Türk Usülü Çek Kullanımı ve Çek Yasalarımız


Türk  Usülü Çek Kullanımı ve Çek Yasalarımız

Önemi azalsa da ticari ödeme sisteminin belkemiği çek’dir. Çek ile ödemelerin düzenlenmesi konusunda 4814 nolu düzenleme ile 3167 sayılı Çek Yasası 2003 yılında çıkmıştır.  Hukuk sistemi,  yasalara göre çalışır. Henüz beşinci yılını doldurmuş bir yasanın değiştirilmek zorunda kalınması “bir şeylerin ters gittiğini” göstermektedir.

Çek ile ödemenin tarafları Borçlu, Alacaklı ve Banka’dır. Oluşturulacak çözüm tüm taraflar için adaletli olmak zorundadır. Ticari hayata katkıda bulunmalıdır.  Devlet bu ilişkinin bir tarafı değil, koruyucusudur.

  • Bankalar bu ilişkide köprü olarak nema sağlamaktadır.
  • Çeki veren firma, çekin  kredibilitisinden yararlanmaktadır.
  • Alacaklı firma,  çek alarak, alacağına güvence sağlamaktadır.

Tüm taraflar bu ilişkiden bir şekilde fayda sağlamaktadır. İlişkinin kurallarını “çek yasası” belirler.  Çek ile yapılan ticaretde ek kurallar olduğuna göre ek cezalar olması normaldir.  Sorun şudur

Çek bir borç-alacak sözleşmesini belirlemesine rağmen, borcun ödenmemesi durumunda hapis cezası verilmektedir. Ticari hayatda dolandırıcılık unsuru olmadıktan sonra hapis cezası yoktur.  Başka herhangi bir borcun ödenmemesi ile hapis cezası doğmamaktadır.

Ticaret borç-alacak dengesidir.  Bu dengenin bozulması, zincirleme aksaklık yaratmaktadır.  Alacağını alamayan firma, kendi borcunu ödeyememektedir. Ticari borçlı, Kredi kartını , elektrik borcunu ödeyemeyen tüketicilerden farklıdır. Tazminat, ek faiz gibi ağır ekonomik cezalar alması normaldir. Bu cezanın hapis olması yanlıştır. Hapis cezası alan bir tacirin ticari hayatı bitmektedir.

Av. Şamil DEMİR’in blogunu  (Avukat Şamir DEMİR , Ankara  http://www.samildemir.av.tr/ ) sürekli olarak izliyorum. Güncel konularda olabildiğince objektif bir yaklaşımı var.   Oradan örnek göstererek devam ediyorum.

Kanuna aykırı kanun : Çekte vade beklenir …

Sessiz sedasız getirilen bu düzenleme uygulamada da birçok karışıklığa ve aksamaya neden olacaktır. En başta çeki ibraz eden hamil ile bankalar karşı karşıya getirilerek, ticari hayatta gereksiz bir sürtüşme ve güvensizlik ortamı yaratılmış olacaktır. Kanunun uygulanmasından haberi olmayan memurların karşılıksız olarak arkalarını yazdıkları çekler, icra takibine konu olduğunda, borçlu borca itiraz ederek takibi durdurabilecektir. Geçersiz bir şekilde yazılmış olan bu çekler, kambiyo senedi özelliği taşımadığından birçok itiraza konu olabilecektir. Ayrıca bu çekler hakkında karşılıksız çek keşide etme suçu da oluşmayacağından savcılıklarca takipsizlik karları verilmesi sözkonusu olacaktır. Bu durum mahkemeleri 2009 yılı sonuna kadar oldukça meşgul edeceğe benzemektedir.

….

Yazının tümünü okumak için  bu linke tıklayınız.  http://www.samildemir.av.tr/2009/02/kanuna-aykiri-kanun-cekte-vade-beklenir/

Kanunu Şamil bey  ile benzer şekilde yorumluyoruz.  Sorun 3167 sayılı kanunun temelini oluşturan “çek nedenden ve vadeden bağımsız bir ödeme emridir”  kabulüdür. Bunun yanlış olduğuna inanıyorum.

Yasadaki çek nakitdir kuralını işletmek için bankaların katkısı gereklidir.  Günümüzde çek bir ticari krediyi belirlemektedir.  Bir kredinin teminatı özgürlük olamaz.

  • Mehmet bey,  ABC bankasına ait 100 TL ‘lik  , 90 gün vadeli bir çek verir.
  • Çeki alan, Demet hanım ABC bankasını arar.  100 TL ‘lik provizyon alır.  ABC bankası 100 TL, 90 gün vadeli bir krediyi onaylar ve bloke eder.
  • Demet hanım 90 gün sonra parasını ABC bankasından alacaktır.
  • Demet hanım ‘ın aldığı çek artık bir teminat mektubu kimliğindedir.  Dolayısıyla kendi bankasına vererek, keşide edeceği çeklerin teminatını oluşturur.
  • Bu çekin cirolanması, bir teminat mektubunun cirolanmasından farksızdır.

Hukuk, yaşamı düzenler. Yaşama aykırı maddeler yanlış doğumdur.  Vadeli çek kullanımı Türkiye’nin gerçeğidir.

Banka sorumluluğu olmadan çekleri nakit olarak yorumlamak işin kolayına kaçmaktır. Bunun çözüm olmadığını biliyoruz.  Kredi vermek, kredi kuruluşlarının işidir.  Çek kullanımındaki banka katkısı  yeniden düşünülmelidir.

Önerdiğim yazılar

8 responses to “Türk Usülü Çek Kullanımı ve Çek Yasalarımız

  1. özgürlük savaşçılarına selam olsun. Sayın BURHAN İŞCAN, sayın Av.OFLUOĞLU, sayın M.ÖZBEY, sayın ADMIN veeeeeeeeeee diğer direnişçilere bin selam olsun. Ekonomik bir sonuç olan karşılıksız çek eylemine verilen çağdışı hapis cezalarında mutlu sona adım adım yaklaşıyoruz.YAŞASIN ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ. YASASIN İNSANLIK ONURU.İnşallah pazartesi günü bende Ankarada olmayı düşünüyorum.Ayrıca ben mahkumiyeti olan biri değilim,belki adayım.Ama önemli olan adeletsizliğe direnmektir, başkaldırıdır.Gücüm yettiğince yanınızda olmaya çalışacağım inşallah.AİHM için benide listeye ekleyebilirsiniz

  2. Günaydın arkadaşlar…

  3. Merhaba meslektaşım;

    Sizin oldukça ilgilendiğiniz konuyla ilgili olarak TBMM Adalet Komisyonu Başkan Yardımcısı ile birlikte SKY Türk kanalında bir programa katıldık.

    Programın videosu aşağıda linki olan yazının altında yayındadır. Bilgilerinize…

    http://www.samildemir.av.tr/2009/05/cek-kanunu-tasarisinin-getirdikleri/

    • merhaba,

      verdiğiniz linki hemen izliyorum. ilginiz için teşekkür ederim.

      • İSTANBUL MV. VE CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN DENGİR MİR MEHMET FIRAT’IN AÇIKLAMALARINA CEVABI
        Cuma, 10 Ekim 2008 17:07
        Değerli basın mensupları,

        Dün akşam saatlerinde, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat kamuoyunun beklediği açıklamayı yaptı. 5 sayfalık açıklama metni ve ekleri incelendiğinde, Sayın Fırat’ın sadece AKP’li Bakan Hayati Yazıcı’dan aldığı bir yazıyı belge diye, kamuoyuna sunduğu anlaşılıyor. Bunun dışında yeni olan hiçbir şey yok…

        Değerli basın mensupları,

        Ben Sayın Fırat’ın MENAS Yönetim Kurulu 2. Başkanlığı yaptığı dönemde şirketin “gerçekte ihracat işlemleri yapmadan para transferleri suretiyle haksız olarak” devletten Destekleme Fiyat İstikrar Fonu teşviki aldığını kesinleşmiş Danıştay kararıyla ortaya koymuştum. Sayın Fırat buna karşın diyor ki, “16.6.2004 tarih ve 6 sayılı Soruşturma Raporu İncelendiğinde hayali ihracat iddiasının gerçek olmadığı resmi raporla sabit olduğu görülecektir.”

        Değerli basın mensupları,

        Sayın Fırat, yine bilinçli olarak elmalarla armutları karıştırmaktadır. Biz hayali ihracatı saptayan Hazine Kontrolörü Orhan Tur’un 24.10.2000 tarihli ve 144/9 sayılı raporundan söz ediyoruz. Sayın Fırat ise, bilinçli olarak bu raporu kamuoyundan gizlemeye çalışmaktadır. Sayın Fırat’a dedik ki, “siz iktidardasınız, her türlü bilgi ve belgeye, muhalefet ulaşamadığı halde, siz çok daha kısa sürede ulaşıyorsunuz, o halde niçin Hazine Kontrolörü Orhan Tur’un Raporunu kamuoyuna açıklamıyorsunuz? Bunu açıklayın ki, Danıştay kararına dayanak oluşturan hayali ihracatınız çok daha net bir şekilde ortaya çıksın.”
        Gelelim Sayın Fırat’ın sözünü ettiği Gümrük Müfettişinin Raporuna… Bu rapor kamuoyuna yeni açıklanmış bir rapor değildir. Sayın Fırat’la tartışma sırasında, benim tarafımdan ilgili bölümleri kamuoyuna açıklanmıştır.

        Gümrük Müsteşarlığının bu raporu, Dengir Fırat’ın açıklamadığı Hazine Kontrolörü Orhan Tur’un raporunun, 1918 sayılı Kaçıkçılığın Men ve Takibine ilişkin yasa bağlamında gereğinin yapılması için hazırlanmıştır. Ancak burada, birden fazla gerçek Sayın Fırat tarafından özenle gizlenmektedir.

        1.Hazine Müsteşarlığı MENAS’ın da içinde olduğu pek çok firmanın hayali ihracat yaptığını ve 1918 Sayılı Yasaya göre gereğinin yapılmasını 2000 yılında Gümrük Müsteşarlığından istemesine karşın, niçin MENAS soruşturması Gümrük Müsteşarlığı tarafından zaman aşımına uğratılmıştır? Soruşturmayı 4 yıl savsaklayıp zaman aşımına uğratanlar hakkında AKP hükümeti herhangi bir soruşturma açtı mı? Sayın Hayati Yazıcı’nın bu konuda açıklama yapmasını bekliyoruz. Şayet herhangi bir soruşturma yapılmamışsa, Dengir Mir Mehmet Fırat’ın elinin uzunluğu bir kez daha ortaya çıkacaktır.
        2.Gümrük Müfettişinin raporunun “Yapılan yurtdışı araştırması” bölümünde, aynen şu ifadeler yer almaktadır. “Teftiş Kurulu Başkanlığından alınan 12.7.2002 günlü 060-5422/57 sayılı cevap yazıları eki İngiltere Gümrük Makamlarından temin edilen yazıda özetle; (…) Chingford Fruit Packers-Warspite Road Woolwich SE 18 5NU hakkında incelemenin yapıldığı, maalesef bu şirketin var olduğuna dair herhangi bir bulgunun bulunmadığı, söz konusu bölgenin kullanılmayan antrepolarla dolu terk edilmiş bir yer olduğu, bu nedenle söz konusu faturaların kontrollerini yapmalarının mümkün olmadığı…” açıklaması vardır. Bu yazı Hazine Kontrolörünün raporunun doğruluğunu açıkça kanıtlamaktadır. İngiltere makamlarından temin edilen bu yazıyı acaba Dengir Mir Mehmet Fırat niçin kamuoyuna açıklamıyor? Acaba İngiliz Makamlarına mı güvenmiyor yoksa kolu İngiltere’ye kadar uzanamadı mı?
        3.Sayın Fırat, hayali ihracat yolu ile almış DFİF teşvik primlerini küçük göstererek olayın boyutunu küçük göstermeye çalışmaktadır. Oysa ki, kendisine verilen DFİF primi 1994 dolar kuru düşünüldüğünde azımsanacak bir para değildir. Kaldı ki, hırsızlığın küçüğü, büyüğü olmaz…

        Değerli basın mensupları,

        Gelelim Hayati Yazıcı’nın yazısına… Bu belge, belki de Türk siyasi yaşamındaki ilklerden biridir. Çünkü bu yazı, İktidar Partisinin milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısının, yine iktidar partisinin bir Bakanı tarafından aklanması için düzenlenmiştir. Bu açıdan kamu otoritesinin bir yazısı değil, olsa olsa siyasi bir yazıdır. Bu gelişme, yolsuzluk yapan AKP yandaşlarının, artık mahkemelerde değil, AKP’li bakanlardan alınacak yazılarla aklanması sürecini başlatmıştır. Ayrıca bu yazı AKP hükümetinin bürokrasiyi acımasızca nasıl yozlaştırdığının da bir ibret belgesidir.

        1.Sayın Yazıcı bu yazısında diyor ki, “2.8.2007 tarihli dilekçeyle (…) idareden sadır olan engellerin kaldırılması talebinde bulunulduğu, konuyla ilgili olarak idari bir tedbir veya işlem uygulanması söz konusu olmadığından mezkür taleple ilgili herhangi bir işlemin tesis edilmediği anlaşılmıştır.” Sayın Hayati Yazıcı’ya açık ve net bir soru soruyorum; Madem ki, MENAS’a yönelik herhangi bir engelleyici idari işlem yok ise, o halde Dengir Mir Mehmet Fırat niçin böyle bir talepte bulunmuştur? Sayın Fırat’ı böyle bir talebe zorlayan koşullar nelerdir? Gümrüklerden sorumlu olan Bakan olarak siz mi konuyu çok iyi biliyorsunuz, yoksa kendi beyanına göre yılda 1500 TIR’lık ihracat yapan ve doğrudan gümrük görevlileri ile muhatap olan MENAS ve onun ortağı Dengir Mir Mehmet Fırat mı biliyor?

        2.Sayın Hayati Yazıcı’ya bir soru daha soralım, Madem ki Gümrüklerden kaynaklanan hiçbir engelleyici idari işlem (yani kırmızı hat uygulaması) yoktu niçin firmaya iki satırlık bir yazı yazıp bu durumu MENAS’a bildirmediniz? Yoksa MENAS’a yazılan ve gerçek durumu gösteren yazıyı kamuoyundan saklıyor musunuz?

        Değerli basın mensupları;

        Sayın Fırat yaptığı açıklamada, 2.8.2007 tarihli kırmızı hattan çıkma talebini içeren yazıyla ilgili olarak ; “(…)gerek şirket, gerekse ben zanlı olarak gözükmekte idik. Dolayısı ile bizi aklayan bir kararın avukatım tarafından ilgili idarelere tebliği siyasi nüfuz kullanmak değildir.” diyor.

        Şimdi, Sayın Fırat’a açık ve net bir soru soruyorum, “Sayın Fırat zanlılar arasında sadece siz ve MENAS değil, MENAS’ın 7 ortağının tümü yer alıyor. Peki, nasıl oluyor da, yönetim kurulu üyeleri dururken, yönetim kurulu üyesi olmadığınız halde sizin adınız niçin yer alıyor? Madem ki, tüm zanlılar hakkında takipsizlik kararı verildi, onlar niçin talep yazısının altında yer almadı? Bundan daha açık ve somut nüfuz ticareti olur mu?

        Değerli basın mensupları, biliyorsunuz, Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat yaptığı açıklamada, 1.9.2007 tarihinde hisselerini 300 bin dolar karşılığında Abdülkadir Gürüz’e sattığını ve bedelini aldığını açıklamıştı. Bu talep, MENAS’ın ürünlerini taşıyan TIR’da uyuşturucunun yakalandığının gazeteciler tarafından öğrenildiği gün, yani 9 Mayıs 2008 tarihinde noterden onaylanmıştır. Ancak hisselerin devri 4.6.2008 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiştir.

        Bu konudaki temel kuşkular şunlardır;
        1.Hisse devri karşılığı alındığı söylenen paralara ilişkin dekontların hiç birisinde “Hisse devri bedeli” diye bir açıklama yer almamaktadır.
        2.Sayın Fırat 1.9.2007 tarihinde verdiği dilekçede, hisse bedelinin tamamını aldığını söylüyor. Oysa verdiği dekontlar bu dilekçedeki ifadenin gerçeği yansıtmadığını gösteriyor.
        3.Şimdi sizlere yeni bir belge açıklayacağım, MENAS, 2007 yılı kurumlar vergisi beyannamesini 2008 yılının Nisan ayında Mersin’deki vergi dairesine vermiştir. Yani MENAS’ın yükünün taşındığı TIR’da uyuşturucu yakalandığının gazeteciler tarafından öğrenildiği, 9 Mayıs 2008 tarihinden önce… Bu beyannamenin “Şirket Ortakları ve Sermaye Payları” bölümünde 31.1.2.2007 tarihi itibariyle, ortaklar ve hisseleri şöyle belirlenmiştir:
        Ortağın Adı Hisse Oranı (%) Hisse Tutarı
        Abdülkadir Gürüz 20 20 000,00
        Ferhat Gürüz 15 15 000,00
        Lerzan Gürüz 15 15 000,00
        Firuze Gürüz 10 10 000,00
        Dengir Mir Mehmet Fırat 30 30 000,00
        Helün Fırat 5 5 000,00
        Neval Fırat 5 5 000,00

        Aynı beyannamenin “kurum ortaklarına ve yönetim kurulu üyelerine ilişkin liste” başlığında da aynı ortaklar, aynı hisse oranları ile sayılmıştır. Açıkça görülüyor ki, 31.12.2007 tarihi itibariyle Sayın Fırat MENAS’ın büyük ortağıdır. Bunu Maliye’ye vermiş olduğu beyanname ile MENAS ikrar etmektedir.

        Şimdi, Dengir Mir Mehmet Fırat diyor ki, “noter belgesindeki, ticaret sicil gazetesindeki, kendi şirketinin verdiği kurumlar vergisi beyannamesindeki tarihlere ve bilgilere değil de, sadece ve sadece MENAS’ın karar defterindeki tarihlere inanın.” Sayın Fırat’ın bugüne değin yaptığı açıklamalar, belli bir tutarlılık gösterseydi buna inanırdık. Ama ne dediyse aksi çıktı. O nedenle resmi kayıtlara inanmak en doğrusudur. Açıkça söylemek gerekirse, Sayın Fırat, uyuşturucunun yakalandığı 27.2.2008 tarihinde, tüm resmi kayıtlarda, MENAS’ın ortağı gözükmektedir.

        Değerli basın mensupları,

        Sayın Fırat’ın hayali ihracatını kanıtladık, kendi şirketinin verdiği kurumlar vergisi beyannamesi ile ortaklıktan ayrılma tarihindeki şaibeyi ortaya koyduk, Ticaret Sicili Gazetesi meydanda, nüfuz ticareti yaptığını belgeledik, şirketi hakkında soruşturma yapan kamu görevlisine iftira attığını Başbakan onaylı yazı ile kanıtladık Bu güne kadar söylediklerimizin aksi de ispat edilemedi.

        Değerli basın mensupları, Dengir Mir Mehmet Fırat kamuoyuna yaptığı açıklamada “İspata da lüzum yok, ama şüphe uyandıracak bir delil sunarsan, namusum ve şerefim üzerine yemin ediyorum ki milletvekilliğinden istifa edeceğim ve siyasetin adını ağzıma almayacağım. Bu kadar açık ve kesin bir talebi tahmin ediyorum ki bir siyasetçiden duymak pek kolay olmasa gerek.” diyordu.

        Sayın Fırat’ı kamuoyu önünde verdiği bu sözü tutmaya davet ediyorum.

Yorum yaparak destek olabilirsiniz