile konuya tam vakıf değil. Radyolar televizyonlar bangır bangır ne zaman bağırmaya başladı sayın dostum. Meclis gurup başkan vekillerini ziyaretim esnasında; kendimi dernek başkanı olarak tanıtıp, Sayın Oktay Vural’ı basın toplantısına ikna ettikten sonra. İşte bu demek lobi. Kendini tanıtıp taraf edinmek. Karşına birilerini muhatap almaktır. Bu; ilerde göreceksiniz, başbakan da olacaktır, cumhurbaşkanı da.
“Sen son zaman da kaç bin insanın daha tutuklandığını biliyor musun.?” Niçin çabalıyorum dostum. Daha fazlaları da içeri girsin diye mi. Unutmayın ki; benim can parem, oğlumda çek mağduru. Bu durumda tabirinizle hata yaparsam ne anlama gelir.
“Sonra YARGITAY DİYORSUN yasaları Yargıtay mı yapıyor bu ülkede kaldı ki Yargıtay bir adım daha ileri gitti ve idari para cezasını önerdi meclis kapanmadan kaç hafta önce Yinede Yargıtay son anda da olsa doğru olanı yapmıştır onu taktir etmek gerekir
Bilesesin ki büyük bir hata içersindesin…!” YASA KOYUCU İLE YASA KORUYUCU ARASINDAKİ FARK. Buna da vakıfım dostum. Bu anlamda Yargıtay üstüne düşeni yaptı mı sizce?
“Bir Türlü çatılması gereken yere çatamıyorsun sebep?”
Her zaman, ve her fırsatta çatıyorum dostum. Hükümete de çatıyorum, meclise de.
“Sebebi basit ilk yazında daha önce belitmişsin sana demişler ki: şu ,şu, şu husus, Hani Meclise girerken karşılaştığın zat yönlendirdi diyorsun”
Şu hususu altı çizerek belirteyim ki. Hiçbir partinin fanatiği değilim. Ben ülkemi tam demokrasi şekillerinin uygulandığı YARI DOĞRUDAN HÜKÜMET ŞEKİLLERİ uygulamaların da görmek istiyorum. E- DEVLET yapısında ŞEFFAFLIK içinde görmek istiyorum. Sözü geçen kişinin, devlet adamlığı sorumluluğuna, milletvekili olma sorumluluğuna ve üstün hukuk bilgisini halkına yansıtma sorumluluğuna, HALKINA OLAN SORUMLULUK DUYGUSUNA hayran oldum. Ve bu kişi; Yargıtay Başkanımızın önerdiği gibi yasa taslağının biçimlenme önerisini bu öneriden çok önce vermişti. Bunu da gözlerimle gördüm.
Öyleyse sorun nedir diyeceksiniz?
TÜM TARAFLARIN KABUL ETMESİ.
Sorulması gereken soru bu saygıdeğer dostum. Kimler böyle bir yasanın çıkmasını istemiyor?
Durumun sürmesi kimlerin yararınaysa onlar.
Sayın meslektaşınız, bir diğer dostumuz Av. Rahmi Ofluoğlu bir başka bakışla cevap verdi .
HÜKÜMETİN ÇIKMAZI adlı yazısında.
İşte sorunun cevabı burada yatıyor. Hükümet neden çıkmazda?
Her ay karşılıksız çek miktarında %50 oranında artış devam ederken, hapishaneler genel müdürü feryat ederken, icralarda dosya koymaya yer kalmazken, icra depolarında yer kalmazken, binlerce insan tutuklanırken, binlercesi kaçak yaşarken, aileler bölünürken, işyerleri birer birer kapanırken, işyeri sahipleri gizli işsizler ordusu olarak kayda geçmezken, kısacası kanayan yara ölümcül hale gelirken ne zamana kadar sürer bu çıkmaz dersiniz?
“ Aylardır “ devlet nerede ?” diye soruyoruz . İşte devlet buradadır.. kalkıpta ona sitemini etmeye çekinirsen insan hakları diye bağıran;
Devlet bu mu ? Bu mu devlet?
Çek zedeyi içerden bırakmayan devlet, mafyanın,Tefecinin üstesinden gelemeyen devlet!”
Saygıdeğer dostum; benim mücadelem sadece çek mağdurları ile ilgili değildir. Benim mücadelem YOLSUZLUK EKONOMİSİ POLİTİKALARI iledir. Bu doğrultuda çıkan yasalarladır. Bu yasarlı çıkaran, veya uygun yasa çıkarmayarak yasal boşluk yaratıp devlet kasasını soyduranlarladır. Tabiki devlet demek bunlar demek değildir. Bunlar devlet düşmanlarıdır. Devlet demek sizsiniz, benim, halk demek, kamu demek, kamusal alanlar, temsilciler demektir. Sadece bir guruba devlet demek doğru olmaz. Beceriksiz temsilciler demek gerekir.

Çek zedeyi içerden bırakmayan devlet, mafyanın,Tefecinin üstesinden gelemeyen devlet!
“BURHAN İŞCAN SAVAŞ MEYDANLARINA İNDİ ARTIK. DOSTLARIYLA SARMAŞ DOLAŞ. SEVGİ SELLERİYLE.
LOBİ LOBİ LOBİ—-PARA PARA PARA— YÜREK YÜREK YÜREK..,
BUNA NE HACET , NE MUTLU SANA VE ÇALIŞMALARINA ;ANCAK
Tıpta bir teorem vardır :Büyük sancıları ağrı kesici ilaçların aldatıcı ve geçici etkileriyle gidermeye çalışmak , sancıları kesip atmaz,belki daha büyük sancılara yol açacaktır…
KISACASI: KIRALIN ÇIPLAK OLDUĞUNU KIRALA SÖYLEMELİSİN ,BEN KIRAL DEĞİLİM…!

SEN KIRALIN KİM OLDUĞUNUDA ÇOK İYİ BİLİYORSUN!
Ben emekli askerim dostum. Bizde bir kural vardır. Sorunu sunarken çözüm önerini de sunacaksın. Büyük sancıların çözümünü de her fırsatta anlatıyor ve taraf toplamaya çalışıyorum. İlkel siyaset anlayışı, ilkel demokrasi anlayışı, ilkel laiklik anlayışı ve şekilcilik arkasındaki sahtekarlık. Sancı bu dostum. ÇÖZÜM EZBERLERİ BOZMAKTADIR. EZBERLERİ BOZMADAN YOL ALINMAZ.
SAYGILAR SİZ DOSTLARIMIZA, SAYGILAR DEMOKRASİ SAVAŞCILARINA, SAYGILAR ONURUNU KORUMAK İÇİN MÜCADELE EDECEK HERKESE.
BURHAN İŞCAN, 18.temmuz.2009

10 responses to “Sular yükselince, balıklar karıncaları yer…

  1. Bu cok iyi arkadaslar eyer bunu bir teknoloji tasarim ogretmeni istemisse kesinlikle bu sozden ne anladiginizida istemistir ve ben bunun cevabini size vereyim “kimse gucune guvenmemelidir cunku bir gun gelir kucucuk bir cocuk buyur ve size kotuluk yapdiginda o eski gucunuz yerinde olmayacak ve o zaman cok pisman olacaksiniz “

  2. BURHAN İŞCAN

    ZOR OYUN BOZDU. MALUMUN İLANI, HUKUK SAVAŞI ZAFERİ DESTANI OLUŞTURDU.

    Bu ülkede , bu toplumun kanını emen, asalak geçinmek için tüm ahlaki değerleri ters yüz eden iki tane büyük terör örgütü var. Ben ÇEK MAĞDURLUĞU nun ve başka SİSTEM MAĞDURLUKLARININ bu iki terör örgütünün faaliyetleri yüzünden oluştuğunu, 2009 dan bu yana defalarca belirtip yazdım. Sistem Mağdurluklarının bu iki terör örgütünü deşifre edip, toplumun gözünde küçültme ile çözüleceğini de belirttim. Bu terör örgütü birliklerinin önüne siyah çelenk koyup bunları lanetleyelim çağrısında bulundum.
    Onlar insanlığın en rezil hırsızlığını, NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK yaparak yaptılar. Onlar toplumları ayakta tutan birlikteliği oluşturan GÜVEN i çaldılar.
    Onlar PKK dan da, eli kanlı teröristlerin hepsinden de zalimce, zulmü yaydılar.
    ÇEK MAĞDURLARI BU GÜN BUNLARA KARŞI HUKUK SAVAŞINI KAZANMA DURUMUNDA.
    Çoğunlukların azınlıklara tahakkümü normaldir. Anormallik, azınlıkların çoğunluğu ile başlar. Anormallerin normal karşılanması felaketlerin gelmesine yol açar. Ta ki zorun oyunu bozup bozmamasına kadar. Oyunu zor da bozamıyorsa felaket kaçınılmazdır.
    Türkiyenin başındaki en büyük bela, iki terör örgütü BANKALAR ve BAROLAR; azınlıkların, çoğunluklara tahakkümünü gerçekleştirmek için BUTLAN HUKUKU oluşturup, BUTLANSAL HAKKI MEŞRU ilan edip bu toplumun kanını emmişlerdir. Bunu yaparken GÜVEN i yok edişleri, zorun oyun bozması ile kendilerine olan güveni de yok etmiştir.

    Çek Mağdurlarının destanı malumun ilanı ile gerçekleşmiştir. Yeni Çek Yasa Tasarısındaki gerekceler malumun ilanıdır. Bir kabulleniş, bir günah çıkarmadan öte; zordan kurtulmanın, kamburu atmanın da gerekceleridir.

    Bu günlerde bu iki törör örgütü birlikte hareket ederek zoru sergilemek istemektedir. Toplum Bilincinin yükselmesi sistem mağdurlarıyla ölüm kalım savaşı yapmayı zaruri kılmıştır. Ayakta kalmaları butlan hukukunun sürmesine bağlıdır. Bu yüzden bunun için kıyameti koparıyorlar.
    Bankalar devletin çıkardığı başta 5834 ve 6111 sayılı yasalar olarak yasalara uymazken, devletin başbakan yardımcısı bakanına ; “bizi polisiye tedbirler almaya zorlamayın” ihtarı yaptırmaya kadar işi götürdüler. Hala 6111 sayılı yasanın amir hükmü gereği KREDİ RİSK MERKEZİ ni oluşturmadılar.
    Ya Barolar: onlar 2009 yılında dilsiz şeytanlığı seçip, sessiz kaldılar. Şimdi de BUTLAN HUKUKU meşrudur hezeyanlarına tutuldular.

    Alacakli Mağdurlari Com., Genç Baro.Com., Hukuki Haber Net gibi avukatların malum sitelerinde şu gerekcelerini her yazı içeriğinde görmek mümkün.
    “Mevcut teamüllerimize, içtihatlarımıza bakacak olursanız da.. Anayasa Mahkeme’miz, çeklerde hapis cezasını anayasaya aykırı bulmuyor, yasa koyucuya takdir yetkisi veriyor. Bu konuda verdiği bir kararın gerekçesinde aynen şöyle deniyor:
    “Çek, temel ilişkide bir sözleşmenin bulunup bulunmamasından bağımsız olarak, kambiyo hukukuna özgü borç doğuran özel bir havaledir. O halde, çek ilişkisi bizzat sözleşme olmadığı gibi, çekin temelinde her zaman bir sözleşme bulunması da zorunlu değildir.””

    Bu hezeyan durumu şimdiye özgü bir şey değil.
    Onlar GEÇİŞ DÖNEMLERİ HUKUKU nu BUTLAN HUKU na çevirmeyi her zaman şiar edindiler.
    2009 yılında Tartıştığım avukatlarla niçin tartışmıştım?
    GEÇİŞ DÖNEMİ HUKUKUNDA, İNTİKAL MADDELERİNİN(BAĞLAYICI HUKUK KURALLARI) DOĞURDUĞU İNTİKAL HUKUKU YÜZÜNDEN.
    Bu avukatlar gördüler ki ben savaşı DERNEK olgusu ve LOBİ ÇALIŞMALARI ile başlatıyorum, kaygılandılar. Ama beni hafife aldılar.
    Bilgi kazanılması en kolay, en değerli hazinedir. Savaşları kazandırır.
    Lobiciliğin benim çek mağdurları ile birleşmemden ibaret olduğunu sananlar, beni çek mağdurlarından koparmak için ellerinden geleni ardına koymazken; benim başka birleşimlerle yaptıkları gözden kaçırdılar.
    Benim kurduğum derneği ele geçirip emellerine alet ettiler. Davasının bilincinde olmayan bazı mağdurlar da bunlarla el ele davasına ihanet etti.
    Çek Mağdurlarına dost gözüküp onların kuyusunu kazdılar. Yukardaki belirtilen gerekceyi bildikleri halde mağdurları boşu boşuna Anayasa Mahkemesi Çek Yasası İptali beklentisine soktular.
    2009 Yılı Haziran ayında Çek Mağdurlarıyla Adalet Komisyonu Başkanı Sayın Ahmet İyimaya’yı da ziyaret ettik. Bu ziyarette, 30 civarında çek mağduru ile birlikte sözüm ona çek mağdurlarının dostu avukatta vardı. Bu avukat Sayın İyimaya’ya; “Anayasa Mahkemesi niye görev yapmıyor.” Diye sordu. O da, “GEÇİŞ DÖNEMLERİ HUKUKUNDA , İNTİKAL HUKUKU OLUŞUR. İNTİKAL MADDELERİ ÇEK YASASINI MEŞRU KILIYOR” dedi. Bende KIYASA YASAĞINA RAĞMEN mi diye sordum. Akabinde Sayın İyimaya Lobilerin baskısı altında kaldıklarını itiraf edip bana lobicilik yapma önerilerinde bulunmuştu.
    Sonradan bu olayı dile getirdiğimde malum avukat başta olmak üzere avukatların hışmına uğradım. Cahillik ve cahillikten oluşmuş hainlikle suçlandım.
    Şimdi yeni Çek Yasası Tasarısı gerekcelerinde haklılığım malümun ilanıyla ortaya çıktı.

    1983 yılında Serbest Piyasa Ekonomisi ne geçilirken, bu düzene uygun hukuk düzenine geçmek de zaruri olmuştu. Zamanın iktidarı bunu ÖZEL YASALAR içinde oluşturdu. 1985 yılında çıkarılan 3167 sayılı çek yasası içinde; sözüm ona, “ekonomik suça ekonomik ceza” prensibi gözetilerek karşılıksız çek ten dolayı dolandırıcılık suçunun cezası yumuşatıldı.
    3167 sayılı yasa bir geçiş dönemi hukuku yasasıdır. Bu yasa içinde bağlayıcı hukuk intikal maddeleriyle yerini aldı. Neydi bu intikal maddeleri ? Ticaret Yasası içindeki çekle ilgili olmazsa olmaz hükümler.
    2001 Yılında Avrupa Birliği ile temaslar sonucunda bağlayıcı hukuk, uluslar arası hukuk sözleşmeleri gerekceleri ile genişledi. Anayasamızın 38. Maddesi ne meşhur madde ilave edildi.
    Bu durum tekrar geçiş dönemi hukukunun oluşmasını mecbur kıldı. Çek yasası içindeki hapislik, 4814 nolu yasa ile adli para cezasına dönüştürüldü.
    2004 Yılında Avrupa Birliği’ne Uyum Yasaları Çıkmaya mecbur olunca, Tekrar bir geçiş dönemi hukuku oluşması kaçınılmaz oldu.
    5237 Sayılı Yasa, Avrupa Birliği Hukuk Normlarında düzenlenmiş; Modern Ceza Hukuk Anlayışı oluşturan bir yasadır. Bu yasa ile oluşan geçiş dönemi hukuku yasanın 5. maddesi ile emredilmiştir.
    Yasa Koyucu ve öncülü iktidar bu emri savsaklamış, geçiş dönemi hukuku tabiatıyla yasal boşluk oluşturarak butlan hukukuna dönmüştür. 5 sene boyunca sistem butlan hukuku mağdurları oluşturmuştur.
    Bunun sebebi tabiî ki yukarda belirttiğim iki terör örgütüdür.
    Yargıdaki temel sorunların başını SAVUNMANIN OLMAYIŞI oluşturur. Eğer etkin savunma olmuş olsaydı, butlan hukuku oluşur muydu?
    Butlan hukuku oluşturmakta maksat aşalakların, sorunların sürmesinden nemalanma azmi değil mi?
    Neticede, biz davamızı sürdürdük.
    Madem geçiş dönemi hukukunda intikal maddeleri öncül rol oynuyor, o zaman bağlayıcı hukukun tüm olmazsa olmaz maddeleri intikal maddesi olarak gözetilmelidir dedik.
    Nedir Bağlayıcı Hukukun olmazsa olmaz maddeleri.
    Yeni Çek Yasası Taslağında bunları açıkca görmek mümkün.
    Evet Ticaret Yasası Hükümleri içindeki olmazsa olmazlar intikal maddesidir. Ama ya CEZA YASASI? Bu yasa içindeki olmazsa olmazları çöpe mi atacağız?
    Bu yasa içindeki temel ilkeleri İNTİKAL Maddeleri dışında mı tutacağız?
    Örneğin Masumiyet Karinesi. Etkin Pişmanlık ve Uzlaşma Unsurları. Bunları es mi geçeceğiz.
    Eğer savunma, Anayasa Mahkemesi’ne bu gerekce ile gitseydi, durum farklı olurdu.
    Ezbercilikte maksat sorunun sürmesinden nemalanmaktan başka bir şey değildir. Bu kendini var gösterip yok olma eylemidir, NİTELİKLİ DOLANDIRICILIKTIR. Güveni yok etmiştir.
    Taslak gerekcelerinde göreceğiniz gibi, “KIYAS YASAĞI” dayatma suç teorisi ile üretilmiş suç tiplemesi ile suçlayıp cezalandırmayı ortadan kaldırmıştır.
    Bağlayıcı Hukuk un İntikal Maddeleri; Adalet için yeni bir yasanın oluşmasını zaruret haline sokmuştur.
    Asıl Zaruret; Ekonominin tıkanmasına yol açan küresel krizin etkilerini azaltma zaruretidir.
    Küresel krizin sebebi, aşırı borçlanmanın düzensiz ve kuralsız yapıda yapılmasındandır. Dönmeyen krediler sistemi tıkamıştır.
    İktidarın, özel sektör alacaklarının tahsilinin önünü açmak için düzenlemeler yapması, borçlanmayı kurallaştırma içine sokması için yaptığı düzenlemeleri; “batıyormuyuz?” kaygısı oluşturmamak için yargıyı hızlandırma paketi diye sunması yanlış olmuştur.
    Bu durum, iktidarın aklına; “adalet mülkün temelidir” gerçeği yeni mi geldi kuşkusuna yol açmıştır. Zira “ekonomi batarsa hepimiz batarız” kandırmacası içinde olanlar, ne yazık ki adalet batınca, gerçek batmanın olacağını hala idrak edememiş durumdadır.
    Unutulmamalıdır ki; İlahi adaleti es geçenler, kendi adaletlerinin mahkumu olurlar. Bu sebeple adalet herkese lazım.

  3. BURHAN İŞCAN

    Bankalar bu ülkenin en büyük terör örgütü dür. Geçmişte; 5834 sayılı yasaya karşı hareket etmişlerdi, şimdi de 6111 sayılı yasanın emredici hükmüne uymuyorlar. Bu ne demek? Bu devlete karşı gelmek değil mi? (5834 Sayılı “Karşılıksız Çek Ve Protestolu Senetler İle Kredi Ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun” –SİCİL AFFI YASASI-28.01.2009 tarihli.)

  4. BURHAN İŞCAN

    ADALETİN OLUŞMASINA KARŞI ÇIKANLARIN MAKSADI NE? SORUNLARIN SÜRMESİNDEN NEMALANMAK MÜMKÜN MÜ?
    Hükümetin özel sektör alacaklarının tahsilini hızlandırmaya yönelik yaptığı yasal düzenlemeleri, yargıyı hızlandırma amaçlı yasal düzenlemeler paketi içinde sunması; bazı yanlış algılamalara ve özellikle alacaklı kesim tarafından borca af geliyor kaygısına sebep olmuştur.
    Bu kaygı büyük anlamda yersiz ve yanlıştır. Yapılan düzenlemelerin gerekcesini anlayamayanların beyhude kaygısıdır bu.

    Evet zor oyun bozmaktadır. Küresel kriz çarpık ve aşırı borçlanma yüzünden oluşmuştur. Küresel krizin etkilerinden sıyrılmayı amaçlayan T.C.Hükümeti bir anlamda ezber bozmakta, bu çarpık borçlanmayı ve sonuçlarını düzenlemeye çalışmaktadır. Ne yazık ki, bu çabaya muhalefetin bir kısmı köstek olmakta, diğer bir kısmı da sadece destek olmaktadır. Katkı veren, bu çorbada bizimde tuzumuz olsun diyen yok gibidir.

    Bunun başlıca sebebi sorunların algılanamamasıdır. Zira çözüm üretemeyenler sorunu bilmiyor demektir.

    Hükümetin düzenlemelerde başarılı olması, kuşkusuz ezberleri bozacaktır.

    Kaygımız, hükümetin aşırı borçlanmayı tamamen ortadan kaldıracak düzenleme yapmaması, borç tuzağını muhafaza etmeye gayret etmesi dolayısıyladır. Yani sistemin sorunların sürmesinden nemalanma zihniyetini devam ettirmesinden dolayıdır.

    Buna mukabil, borçlanmanın çarpık yapıdan kurtarılması, daha gerçekci bir yapıya sokulmaya çalışması da umutlarımızı artırmıştır.

    6111 sayılı yasa ile başlayan değişiklikler, şubat ayında hız kazanacak umudundayız. Yeni çek yasası düzenlemesi ve icra iflas kanununda yapılacak değişiklikler bu umudumuzu artırmaktadır.

    Yapılanlar yapılacakların teminatı ise eğer; 6111 sayılı yasa sonuçları en güzel örnektir.

    Bazı kamu alacaklarına af getireceği gayesi ile oluşturulan, bununla birlikte başka yasalarda da değişiklikler yapan bu kanun çıkmazdan önce de bir sürü fırtına koparılmıştı. Bu fırtınalar AF üzerine yoğunlaşmış, vergi borcuna sadık bir kısım tarafından tepkilere yol açmıştı.

    Kanun uygulamaya sokulduğunda görüldü ki; bazı değersiz alacakları af etmekten öte hiçbir şekilde af yok. Bu küçük alacakların tahsili için yapılacak masraf da, astarın yüzden pahalı olmasına sebep olacaktı.

    Yasa ile birlikte, BORÇLU İLE ALACAKLININ UZLAŞMASI da devreye girdi. Bankacılık kanununda yapılan bazı değişikliklerde şubat ayında devreye girecek.

    Bunların devreye girmesi ile birlikte, öngörülen düzenlemelerin de devreye girmesi, YENİ BORÇLANMA KRİTERLERİ nin oluşmasına, UZLAŞMAYA, TEDBİRLİ –GÜVENİLİR BORÇLANMAYA yol açacağı için; borçlanma daha gerçekci, şeffaf ve güzel bir yapı içinde olacaktır. Bu durumda piyasalar, yıllarca beklenen GÜVEN e kavuşmuş olacaktır.

    Yeni düzenlemelerle, alacaklının korunmasının yanında; iyi niyetli borçlunun da korunması gözetilmektedir.

    Şimdiki eski çarpık yapı içinde alacak tahsili, bağdan üzüm koparma maksadını aşmakta; öfkeyle bağcıyı da dövme ve bağı talan edip yok etme maksadına yol açmakta idi.

    Yeni düzenlemelerle, alacak tahsilinde bağdan üzüm koparmak esas olarak gözetilirken; bağcıyı da dövüp, bağı talan etme harabeye çevirme devrine de son verilmek istenmektedir.

    Mükerrer tahsilatın, sebepsiz zenginleşmenin ve özellikle uzlaşmanın önünü kesecek yaptırımların ortadan kaldırılması hedeflenmektedir. Hacizlerde ve hacizli malın satışında da, iyi niyetli borçlunun korunması esas alınmak istenmektedir.

    Öteden beri, ödeme gücü olduğu halde borcunu ödememeyi ihtiyat haline getirenler için, bu durumu yok edecek etkin hiçbir müdahale yapılamamaktaydı.

    6111 sayılı yasa gereği oluşturulacak kredi risk takip merkezi ve yeni borçlanma kriterleri ile artık bu kişilerin borçlanmasının önüne geçilmektedir.

    Merkez 10 yıl boyunca bu kişileri negatif sicilli gösterecek, bu kişilere borç vermek isteyenlere bu sicilleri sunacaktır. Ayrıca ON-LİNE CEBRİ İCRA takibi ile de bu kişiler, ödemeye zorlanacaktır. Bütün bu düzenlemeler sonucunda oluşan düzende bu kişiler HAYALET İNSAN durumuna düşecektir. Ticaretten men olacaklar, bankalarla işlem yapamayacaklar, devlet kurumlarının bir çoğunun hizmetlerinden mahrum olacaklardır. Mesela düzenli gelir sağlayan bir işe sahipseler, cebri icra ile gelirlerine haciz konulacağı için; bu durumdan kaçanlar düzenli gelire sahip iş sahibi olamayacaklar.

    Pozitif sicil uygulaması ile birlikte de,;eskiden hiçbir anlam ifade etmeyen şüpheli alacaklar, artık bir katma değer olarak görülecektir. İcralardaki ödemelerin artık bankalar üzerinden yapılması bu durumu doğuracaktır.

    Bunlar gibi sonuçların doğuracağı güzelliği fark edemeyenler, hala ezberlerde takıntılı olarak hezeyanlar içindeler.

    “Alacaklı ne olacak?” mış. Bunu soruncaya kadar, alacaklı için bunlardan daha güzel daha gerçekci fikirleriniz varsa ortaya onu ortaya koyup önerin.

    “Borcunu ödemeyen hapse girsin” ezberinden başka bir şey yok ki dağarcıklarında.

    Evet ben; yolsuzluk ekonomisi politikaları uygulayıcısı AKP Hükümetini sevmiyorum. Ve de aynı zihniyetteki parlamentomuz partilerini de sevmiyorum.

    Bunları sevmemem yapılan akılcı düzenlemeler muhalefet edeceğim anlamına gelmez.. Aksine bu düzenlemelere katkı sağlamam için uğraşmamı mecbur eder.

    Aklın yolu birdir. Zor oyun bozar.

    Küresel ekonomik krizin doğurduğu zorluklar, “ekonomi batarsa hepimiz batarız” demagojisi ile adaletin üzerine şal örtenleri harekete geçirmiştir. Zor oyun bozmuş, “adaletin mülkün temeli olduğu” hatra gelmiştir.

    Demir tavında dövülür. Zaman şimdiki zaman.

    Bu yüzden maksadın çok iyi algılanması şart. Bununla birlikte oluşacak sonucu, ve sonuca etki edebilecek sebepleri de iyi düşünmek, bunlarla ilgili yeterli bilgiye sahip olmak lazım.

    İnsanın tabiatı gereği iki türlü karar mekanizması ve buna bağlı iki tane hareket şekli vardır.

    Birincisi duyumlara ve gördüklerine göre kararla hareket tarzı. Bu hayvansı şekildir. Önyargılı olmaktan doğan peşin hükümle davranışın, sabit fikir ekseninde ezbere dönüşmesidir. Ezberciliktir.

    Diğer karar mekanizması; bilgiyi düşünce süzgeçli akılla değerlendirerek, sonucu ve sonuca etki edecek sebepleri tasavvur ederek hareketi sağlar.

    Akılcılığın ezbercilikle işi yoktur yani.

    Ezberleri bırakmak lazım, ezberlerle yol alınmaz.

    Adalet mülkün temelidir. Bu temel yıkılırsa ekonomi-mülk biter.

    Bu yüzden adalet herkese lazım…..

  5. BURHAN İŞCAN

    Sayın Fatih Altaylı;
    ADALETİN OLUŞMASINA KARŞI MI ÇIKIYORSUNUZ. DUYUMLARLA VE ZANLARLA DEĞİL, BU BİLGİLERLE FİKİR OLUŞTURUN. ÇÜNKÜ ADALET HERKESE LAZIM
    “EKONOMİK SUÇA EKONOMİK CEZA” DEYİMİ BİR ALDATMACADIR.

    Çözüm üretemeyenler, sorunun ne olduğunu bilmiyor demektir. Sorunu bilmeyende çözüm üretemez. Dolayısıyla iki yanlıştan bir doğru ortaya çıkmaz.
    Yolsuzluk ekonomisi politikalarında, “ekonomik suça ekonomik ceza” kavram karmaşası ile yanlış algılattırma aldatmacasında maksat bazı suçları masum suçlar kategorisinde cezasız bırakmaktır.
    Yolsuzluk ekonomisi politikalarının bu politikası, suçları; “siyasi suçlar”, “ ekonomik suçlar” diye sınıflandırırken büyük suçları da masum suçlar arasına sokmakta, veya tersine işlemle masumları suçlular sınıfına dahil etmektedir.
    Örneğin; aynı siyasi görüşte değil diye cana kıymış adam öldürmüş bir adamı cezasız bırakmak gayesi ile onu masum göstermek için siyasi suçlu demek mümkün mü?
    Ya da öğrenim harcı kesildiği için, hak aramak sesini duyurmak için miting yapmış öğrenci siyasi suçlu gösterilip cezalandırılabilir mi?
    Küresel hukuk kavrayışı içinde, buna uygun uluslar arası sözleşmelerde DOLANDIRICILIK, YOLSUZLUK ve RÜŞVET toplumları helake sürükleyen SUÇLAR olarak tanımlanırken ve AĞIR CEZALARLA CEZALANDIRILMASI istenirken siz bunları MASUM SUÇLAR KATAGORİSİ ne koyabilir misiniz?
    Ya da tersine, SGK Prim borcunu, vergi borcunu, elektrik doğalgaz borcunu ödememiş veya ödeyememiş kimseleri EKONOMİK SUÇLU diye adlandırıp cezalandırmanız mümkün mü?
    Mümkün diyenlerin asıl amacı;
    Siyasal iktidar kaygısı ile işledikleri cinayetleri, komploları, suikastları, dolandırıcılık yolsuzluk ve rüşvet suçlarını ; mecburiyetten oluşmuş bu yüzden MASUM SUÇLAR olarak kabul edilmesi gerekir anlayışındadır ve bu anlayışı yaygınlaştırmak istemektedirler.
    İşte bunun adı yolsuzluk ekonomisi politikalarından bir politika dır.
    Ne gerek var EKONOMİK SUÇ, SİYASİ SUÇ tanımlamalarına?
    YA DA EKONOMİK SUÇ NEDİR? KİMLER EKONOMİK SUÇLUDUR?
    SİYASİ SUÇ NEDİR, KİMLER SİYASİ SUÇLUDUR?
    BU TANIMLAMALAR NİYE MUGALATA OLARAK SUNULMAKTADIR.?
    Gerek var çünkü ya kurunun yanında yaş da yanacak, ya yaşın yanında kuru yanmaktan kurtulacak.
    KURUNUN YANINDA YAŞI YAKMAMAK İÇİN KURUYU DA YAKMAYACAKMIYIZ, ya da illa ki yaşı yakmak mecburiyetinde miyiz?
    Akla karayı ayrıştırma yapmak mümkünken, tersine birleştirme yapmak niye? Yargılama imkanı varken yargısız infazda maksat ne?
    Bütün sorulara tek bir cevap vermek mümkün. Suçluları masum göstermek için suçsuzları suçlu göstermek anlayışı bunun adı. Bunun adı DAYATMA SUÇ TEORİLERİ İLE SUÇ TİPLERİ ÜRETMEKTİR.
    Maksat, bütün dünyada dolandırıcılara, yolsuzluk yapanlara ve rüşvet alanlara ağır cezalar verilirken; bu ülkede, “ekonomik suça ekonomik ceza” diye cezasız bırakmaktır.
    Ülkemizde son günlerde, özel sektör alacaklarının önündeki anayasal engelleri kaldırma maksatlı ; YARGIYI HIZLANDIRMA adına, YARGISIZ İNFAZI KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN bir sürü düzenlemeler yapılmaktadır. Bu düzenlemelerde MÜDAHİL olmak, her vatandaşın VATANDAŞLIK GÖREVİ dir.
    Örneğin bu düzenleme ile bankaların, ÖZEL SEKTÖR alacaklarının önünde engel olan ANAYASAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER yok edilmek istenmiştir. Yasa içinde bulunan dayatma suç teorisi ile üretilmiş suç tipi; yargısız infaz yapmak için yasadan çıkarılmış, ancak ön yargı oluşması için beyinlere kazınmaya çalışılmıştır. Maksat bu ön yargı ile yargısız infazdır. Her borçlu suçlumudur. Her borcunu ödeyemeyen veya ödemeyen DOLANDIRICI mıdır? Temel yasalara uygun yargılamada bunun ayrıştırılması mümkündür.
    İlerlemek için ön yargılardan oluşan sabit fikir ezberlerini bozmak lazım. Ezberleri bozmadan yol alınmaz.
    Tıpta genel bir kaide vardır. Cerrahi ameliyatlar özellikle füzyon cerrahi müdehaleler uzmanlar tarafından yapılır.
    İktidar olmak muktedir olmak, yani her işin uzmanı olmak anlamına asla gelmez.
    Muktedirlik toplumun çoğulcu katılımcı demokrasi efkarında oluşur.
    Uzman addedip bu ameliyeleri ehil olmayan kişilere bırakırsanız; ya yanlışlıkla başka bir organ zarar görür, ya da hastanın içine fazladan bir şeyler konur.
    Bizim uğraşımız bu dur. Ameliyatın doğru yapılıp hastanın şifa bulması.
    Bu anlamda müdahil olduk çek mağdurları olarak.

    Eski çek yasasında KARŞILIKSIZ ÇEK ŞEKLİ BİR SUÇ TİPİ OLUŞTURDUĞU İÇİN, DOLANDIRICILIK İDDİASINDA BULUNMAK İÇİN ÇEKİN KARŞILIKSIZ KALMASI TEK BAŞINA YETERLİ DELİL OLARAK KABUL EDİLİYORDU.

    Bu durumda da BAĞLAYICI HUKUK(Uluslar arası hukuk sözleşmelerinden gelen intikal hukuku, anayasanın oluşturduğu hukuk, ve temel yasalardan oluşan genel hukuk) KURALLARI uygulamada yerini bulmuyordu.

    Bağlayıcı hukuka göre modern anlayışta hazırlanmış TÜRK CEZA KANUNU hükümleri geçersiz kalıyordu. TCK ya göre SUÇUN OLUŞUMU KASTA BAĞLIDIR.
    Sırf ceza vereceğim diye de KIYAS yapılmaz. Kıyas yasağı vardır.

    TCK daki bir çok hüküm de, suçun oluşumunu önleyen ISLAH FAKTÖRLERİ dir.

    UZLAŞMA, ETKİN PİŞMANLIK bunlardandır.

    Bunlarla birlikte ceza hukukunun olmazsa olmazları MASUMİYET KARİNESİ PRENSİBİ, SUÇTA KANUNİLİK İLKESİ, SUÇLA CEZANIN ORANTISI İLKESİ gibi ilkeler başta olmak üzere bir çok ilke göz ardı ediliyordu. Hapislik dayatması Demoklasin Kılıcı gibi tehdit oluşturup uzlaşmanın önünü kesmekteydi.

    Ülkemizde hukuk ve yargı sorunlarının başlıca sebebi; savunmanın olmayışıdır.
    Maalesef ülkemizde bir çok hukukcu yasalardan murad edilen hukuk sistemini algılayamamakta ve ezberci hukuku hukuk diye öne sürmektedir. Bu hukuğun adına BUTLAN HUKUKU denir.
    Hastasına şifa veremeyen kimseye doktor denemiyeceği gibi, müvekkiline hukuk sağlayamayana da avukat denemez.

    Örneğin Çek yasası düzenlemesinin gerekcelerini okuyup algılayamamış olanların;Peşin hüküm, ön yargı ve sabit fikirle yaptıkları hezeyanlar ortadadır.

    Gerekceler okunmuş ve algılanmış olsaydı, bunların ne kadar yersiz olduğu görülecekti.
    Peki bu gerekceleri okumamada maksat nedir, nedir bu gerekceleri saklamayı zorunlu kılan sebep?
    SEBEP SORUNUN SÜRMESİNDEN NEMALANILACAĞINI ZANNETMEKTİR
    Cebri icra takibinden başka hukuk bilmeyenlerin, demoklesin kılıcını sallaması ellerinden alınınca ne hale düştüğü ortada değilmidir?
    Hukuku hukukculara bırakalım da , ortada olmayan bir hukuk varsa hukukcu da yok demek değilmidir. Bu yüzdendir ki tüm yasalarımız ithal malıdır.

    Yolsuzluk ekonomisi politikaları uygulayıcısı hükümet, ekonomi politikası program mecburiyetinde yargıyı hızlandırma adı altında düzenlemelere niçin gerek duymuştur?
    İlahi adaleti es geçenler, kendi adaletlerinin mahkumu olurlar.
    BAĞLAYICI HUKUK ADALETİ ZORUNLU KILMIŞTIR, NASIL?
    “Ekonomi batarsa hepimiz batarız” anlayışında yasa koyucu ve yasama; geç de olsa, adaletin mülkün temeli olduğunun ve bu temel olmazsa üstündeki binanın çökeceğinin farkına varmıştır diyebilirmiyiz?
    HAYIR…
    Çünkü hükümetin bir ekonomi politikası ve bu politikayı hayata geçirecek programı var. Bu doğrultuda da; sözde bağımsız yargımızı oluşturan, Aristolesin ünlü oyunundaki gibi EŞEKARILARI-YARGIÇLAR tiplemesinde hukukcularımız var.

    Borcun borçla ödendiği, dolayısıyla borçlanmanın tuzak olduğu ülkemizde; dış borç ödemeleri için kaynak oluşturma gayretidir olan biten.
    İç borçlanmadan başka çaresi olmayan hükümetin, bunu yapmak için bankalarda bulunan mevduatın tek ve rakipsiz müşterisi olması, bu mevduatı artırmak için bankaların alacaklarının tahsilinin önünü açması şarttır.
    6111 sayılı yasa ile bankalara emredilen kredi risk merkezinin oluşması, yeni borçlanma kriterlerinin oluşması, icra iflas yasası içinde yapılacak değişiklikler, ve çek yasasında değişiklik hep bu maksatlı yapılmaktadır.

    6111 sayılı yasa ile denenip görülmüştür ki, UZLAŞMA İLE ALACAK TAHSİLİ daha hızlı yapılmaktadır.

    ÖYLEYSE UZLAŞMANIN ÖNÜNÜ KESEN DEMOKLASİN KILICI DAYATMALARI YOK ETMEK ZORUNLULUKTUR.

    BU ZORUNLULUK, “5941 SAYILI ÇEK YASASI İÇİNDE KARŞILIKSIZ ÇEKİ SUÇ OLMAKTAN ÇIKARMIŞ, ANCAK DOLANDIRICILIK SUÇ İSNADINDA BULUNMANIN DA ÖNÜNÜ KAPATMAMIŞTIR.”
    ZİRA BAĞLAYICI HUKUK BUNA ELVERMEZ.
    HUKUK BİLMEYEN GUKUKCULARA GÖRE İSE ADALET OLUŞMAMIŞ, ÇÜNKÜ BUTLAN HUKUKU DEVRİ BİTİYOR.
    BİTEN BAŞKA BİR ŞEY DAHA VAR ASLINDA BU HUKUK ANLAYIŞINDAKİ HUKUKCULARIN YAŞAMA ŞANSI.
    ÇÜNKÜ: BİLGİ TOPLUMU OLUŞTURMA ÇAĞINDAYIZ.

  6. NE DEMİŞTİM;
    SÖZ UÇAAAAAR GİDER YAZILAR BAKİ KALIR.

    BAKİ KALAN BU KUBBEDE BİR HOŞ SEDADIR.

    birlikten kuvvet doğar.

    Bütün ÇEK MAĞDURLARINI ve SORUNUN TÜM TOPLUMU İLGİLENDİRDİĞİNİ ALGILAMIŞ OLAN HERKEZİ

    sorunun çözümüne davet ediyoruz.
    İnsan haklarını gözetip, adam gibi yasa yapmayı beceremeyen, İKTİDAR HIRSI İÇİN DEĞERLERİMİZİ SATAN YÖNETİCİLER EN BÜYÜK SORUN.

    Bu sistem içinde bunların yargılanması olanaksız. Ortada sadece bir lafla dövüş var.
    ve
    AİHM VAR.
    HAKKIMIZI VERECEK OLAN.

    YA ADAM GİBİ HAKKIMIZI VERSİNLER. YADA HESABINI VERSİNLER.

  7. AV.TURAN ERAY
    Temmuz 19, 2009, 12:46 pm üzerinde
    Hukuki açıdan devlet, genellikle unsurlarından hareketle tanımlanır. Buna göre devlet; “Ülke adı verilen belirli bir toprak üzerinde yaşayan insan topluluklarının bir egemenlik anlayışı ve hukuku içinde bir siyasi iktidar altında örgütlenmesidir.” Bu tanımdaki unsurlar şunlardır
    Egemenlik unsuru: Siyasal iktidar unsuru olarak da adlandırılan bu unsur, Devletin esas kurucu unsurudur. Belirli bir yeryüzü parçası üzerinde yaşayan insan topluluğunun üstün irade çerçevesinde örgütlenmesidir. Egemenlik kavramı otoriteden farklı olarak ülke içinde biricik meşru güç kaynağı olmayı ifade ederken ülke dışında (uluslararası alanda) bağımsız olmak anlamına gelmektedir.AYRICA;Devlet kurucu iktidar siyasal parti erklerdir …
    TC. DEVLETİ KANUNLARI MESELA!
    Sayın İşcan, diğer yazılarında hukuki manada yanlış devlet tanımı yapmışsın ,OKUDUM BUNU BELİRTEYİM! aslında SAYIN Erime kaç defa dedim bu işe taraf olma diye ama o akademidede çok başarılı biriydi hep mağdur insanları sömürenlere karşı mücadele ettiği içinde diğer Avukatlar tarafından icra konularında tartışırdı yani yoksul insanlara icra yapılmamalı ” TC devleti yasalarını milletvekilleri yapıyor bu insanlar maaşlarını her ay alıyor ama kriz nedeni ilede alamayan yoksul olabilir yasalarda yaptırımlar ağır olamalı derdi kendisi şuanda kanser o yüzden kolay kolay kimseyle görüşmüyor aslında ona defalarca söyledim dedimki bak kardeşim! sanane çek mağdurundan şundan bundan ?sanamı kaldı bu işler ,diğer arkadaşaların böylemi yapıyor ama biraz Türkan Saylanla dostluğu vardı hümanist akımlara kapıldı ve kafası karışıktı ,nitekim bence siz haklısınız !oda öyle söyledi. ingiltereye gideceğini ve yazılarına son vereceğinide açıkladı … onun bu konuda sizin bilmediğiniz bir çok yerlerle faaliyeti vardı yani hukuk alanında çok değerli isimlerle görüşmüştü yurtdışındada Yıllarca Avukatlık yaptı AİHM’de görev yapan insanlarla bağlantılarıda vardır .Bazı Avukatların onun bu arenedan çekileciği için çok mutlu oldularınıda gördüm ARKADAŞIM ADINA SİZDEN ÖZÜR DİLERİM .. BENDE ONUNLA ANLAŞAMAM AMA İNSANCIL BİRİDİR BANADA İYLİKLERİ OLMUŞTUR SEVERİM ONU..
    ONUN KUSURUNA BAKMAYIN !

  8. HİÇ OLMAZSA “KÖPRÜDEN GEÇİNCEYE KADAR AYIYA DAYI DEMEK NEZAKETİNDE BULUNUNUZ”
    KAŞ YAPAYIM DERKEN GÖZ ÇIKARANLARA İTHAFIMDIR

    “AMMA DOSTUN ATTIĞI GÜL YARALAR BİZİ”

    DOSTLARIM;
    Bu gün mübarek bir kandil gecesinin günündeyiz. Kandiliniz mübarek olsun. Biliyorum ki bu gün sevdiklerimiz için dualar edeceğiz. Allah hepinizin dualarını; Şefi ismi hürmetine, şefaatci kullarının duası ile birlikte kabul etsin. Allah hepinizi nurlara boğsun. Sabrınızı, aynınızı, ilminizi artısın. Allah’ın; rahmeti, bereketi, af ve merhameti hepiniz üzerinde daim olsun. İlm ile idrak edenlere ne mutlu tebrikler olsun.
    Yarın bizi büyük günün provası bekliyor dostlarım. Öyle bir prova ki, beklide o büyük gün o gün olabilir.
    Yaklaşık 100 gündür bloglarda yazılar yazıyorum. Özgür bloglar; bilgi paylaşımının, “icma etmenin”, istişarede bulunup hem fikir olmanın, pişmenin imkan sağlandığı yarlerdir. Yani özgür bloglar bütünleşmenin kaynaşmanın bir nevi “cem evleri” dir. Sizlerle birleşmem, savunduğum davalarıma yandaş bulmam da bu ortamda olmuştur.
    İlk yazılarım PRESSTÜRK te çıktı. Daha sonra “cek-magdurlari blog spot” ve “wordpress karşılıksız çek ve sorunları”, “Av. Rahmi Ofluoğlu” bloglarında da yazmaya başladım. Ve aynı yazımı aynı anda hepsine de mailledim. Zaman zaman kopyalama gibi yanlış anlaşılmalara da sebep oldum. Fakat bunda maksadım katılımı çoğaltmaktan başka bir şey değildir. Bu yüzden meydana gelen olumsuzluklardan dolayı herkesten özür dilerim.
    Büyük sorunların oluşturduğu davalar, sorunun taraflarının birbirlerini dinlemeleri, birbirlerini anlamaları ve ortak karara varıp neticeye gitmeleri ile çözüme ulaşır.
    Bizim davamızdada bu husus ön plana çıkmıştır. Nitekim görüştüğümüz her kes bize lobi oluşturmamızı, birlik oluşturmamızı ve taraflarla istişarede bulunabilmek için hazır hale gelmemizi önermişti.
    Duruma vakıf Av. Rahmi Ofluoğlu dostumuzla birlikte bu yönde çalışma içine daldık. Durumun gelişmeleri bizi böyle bir dalışa mecbur etti.
    9 haziran 2009 tarihli Muharrem SARIKAYA yazısı beni bu meyanda çalışmaya itti. 10 haziranda cevap yazısı yazdım. Bloglarda yayınladım. Ama ne ilgi çekti, nede en ufak bir dikkat. Sadece dostum Rahmi Bey “hükümetin çıkmazı” yazısıyla iştirak etti bana.
    17 haziranda mecliste görüşümün doğruluğunu gördüm. 23 ve 29 haziranlarda “hakiki dostumuz” hep yanımızda oldu ve bana hep danışmanlık yaptı, yol gösterdi. Birlikte istişarelerle yön verdik olaylara. Yani Burhan İşcan’ın hep bir Rahmi Ofluoğlu gibi dostları vardı ve onlarla istişareleri onu liderlik durumuna getirdi. Yani Burhan İşcan kendi başına hareket etmedi ve etmeyecek. Sayın Mustafa ÖZBEY ve Presstürk ailesi, Sayın blog adminleri dostlarım Özgür, Cüneyt, Necdet Beyler ve her zaman yanımda olan kader arkadaşlarım olmasaydı ben olabilirmiydim. Asla.
    Bana bu görevi bu dostlarım verdi, onlarla istişarelerim yönlendirdi beni.
    Zamana karşı yarışıyor olmak işin en zor kısmı dostlarım. Az zamanda çok kişiyi bilinçlendirmek. Asıl meselemiz bu. Bu sorunu aşmak için birilerinin bizi muhatap olarak karşısına alması lazım. O zaman tüm toplumu bilinçlendiririz. O zaman da birileri hazır olan yasayı ortaya çıkarıp, yasallaştırmak zorunda kalır. Bunun içinde bizim büyük bir birlik ve kuvvet olduğumuzu başta kendimizin kabul edip göstermemiz gerekiyor.
    Zamana karşı yarışmak bu imkanı da alıyor elimizden.
    Dışarıya karşı hep bir birlik mesajı verelim, ferdi hareket etmeyelim diye ikaz ediyorum netice. Ezberde kalacağız ısrarı.
    Genç dostlarım, benim oğlumda sizlerle yaşıt. Sizi anlıyorum. Korkularınızı kaygılarınızı anlıyorum. Ama sizde beni anlayın. Beni başkan olarak eksik görüp, yargılayıp itaatsizlik etmekle hem kendiniz hem hepimiz kaybediyoruz. Bizim kaybedecek zamanımız hiç yok.
    Beni sevmiyor olabilirsiniz. Fakat hiç olmazsa köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı demek nezaketinde bulunun.
    “bankaların üstüne fazla gitmeyelim.”, “yargıtaya fazla çatmayalım”, “kast konusunu fazla dile getirmeyelim yoksa yeniden yargılanırız” “şu şöyle olsun bu böyle olsun falan filan”
    Ben yaşıma rağmen bazı şeyleri GENÇ DOSTLARIMLA İSTİŞARE BULUNUYORUM. Hiçbir hareketimi de keyfe keder tek başıma yapmıyorum. Verdiğim mesajlarda da görülecektir ki; en ileri demokrasiler ÇOĞULCU KATILIMCI demokrasilerdir. ÜTOPYAM; ÇOĞULCU KATILIMCI DEMOKRASİNİN EN İYİ UYGULANDIĞI YARI DOĞRUDAN HÜKÜMET ŞEKİLLERİNİN E-DEVLET YAPISINA UYGUN ŞEKLİYLE YÖNETİLDİĞİ ÜLKEDİR.
    KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARMAK bu dostlarımın yaptıkları. Ben basına, açıklama veriyorum, yanı sıra birileri de veriyor. Benimkilerle birlikte kağıt çokluğu çöpe gidiyor. Mesajda güme. İstanbul Ticaret Odasını ziyarete gidiyoruz. Belli ki Hakkı Köylü Yasasına hazırlanmışlar. Ezberleri o taslak. Bozuyorum. Başkan yardımcısı yardıma hukuk müşaviri çağırıyor. Ezberi belli. Biz bu dersi çalışmadıydık itirafı ve benim elimden yeniden ders istemeler. Biz çalışalım sizle görüşelim. O arada genç arkadaşım uzatıyor hemen eski ezberleri. 2 gün sonra telefon geliyor bana sizin yazılarınız hangisiydi diye.
    Bloglara bakıyorum; takılı plak imajı. Hala kaygılar ve telaşla gidip gelmeler.
    Telefon numaramı neden açık açık yazdım dostlarım. Sadece kendi çok bilmişliği ile hareket eden bir şahıs iletişim bilgilerini laf olsun diye mi bildirir. Ağrıdan da Tekirdağ!dan da aranıyorsam sebep nedir. DERNEK KURUN ve BAŞKAN SEÇİN istemi ne anlama geliyor. İHANET DOSTLARIM, İSTİŞAREDE BULUNMADAN HAREKET ETMEK.
    KAŞ YAPIYORUM DERKEN GÖZ ÇIKARMAK

    YARIN DOSTLARIM;
    HER ZAMANKİ GİBİ OLACAĞIZ. ELLERİMİZDE ÇİÇEKLERLE. SESSİZ VE SAKİN. ORGANİZE. TEK VÜCUT TEK YUMRUK.BU YUMRUKLAR SABRIMIZIN SEMBOLÜDÜR KAVGANIN DEĞİL. KALBİMİZİN DIŞ ŞEKLİ. ZİRA
    BİZ GELMEDİK KAVGA İÇİN
    DAVAMIZ VARDIR HAK İÇİN
    DOSTUN EVİ GÖNÜLLERDİR
    GÖNÜLLER YAPMAYA GELDİK
    SEVELİM SEVİLELİM, DÜNYA KİMSEYE KALMAZ

    Haklıyken haksız olmaktan sakınmanız istemiyle. Saygılarımla
    Burhan İşcan

    • suyun yönü değişecektir.

      —————————
      bir umudumuz sizdeydi sayın Kılıçdaroğlu.
      oysa son dönemde medyadaki demokrasi tartışmaları içinde hep sizi görmüştük,
      size bu tavrınızdan dolayı “gandi kemal” bile dedik
      umutlarımızı karartmayınız
      çek mağdurları ilginizi bekliyor

      insan haklarıyla insandır.

      insan hakları hemen şimdi

      Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU ; küresel ve yerel çıkar odaklarının baskısı ile ezilen çek mağdurları yardım istiyor. Çek Mağdurları sizi bekliyor.

      Çek Mağdurları, Burhan İŞCAN ve Av. Rahmi OFLUOĞLU sizi ziyaret ettiklerinde konu ile ilgilenme sözü vermiştiniz.

      Sözünüzü tutmanızı bekliyoruz.

      —————————————-
      Sayın Adalet Komisyonu üyeleri,

      Çağdaş bir çek yasası gerekmektedir.

      Durumu bilgilerinize sunarız.

      Ahmet İyimaya Başkan , Adalet ve Kalkınma Partisi, Ankara
      Hakkı Köylü Başkanvekili , Adalet ve Kalkınma Partisi, Kastamonu
      Mehmet Emin Ekmen Sözcü , Adalet ve Kalkınma Partisi, Batman
      İlknur İnceöz Katip , Adalet ve Kalkınma Partisi, Aksaray
      Ahmet Aydın , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Adıyaman
      Zekeriya Aslan , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Afyonkarahisar
      Yılmaz Tunç , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Bartın
      Mehmet Tunçak , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Bursa
      Mehmet Salih Erdoğan , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Denizli
      Celal Erbay , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Düzce
      Veysi Kaynak , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Kahramanmaraş
      Ali Öztürk , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Konya
      İhsan Koca , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Malatya
      Mustafa Hamarat , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Ordu
      Yahya Akman , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Şanlıurfa
      Halil Ünlütepe , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Afyonkarahisar
      Turgut Dibek , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Kırklareli
      Ali Rıza Öztürk , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Mersin
      Rahmi Güner , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Ordu
      Ali İhsan Köktürk , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Zonguldak
      Hamit Geylani , Üye, Demokratik Toplum Partisi, Hakkari
      Osman Ertuğrul , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Aksaray
      Metin Çobanoğlu , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Kırşehir
      Rıdvan Yalçın , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Ordu

      ———————————————–
      Sayın Anayasa Komisyonu üyeleri, sizlerden çağdaş bir çek yasası için çalışmalarınıza devam etmenizi rica ediyoruz.,

      Burhan Kuzu Başkan , Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul
      Güldal Akşit Başkanvekili , Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul
      Ayşe Nur Bahçekapılı Sözcü , Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul
      Ayhan Sefer Üstün Katip , Adalet ve Kalkınma Partisi, Sakarya
      Mehmet Daniş , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Çanakkale
      Mahmut Durdu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Gaziantep
      Hacı Hasan Sönmez , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Giresun
      Haydar Kemal Kurt , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Isparta
      Mevlüt Akgün , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Karaman
      Hasan Kara , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Kilis
      Hüsnü Tuna , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Konya
      İsmail Bilen , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Manisa
      Enver Yılmaz , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Ordu
      Suat Kılıç , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Samsun
      Mustafa Çetin , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Uşak
      Atila Emek , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Antalya
      Mehmet Ali Özpolat , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, İstanbul
      Atilla Kart , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Konya
      Şahin Mengü , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Manisa
      İsa Gök , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Mersin
      Aysel Tuğluk , Üye, Demokratik Toplum Partisi, Diyarbakır
      Süleyman Nevzat Korkmaz , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Isparta
      Faruk Bal , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Konya
      Behiç Çelik , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Mersin

      ————————————————

      Sayın İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeleri,

      çek yasası nedeniyle insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır. Çek yasasına katkılarınızı bekliyoruz.

      Mehmet Zafer Üskül Başkan , Adalet ve Kalkınma Partisi, Mersin
      Halide İncekara Başkanvekili , Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul
      Mehmet Ekici Başkanvekili , Milliyetci Hareket Partisi, Yozgat
      Abdurrahman Kurt Sözcü , Adalet ve Kalkınma Partisi, Diyarbakır
      Ayşe Jale Ağırbaş Katip DSP İstanbul
      Ahmet Koca , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Afyonkarahisar
      Kazim Ataoğlu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Bingöl
      Mehmet Ocakden , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Bursa
      Murat Yıldırım , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Çorum
      Mithat Ekici , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Denizli
      Mustafa Ataş , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, İstanbul
      Erdal Kalkan , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, İzmir
      Fatih Arıkan , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Kahramanmaraş
      Ahmet Gökhan Sarıçam , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Kırklareli
      Kerim Özkul , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Konya
      Cemal Yılmaz Demir , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Samsun
      Ali Rıza Ertemür , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Denizli
      Çetin Soysal , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, İstanbul
      Ahmet Ersin , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, İzmir
      Malik Ecder Özdemir , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Sivas
      Akın Birdal , Üye, Demokratik Toplum Partisi, Diyarbakır
      Şenol Bal , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, İzmir
      Gürcan Dağdaş , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Kars

      ————————————————-

      Sayın Sanayi ve Ticaret komisyonu üyeleri,

      Türk Ticaret hayatı çek yasası aksaması nedeniyle darbe almaktadır. Bir hukuk depremi yaşanmaktadır.

      Soner Aksoy Başkan , Adalet ve Kalkınma Partisi, Kütahya
      Hasan Angı Başkanvekili , Adalet ve Kalkınma Partisi, Konya
      Mahmut Mücahit Fındıklı Sözcü , Adalet ve Kalkınma Partisi, Malatya
      Osman Coşkun Katip , Adalet ve Kalkınma Partisi, Yozgat
      Ahmet Edip Uğur , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Balıkesir
      Kutbettin Arzu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Diyarbakır
      Metin Kaşıkoğlu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Düzce
      İbrahim Halil Mazıcıoğlu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Gaziantep
      İsmail Katmerci , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, İzmir
      Eyüp Ayar , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Kocaeli
      Bayram Ali Bayramoğlu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Rize
      Hasan Ali Çelik , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Sakarya
      Afif Demirkıran , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Siirt
      Mustafa Cumur , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Trabzon
      Kayhan Türkmenoğlu , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Van
      Fazlı Erdoğan , Üye, Adalet ve Kalkınma Partisi, Zonguldak
      Tacidar Seyhan , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Adana
      Hüsnü Çöllü , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Antalya
      Ergün Aydoğan , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Balıkesir
      Mehmet Ali Susam , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, İzmir
      Mehmet Şevki Kulkuloğlu , Üye, Cumhuriyet Halk Partisi, Kayseri
      Mehmet Nezir Karabaş , Üye, Demokratik Toplum Partisi, Bitlis
      Yılmaz Tankut , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Adana
      Cemaleddin Uslu , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Edirne
      Alim Işık , Üye, Milliyetci Hareket Partisi, Kütahya

      ********

      Kemal KILIÇDAROĞLU, Sadullah ERGİN, Zafer ÇAĞLAYAN ve Ayşe ARMAN için açık mektup kampanyamıza destek veriniz. Çek yasası nedeniyle yaşanan insan hakları ihlallerinin durdurulmasını talep ediyoruz.

      ****

      Yaşasın tam bağımsız ve adil Türk Yargısı !
      Yaşasın tam bağımsız Türkiye !
      Yaşasın demokrasinin bekçisi, bağımsız Türkiye Büyük Millet Meclisi !

      insan haklarıyla insandır. İnsan hakları hemen şimdi !

      ***

      Bu bir “sivil direniş” dir. TC Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden doğan haklarımızın, örgütlü olarak kullanılmasından ibaretdir.
      Bu bir “yurttaş hareketi” dir. Benzerleri Türk tarihinde yaşanmıştır : Tramvaycılar grevi, İpek işcileri grevi, Paşabahçe grevi, Askeri mahkemelere direnen anneler, Bergama köylüleri direnişi

      • Bakan Sadullah Ergin’e Deniz Feneri Sorusu

        CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Tarafından Yürütülen Deniz Feneri E.v Soruşturması Kapsamında Kaç Kişi Tutuklu Olarak Yargılanmaktadır? Ergenekon Soruşturması Kapsamında Kaç Kişi Tutuklu Olarak Yargılanmaktadır?” Diye Sordu.

        CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen Deniz Feneri e.V soruşturması kapsamında kaç kişi tutuklu olarak yargılanmaktadır? Ergenekon Soruşturması kapsamında kaç kişi tutuklu olarak yargılanmaktadır?” diye sordu.

        CHP’li Gök, Meclis Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, İstanbul’da başta Deniz Feneri Derneği’nin genel merkezi olmak üzere birçok adrese operasyonlar düzenlendiğini, baskınlar arasında Kanal 7 televizyonunun da bulunduğunu hatırlattı. CHP’li Gök, “Almanya’da görülen Deniz Feneri e.V davasında Türkiye’deki asıl failler açıklanmıştır. Bu nedenle Almanya’nın Türkiye’den sorgulanmasını istediği kişiler 16 kişilik bir liste halinde Türkiye’ye bildirilmiştir. Hatta Aydın Doğan ve Başbakan Erdoğan arasındaki gerginliğin Alman savcıları tarafından hazırlanan bu iddianameye ilişkin Doğan Medyasında yer alan haberler yüzünden olduğu da iddialar arasındadır.”dedi. Gök Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e şu soruları yöneltti:

        “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen Deniz Feneri e.V soruşturması kapsamında kaç kişi tutuklu olarak yargılanmaktadır? Ergenekon Soruşturması kapsamında kaç kişi tutuklu olarak yargılanmaktadır? Deniz Feneri e.V soruşturması kapsamında kaç kişinin telefonları dinlenmiş ve bu dinlemelerin ne kadarı medyada yer almıştır? Ergenekon Soruşturması kapsamında kaç kişinin telefonları dinlenmiş ve bu dinlemelerin ne kadarı medyada yer almıştır? Neden Deniz Feneri e.V davası soruşturmasındaki tutuksuz yargılamaya ilişkin usul Ergenekon Soruşturmasında uygulanmamıştır? Bu durum Anayasanın “Kanun önünde eşitlik’ başlıklı 10’nci maddesindeki hükümlere aykırılık teşkil etmez mi? Arama kararı için yaklaşık bir yıl süre neden beklenmiştir? Böylesine önemli bir davada delillerin karartılması ihtimali neden göz ardı edilmiştir? Bu baskın neden İstanbul Emniyet Müdürü Çapkın’la, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’ın görüşmesinden sonra yapılmıştır? Savcılığın arama kararında peşinen gözaltı yok şeklindeki talimatını nasıl değerlendiriyorsunuz?” (ANKA)

        (EG/BÜN) (Ankara Haber Ajansı) 19.10.2009

Yorum yaparak destek olabilirsiniz