Çek Mağdurları Blogları, Lider Nedir ? Niçin Gereklidir ?


LİDER NEDİR NİÇİN GEREKLİDİR

“Çünkü gereken şeyleri zekâsıyla önceden görebilen biri, doğaca yönetendir.” Aristoles

Bir lider nasıl olmalı? İşte yanıtı..
Liderlik üzerine tüm fikirlere ve yazılanlara bakıldığında üç önemli nokta dikkati çekiyor: insan, etkileme ve amaçlar.

Liderlik insanlar arasında gerçekleşir, etkilemenin kullanımını içerir ve belli bir hedefe yöneliktir. Etkileme insanlar arası ilişkilerin pasif olmaması demektir. Ayrıca etkileme bir noktaya ulaşmak ya da bir hedefi başarmak için kullanılır.

Liderlik karşılıklılık gerektirir, tek başına bir olgu değildir, insanlar arasında gerçekleşir. Kağıt karıştırmanın, problem çözmenin ötesinde insana yönelik bir aktivitedir, dinamiktir ve güç kullanmayı içerir. Liderlerin ortak özelliklerine baktığımızda aşağıda sıralanan özellikler dikkati çekiyor:

  • Vizyon sahibi olması.
  • Tutkulu ve fedakar olması
  • İnançlı, kararlı ve tutarlı olması
  • Örnek teşkil etmesi
  • Güven
  • Güvenmesi/Takipçilerine güvenmesi
  • Güvenilir olması / Takipçilerinin güvenini kazanmış olması
  • Motive etmesi
  • Beklentileri vizyonla bütünleştirmesi
  • İlham vermesi
  • Gelişim odaklı olması
  • Adalet duygusunun olması
  • Mütevazı olması
  • İyi bir dinleyici olması
  • Açık iletişim kurması
  • İnsanlara karşı duyarlı olması
  • Durumlara karşı duyarlı olması
  • Yenilikçi olması
  • Hızlı ve etkin karar vermesi
  • Esnek olabilmesi
  • Hız (zamanı etkin kullanması)
  • Sinerjik takım kurabilmesi
  • Bilgi sahibi olması

Liderliğin ne olduğunu aha iyi anlamak için madalyonun diğer tarafına da bakmak ya da liderleri başarısızlığa iten faktörleri de gözden geçirmek gerekiyor. Purdue Üniversitesi Krannert Graduate School of Management’in dekanı Richard A. Cossier, aşağıda inceleyeceğemiz faktörlerin, geçmişte çok başarılı olan liderler için de geçerli olduğunu vurguluyor. Richard Cosier’in değindiği noktalar beş grup altında toplanıyor:

Etkin olmayan değişim yönetimi, liderin başarısızlığını hazırlayan bir faktör. Bu ilkede, geçmişte edindiği çalışma alışkanlıklarını bırakamayan liderin, geleceğe dönük yeniliklere ayak uyduramayacağı vurgulanır.
Dinleme yeteneğinin olmayışı, liderin başarısını etkileyen unsurların ikincisi. Bu noktada liderin kendini abartarak beğenmesi, olaylara tepeden bakması ve konulara gerekli önemi vermemesi, önemli konuların gözden kaçmasına neden olur. Oysa dinlemek, en etkin bir iletişim aracıdır. Enerji ister, dikkat ister, tasdik ister ve dinlemede dalgınlığa asla yer yoktur.
“Şanslı olmak, iyi olmaktan daha iyidir”. Fark edileceği gibi bu ilke şansa yer vermeyen ve ben kaderimi şansa ve dış etkilere bağlamam, irademle kendim çizerim gibi düşünceler liderlikle örtüşmez.

Lider, bir grup insanı belirli amaçlar etrafında toplayabilen, bu amaçlar için onları etkileme, harekete geçirme yetenek ve bilgilerine sahip kişidir. Bu açıklamadan da anlaşılabileceği gibi liderliğin esasını başkalarını etkileyebilme ve onları davranışa yönlendirebilme oluşturmaktadır. Kısacası lider, başkalarını etkileyebilen, nereye, nasıl gidileceğini gösteren, hedef ve misyon koyan yani yol gösteren bir kişidir.

Yönetici ise, başkaları tarafından o pozisyona getirilmiş, başkaları adına çalışan, önceden belirlenmiş hedeflere ulaşmak için çaba gösteren, işleri planlayan, uygulatan ve denetleyen kişidir. Ödül ve cezaya dayalı yasal gücü vardır.

Lider ile yönetici eş anlamlı değildir. Her yöneticinin liderlik özelliklerine sahip olması beklenmezken, her liderin yöneticilik özelliklerine sahip olması beklenmektedir. Çünkü lider; iyi plan yapabilmeli, işleri yürütebilmeli ve kontrol edebilmelidir. Bu durum ona güç kazandırır.

Yönetici İle Lider Arasındaki Farklar

Yönetici

  • Başkalarının koyduğu hedefleri gerçekleştirmeye hizmet eder
  • Başkaları tarafından yönetime getirilir
  • Gücünü kanun, prosedür gibi biçimsel yapılardan alır
  • Biçimsel olanı temsil eder

Lider

  • Kendi amaçlarını kendisi koyar
  • İçinde bulunduğu grup tarafından seçilir
  • Gücünü kendinden ve içinde bulunduğu gruptan alır
  • Doğal olanı temsil eder

Lider neden gereklidir?
Organizasyon: İnsanlar bir amaç doğrultusunda bir araya gelerek bir grup oluşturduklarında, bu gruba yön verecek, örgütleyip bir plan dahilinde harekete geçirecek, karmaşayı önleyecek birinin varlığına ihtiyaç duyulur.

Ortak Hedef Belirleyebilmek: Gruptaki herkesin fikirlerini, isteklerini, ihtiyaçlarını ortak bir noktada buluşturabilmek için bir lider gereklidir.

Temsil Edilme: Grupların, ortak kararlarını ve fikirlerini açıklaması, diğer gruplar karşısında kendini ifade edebilmesi için bir temsilciye ihtiyaçları vardır.

Gelişim: İyi bir lider kendini sürekli geliştirirken, bu gelişimden grup da olumlu yönde etkilenecektir.

Sonuca Varmak: Ortak bir hedef ve iyi bir organizasyonla sonuca en etkin şekilde ulaşılır.

İyi bir lider, hem kendini hem de grup üyelerini iyi tanımalıdır. Vizyon sahibi olmalı, yaratıcı düşünebilmeli, problem çözebilmeli ve yol göstermelidir. İnisiyatif sahibi olmalı, hem kendini hem de grubu motive edebilmeli, ileriye yönelik düşünebilmeli, analiz yapabilmeli ve deneyim sahibi olmalıdır. Güvenilir, objektif ve adil olmalıdır. Değişime açık, iletişim kabiliyeti kuvvetli ve çok yönlü özelliklere sahip biri olmalıdır. Takım çalışmasını desteklemeli, sağduyulu davranmalı ve ceza yerine ödül vermelidir.

Liderlik sadece resmi organizasyonlara has bir süreç değildir. Belirli bir grubun belirli bir amacı gerçekleştirmek için belirli bir kişinin arkasından gitmesiyle liderlik süreci başlamış olur. Bu tür bir sürece resmi organizasyonlarda rastlanabileceği gibi çocukların kendi aralarındaki oyunlarında, yardım amaçlı kurulmuş derneklerde de rastlamak mümkündür.

Liderliğin oluşması için liderin resmi yetkilerle donatılması şart değildir. Hiçbir resmi yetkisi olmadığı halde, kitleleri peşinden sürükleyebilen liderler bulunmaktadır.

Liderlikle ilgili söylenebilecek son bir nokta da liderliğin organizasyonun üst kademelerine ait bir süreç olmadığıdır. Bir ustabaşı da, bir genel müdür de lider olabilir. Aralarındaki fark, onları izleyenlerin sayısı, amaçların niteliği ve içinde bulundukları koşullardır.

Liderlik Tipleri

1. Otokratik- Demokratik- Tam Serbestlik Tanıyan Liderlik

Otokratik Lider
Otokratik liderler grup üyelerini yönetim dışında tutarlar. Yönetim yetkisi tamamıyla liderde bulunmaktadır. Amaçlar, politikalar ve planlar belirlenirken grup üyelerine söz hakkı vermezler. Bu liderler, astlarını etkilemek için emir verme, hatalarını eleştirme gibi taktikler kullanırlar çünkü onların dış unsurlarla motive olduklarını düşünürler. Otokratik liderin yararları olarak; otokratik ve bürokratik toplumlardaki grup üyelerinin beklentilerine uygun bir tarz olması, lidere bağımsız hareket edebilme inanç ve güvenini vermesi, daha etkin ve daha hızlı karar verme imkanı sağlaması söylenebilir. Sakıncaları olarak ise; liderin aşırı bencil davranmasını, grup üyelerine söz hakkı vermeyerek onların iş yapma arzusunu kaybettirmesini ve tatminsizlik yaşatmasını, yaratıcılığı azaltmasını sayabiliriz.

Demokratik Lider
Demokratik -katılımcı- liderler yönetim yetkisini grup üyerleriyle paylaşma eğilimi gösterirler. Amaçlar, politikalar belirlenirken, iş bölümü yapılırken hep grup üyelerinin fikirlerini dikkate almaya çalışır. Bu liderler daha az kontrol etme taktikleri kullanırlar. Kişilerin iç unsurlar ile motive olduklarına inandıklarından başarılı işleri takdir etme davranışı gösterirler. Demokratik liderlerin yararları; grup üyelerinin de kararlara katılımı ile daha etkin ve sağlıklı kararlar alınması, fikirlerine değer verilen üyelerin işlerinden tatmin sağlamaları, böylece de daha etkin ve verimli çalışan bir grup elde edilmesidir. Bu liderlik tarzının en önemli sakıncası karar sisteminden kaynaklanan zaman kaybıdır. Acil durumlarda bu tarz liderler başarılı olamamaktadır.

Tam Serbestlik Tanıyan Lider
Yönetim yetkisini pek kullanmazlar. Grup üyelerini kendi hallerine bırakır; amaçları, politikaları kendilerinin yapmalarına imkan tanırlar. Bu liderliğin yararları; her üyenin bireysel eğilim ve yaratıcılığını harekete geçirmesi, üyelerin serbestçe en uygun kararları alabilmesine imkan vermesidir. Ancak bunun yanında tam serbestlik tanıyan liderlik liderin otoritesini kullanmasını ortadan kaldırmakta, bu nedenle de grubu ortak bir amaçta toplama ve belli hedeflere yöneltme durumundan yoksun bırakmaktadır, grup içinde anarşi ortaya çıkabilmektedir.

2. Göreve- Kişiye Önem Veren Liderlik

Göreve Önem Veren Lider
Bu liderler işleri organize etmek, kişileri belirli görevlere atamak, işin tamamlanma süresini belirlemek gibi faaliyetlerde bulunurlar.

Kişilere Önem Veren Lider
Bu liderler insan ilişkilerine eğilimlidirler. Grup üyeleriyle iyi ilişkiler kurarlar, grup içi güvene, saygıya ve sevgiye önem verirler. Yapılan pek çok araştırma insan ilişkilerine önem veren liderlerin grup verimliliğini daha fazla arttırdığını göstermektedir.

Tüm bu liderlik tipleri, organizasyonun içinde bulunduğu koşullar tarafından belirlenmektedir. Bir duruma çok uygun düşen bir liderlik başka şartlarda uygun düşmeyebilir. Ayrıca bu iki boyuttaki liderlik tipleri birbirlerinden bağımsızdır. Bir lider, her iki boyutta da davranış sergileyebilir. Yani bir lider hem demokratik olabilir hem de insan ilişkilerine önem verebilir.

Burhan İŞCAN,  TESİAD.biz üyesi , 19.eylül.2009

Önerdiğim yazılar

Zafer ÇAĞLAYAN açık mektup katkılarınızı bekliyor.

6 responses to “Çek Mağdurları Blogları, Lider Nedir ? Niçin Gereklidir ?

  1. Emekli Bir generalden SIKI yorumlar..

    Her şey 1991 yılı başında ABD’nin Körfez saldırısıyla baş ladı. ABD, Bağdat’a yürümedi. Bunun yerine Irak’ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı. Arkasından, Irak Ordusunun 36 enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki Kürt oluşumunu güvence altına aldı. ABD’nin planı şuydu:
    Önce Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak’ı tümüyle işgal etmek. Kuzey Irak’taki yeni devleti Türkiye’nin güneydoğusu,Suriye’nin doğusu ve İran’ın batısından koparacağ ı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan’ı,yani ikinci İsrail’i kurmak. Bu projenin ismini biliyorsunuz: Büyük Ortadoğu Projesi (Cumhurbaşkanı ve Başbakanımız bu projenin resmi eş başkanlarıdır) Türkiye’deki bu hükümetler, İncirlik’e yerleşen Çekiç Güç’ün görev süresini uzatarak ABD’nin Kuzey Irak’taki Kürt oluşumunu desteklemesine yardımcı oldular. TSK, bu süreçte Kuzey Irak’taki oluşum üzerinden Türkiye’nin bölünme tehlikesini erken algıladı ve ABD ile karşı karşıya gelinmesinin kaçınılmaz olduğ unu da farketti.
    İlk Olay: Torumtay’ın istifası . Özal’ın, “kuzeyden Irak’a girme” emrini uygulamamak için Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay istifa etti. Böylece TSK, Amerikan planlarında rol almaya direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu. O andan itibaren TSK’ya karşı ABD “tetik” düşürmeye karar verdi. “Ergenekon” tertibinin planlanmaya başlanması, o zamandır. Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan Özel Harp Dairesi (ÖHD) Amerikan güdümündedir ve Sovyetler yıkıldığı için tehlike ortadan kalkmıştır. Şimdi tehdit, Kuzey Irak’taki ABD varlığından gelmektedi dolayısıyla, “ABD güdümündeki” ÖHD, “ABD’den gelen bir tehdide karşı” kullanılamaz. Geçmişteki kontrgerilla eleştirileri TSK’da zaten belli bir rahatsızlık yaratmıştı.
    Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, ÖHD’i yeniden örgütledi, ismini Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiş tirdi. Yıl 1991. ÖKK’nın PKK’yı hedef alması ve Kuzey Irak’ta kurulan devlete karşı tavır alması, Amerikan denetiminden kurtulma çabasının başlangıcıdır. “Tugay” düzeyindeki ÖKK, “tümen” düzeyine çıkarıldı. Ankara’da ÖKK için yeni bir eğitim tesisi yapımına başlandı ama ABD bundan çok rahatsız oldu, “kullandığı” pek çok kişi aracılığ ıyla, tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla mesnetsiz davalar açılmasını sağladı, ÖKK eğitim tesislerinin yapılmasını uzun süre felce uğrattı.
    ABD’nin Kuzey Irak’taki planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Org. Eşref Bitlis, Amerikan Çekiç Güç helikopterlerinin PKK’ya silah ve malzeme attığını saptadı ve bunu bildirdi. Org. Eşref Bitlis, Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika’nın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef aldığını gördüğü, bu tehlikeyi önlemek amaçlı, savunmaya yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından derhal “hedef”e seçildi. Org. Bitlis helikopterle Kuzey Irak’a giderken, bu yolculuk önceden ABD’ye haber verilmiş olmasına rağmen iki Amerikan savaş jeti yakın uçuş yaparak oluşturdukları vakumla helikopteri düşürmeye çalıştılar ama deneyimli helikopter pilotunun dalış manevrasıyla bu girişim sonuç vermedi. Bu saldırıdan hemen sonra telsizle Amerikalılara helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirildi ama Amerikan savaş jetleri saldırıyı tekrarladılar. Helikopter pilotu büyük bir çabayla yeniden dağların arasındaki derin vadilere dalarak kurtulmayı başardı.
    CIA tarihinin en önemli suikastlarından birisi 17 Şubat 1993 günü gerçekleşti:Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Org. Bitlis şehit edildi. Ağustos 1994’de Genelkurmay Başkanı olan İ smail Hakkı Karadayı döneminde Eşref Bitlis Planı “uygulandı” ve Kuzey Irak’a Çelik Harekatı yapıldı.35 bin Mehmetçik Mart 1995’de Kuzey Irak’a girdi. Kuzey Irak’a giren TSK, ABD’nin “egemenlik alanı”na da girmiş oldu. Bölge ABD ordusunun işgali altındaydı. ABD’nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi “yarı-resmi” organlarında “Türk komutanlar hizadan çıktı”, “Türk Ordusu ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor” türünden görüşlere yer vermeye başladılar.
    Çelik Harekatı öncesinde CIA’nın Moskova İstasyon Şefinin CNN televizyonunda Türkiye’nin ‘”karışacağını” dünyaya şöyle ilan etti: “Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye’dir. Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir.” Gazi Mahallesi olaylarından birkaç gün önce, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbrooke, Türkiye’nin Kuzey Irak sınırında yaptığı yığınağı durdurmak istediklerini şu “ifadelerle” belirtti: “Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekatta dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
    CIA Şefinin ve Holbrook’un “haber verdiği gibi”,12 Mart 1995 gecesi İstanbul’da Gazi Mahallesi olayları baş ladı. TSK bu tehditi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı. NATO tarafından, üye ülkeleri komünizmden korumak için kurulan kontrgerilla (diğer adları Gladio ve SÜPER NATO) örgütleri, İtalyan savcının ispatladığı gibi, CIA tarafından yönetiliyordu ve esas görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti. Türkiye’de ÖHD de kontrgerilla ile bağlantılıydı.1991 yılında Özel Harp Dairesi’nin Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) dönüştürülmesi aslında bir “ulusallaştırmaydı” ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve hedef, Kuzey Irak’tan yöneltilen tehdite karşı mücadele olarak tanımlanıyordu. ABD, “kontrgerilla yapılanmasında TSK yerine polisi koyma” denemesine girişti.
    1973’den beri İçişleri Bakanlığ ı içinde örgütlenen “İslamcı Cunta”, artık “Fethullahçı Gladio” olarak kontrgerilla içinde TSK’dan boşalan yeri alıyordu. Fethullahçı Gladio nun ilk büyük organizasyonu da 1995 Gazi olayları. ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç, Irak’ın kuzeyinde 7500 “CIA Peşmergesi”nden oluşan bir askeri güç örgütlemişti. Eylül 1996’da, Eşref Bitlis Planı gereğince Barzani, Türk Genelkurmayının yönlendirmesi sonucu Saddam yönetimiyle işbirliği yaparak CIA Peşmergelerini dağıttı. 200’e yakın ölü veren CIA Peşmergeleri, ABD tarafından Guam Adası’na taşındı. ABD kaynakları, bu harekatı “ABD’nin Vietnam’da sonraki en büyük yenilgisi” olarak değerlendirdi.
    Bu harekattan 20 gün önce bir tuğgeneral, Aydınlı k dergisine bir demeç vererek Eşref Bitlis’in uçağının ABD’ye bağlı Gladio görevlileri tarafından düşürüldüğünü açıkladı ve dergi de 25 Ağustos 1996 tarihli sayısında bu haberi yayınladı. TSK, Çelik Harekatını Başbakan Çiller’e haber vermeden gerçekleştirmişti çünkü Çiller’in ABD’ye “örgütsel” bağlılığı TSK tarafından biliniyordu. 28 Şubat harekatının en önemli başarısı, Fethullah Hocaya indirdiği darbe o Fethullah Hoca kaçıp ABD’ye yerleşti.
    Mayıs 1997 YAŞ toplantısında “160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle orduda atılması”, başbakan Erbakan’a onaylaması için” dayatıldı”. Bu uygulama, ordu içindeki Gladio’yu yani ABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu çünkü kontrgerilla, artık Fethullahçı Gladioydu. 28 Şubat kadrosu içinde “ABD’nin Truva Atı olan bir de general vardı:Çevik Bir. Çevik Paşa da hemen sonra TSK tarafından sessizce tasfiye edildi ve sadece bu nedenle bile, “İrtica”, 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı. 1994-1998 arasında genelkurmay başkanı olan Org. Karadayı şunları yaptı: ABD ve NATO yuvalanmasını, yani kontrgerillayı genelkurmay karargahından çıkardı. Özel Kuvvetlerin ulusal amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi.
    Özel Harp subaylarımızın Çin’in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan’da “kullanılmasına” engel oldu. 1998 yılında genelkurmay başkanı olan Org. Kıvrıkoğlu ABD’nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu “açık bir dille” belirtti. Kıvrıkoğlu, Washington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde “ABD’yi ziyaret etmeyen ilk ve tek Genelkurmay Başkanı” olarak tarihe geçti. Kıvrıkoğlu, “28 Şubat’ı BİN YIL sürdürmeye kararlıyız”diyen komutandı. Demek istediği aslında, “ABD tehdidine karşı, bin yıl da sürse direnilecek” olduğuydu.
    Mesajı alan ABD, aynı sözcüklerle yanıt verdi:
    BİN YILIN MEYDAN OKUMASI (MILLENIUM CHALLENGE 2002) ! ABD, “bu” isim altında, 24 Temmuz 2002’de Nevada çölünde Türkiye’yi işgal tatbikatı yaparak “gözdağı” verdi. Bu, “ABD tarihinin” en büyük askeri tatbikatıydı. ABD’nin yarı resmi ajansı olan ASSOCIATED PRESS, “tatbikatın Türkiye’yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu” açık açık yazdı.
    Tatbikat senaryosu alabildiğine ilginçti. Assoc. Press’egöre, tatbikatın resmi senaryosu şu şekildeydi: Türkiye’de bir “deprem” oluyor (!) ve TSK, karışıklığı önlemek için yönetime el koyuyordu. Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri önce Kıbrıs’ı kuşatıyor ve “96 saat içinde” “hedef ülkeyi” iş gal ediyordu. “96 saat”, TSK’nın bir dış saldırıya karş ı hazırlanması için gerekli olan minimal süredir ve bu süre, TSK tarafından “kozmik sır” düzeyinde saklanıyordu (saklandığı sanılıyordu ).
    Tatbikatta işgal süresi olarak “96 saat” seçilerek, “hedef ülkenin Türkiye olduğu”, “anlayan kişilere” anlatılıyordu. O dönemde Dışişleri Bakanı olan Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara’da 2 sayfa 9 maddelik bir “gizli anlaşma” yaptığını itiraf etti. Gül, anlaşma içeriğini “açıklayamayacağını”, “gizli olduğunu” söyledi. 13 Temmuz 2003’de Doğu Perinçek bu gizli anlaş manın maddelerini açıkladı. Birinci madde: “TSK ve ÖKK 4 ay içinde Kuzey Irak’tan çekilecek” şeklindeydi.
    Gül’ün yaptığı bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra, ABD ordusu “Türk askerinin başına çuval geçirdi”. “Çuval geçirme” eylemi, gizli anlaşmanın uygulanması için bir “ihtar”dı. Başbakanımızın o günlerde kullandığı “Müzik notası vecizesi, yine, “anlaşmanın uygulanması gerektiğine” ilişkin TSK’ya yönelik bir uyarıydı. “Biz anlaşma yaptık, Kuzey Irak’tan çık artık” diyordu Başbakan, TSK’ya.
    ABD Savunma Bakanı Rumsfeld’in, “Çuval olayı”ndan sonra Başbakan Erdoğan’a gönderdiği mektupta şöyle deniyordu:
    “TSK (ÖKK kastediliyor) Kuzey Irak’ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır” Rumsfeld, çuvalı “Erdoğan’ın değil”, “TSK’nın başına geçirdiklerini” böylelikle anlatarak Başbakan Erdoğan’ın “içini rahatlatmak” istiyordu.
    Ulusal devlet ve Kemalizm karşıtı açıklamalar yapan, Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının “artık geçersiz olduğu” açıklamalarını yapan Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe “başına çuval geçirilen komutan” olarak kaydedildi. Buna ses çıkarmadı, böylece “Ergenekoncu” olarak suçlanmaktan kurtuldu. “Başına çuval geçirilmesi”ne ve Kuzey Irak’tan çıkarılmasına rağmen “akıllanmayarak” sınır ötesi harekatta ısrar eden TSK’ya karşı, Org. Torumtay zamanından beri hazırlanmakta olan organizasyon artık açığa çıkarılacaktı ve düğmeye basıldı. “ABD’ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı” ve destekleyici tüm unsurlar “Ergenekon çetesi” olarak suçlanacaktı.
    Suçlama belgeleri aslında çoktan hazırdı, ama Org. Özkök “Ergenekoncu olmadığından”, onun görev süresince organizasyon “uykuya” yatırılmıştı. Organizasyonun uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt’a karşı kullanılan “Şemdinli olayı”dır. O günlerde, Büyükanıt “çete kurmakla” suçlandı fakat sonuç alınamadı. Fehmi Koru, “Taha Kıvanç” imzasıyla Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan 30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001 tarihli yazılarında “Yeniden kurulsun diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon, çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan, ‘devleti yapılandırma’ amaçlı bir örgüt” demektedir.
    Koru, yazısında 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda yazanın adının bulunduğunu da belirtmektedir. Ne var ki, şimdi bu masum tanımlamadan vazgeçilmesi, daha büyük ve kapsamlı bir düzeneğin çalıştırılması zorunludur. Bu günümüzde devam eden Ergenekon davasıdır. ABD’nin belirli-belirsiz “her tür” desteğiyle iktidara gelen AKP, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD’ye “sorun çıkarmadan” eş başkanlık yapabilmek için, başta TSK olmak üzere tüm ulusalcı güçleri saf dışı etmek zorundadır.
    Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve “1991 öncesinde olduğu gibi” ABD ile tam uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktır. AB’nin de “bir kriter” olarak dayattığı gibi, TSK “sivil otoriteye” tabi olacak, kendisine Atatürk tarafından verilmiş olan “ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma” görevini unutacaktır “AKP sivil darbe ile değil, seçimle geldi” itirazı yapacak olanlara da şunları söylemeliyim: CIA’nın yan kuruluşu Rand Corporation’un yayın organlarında ve ABD strateji merkezlerinin hazırladıkları raporlarda şöyle deniyor:
    “ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye’yi kontrol edemez, Fazilet Partisi’nin başına yenilikçi kanadın geçmesi, Tayyip Erdoğan’ın Başbakan , Abdullah Gül’ünde Dışişleri Bakanı olması halinde ABD Türkiye’yi kontrol altında tutmaya devam edebilir.” 20 Ekim 1996, Abramowitz: “Erdoğan, Erbakan’ın yerini almalıdır” (bu tarih, 3 Kasım 2002 seçimlerinden 6 yıl öncesidir !)

  2. a.b arkadaşım sen geç dalganı liderlik çok önemli bir faktördür ve eğer bir lider olmak istersniz szi quest nete davet ediyorum inanın orda çok iyi br lider olabilirsiniz

  3. demokrasi güzel şeydir.

  4. a.b. // Eylül 19, 2009 1:44 pm | Yanıtla
    kıymetli dostum yeni okudum şahanesin.
    saygılar.

  5. :))))
    not süper..

  6. Benzetmek gibi olmasın ama lider’in özellikleri tamamiyle beni anlatıyor.
    Sanki benden kopyalıyıp yapıştırmışlar buraya,
    zaten uzun zamandır bende diğer insanlardan farklı birşeyler vardı anlıyordum ama şeetmiyordum işte
    Neyse liderinizi buldunuz işte ben burdayım ve hizmete hazırım
    Çıkartın artık başınıza bağladığınız yas’ları
    Artık çağresiz değilsiniz kardeşlerim
    İşte lider işte önümüzdeki beş yıl içindeki hedefleri
    1.En geç nümüzdeki iki sene içinde sizleri tekrar çek yazabilir hale getireceğim
    2.Karşılıksız çekin cezasıda karşılıksız olacak yazılacak ama karşılığı yatılmayacak
    3.Karşılıksız çek yazanlar için sosyal tesisler,dinlenme ve oyun alanları ayrıca çeşitli aktiviteler düzenlenecek
    4.Karşılıksız çekten sorumlu bakanlık kurduracağım vatandaş bizzat derdini bakana kendi anlatıcak derhal çözüm bulunacak
    5.Karşılıksız çek yazanların çocuklarına devlet özel burs verecek
    6.En yüksek meblada karşılıksız çek yazanlara devlet üstün hizmet madalyonu takılacak
    7.Ayrıca tüm çek mağdurları’nın trafikte geçiş üstünlüğü olacak
    8. Çek mağdurlarına ömür boyu maaş bağlanacak ayrıca sosyal güvenceleri de olacak

    Not:Başarısızlık halinde önceki liderlerden (burhan bey -admin-v.s) enkaz devraldık muhabetti yapılmayacaktır. :))

Yorum yaparak destek olabilirsiniz