admin olaya el koyar …


arkadaşlarım,

yıllardır çek yasasına karşı yayın yapıyorum.  2009 yılında, çek mağdurlarının katkıları ile  etkili olduk. Benim çizgim bellidir. Pekde popüler bir çizgim yoktur. Öyle bir kaygımda olmadı.

Bu sene içerisinde önemli gelişmeler oldu.  Cüneyt gibi bir dava arkadaşı edindim. Aile olarak tanışıyorduk.   Rahmi OFLUOĞLU gibi bir ağabeyim oldu, dostluğu tekrar  öğrendim.

Blogun çizgisini biliyoruz.  özgürce yorum bırakabiliyorsunuz.   İnatla bunda ısrar ediyorum.  Özgürlüğü savunurken, özgürce düşünce söyleme özgürlüğünü kısıtlayamam.

Cüneyt ve benim birer blogumuz var.  Bloglarımızda yapılan yorumlar ziyaretcilerin fikirleridir.  Bazı dönem cüneyt ‘in okuyucusu fazla olur, bazı dönem benim ziyaretcim daha fazla olur. Sonuçta önemli okuyucu sayısına sahibiz. Kamuoyu oluşturma konusunda sorumluluklarımız var.

Rahmi beyin blogunu ayrı bir yere koyuyorum. Onun blogu Britannica gibi bir yerde olmalıdır. Rahmi bey, bir hukuk dehası olmasının dışında bir dava adamıdır. İnatcıdır, inandığını sonuna kadar savunur.  Sadece KOSİAD çatısı altında yaptıkları bile tarihe geçecektir.  Şu andada adliyelerde bir savaş veriyor. Hepimiz desteklemeliyiz.

Çek mağdurları arasında lider arayışları olabilir, lider atamaları olabilir doğaldır. Ben lider değilim, liderlik isteğimde yoktur.  Edindiğim dostlar bana yeterlidir. Mağdurlar bir monoblok değildir. Ayrı bloklar oluşabilir, ayrı liderler, ayrı yollar çizilebilir doğaldır.  Fakat asgari bir müşterekde buluşuyoruz. ” anti-demokratik bir ceza kanununa karşıyız”

Bu ortamda özgür ortam çizgisine bir sınır koyuyorum.  Rahmi OFLUOĞLU ve Cüneyt hakkındaki kişisel yorumları  siliyorum.    Bir hafta yoktum, yazılanları şimdi okuyabildim. İkisindende özür diliyorum.

23 responses to “admin olaya el koyar …

  1. Bence herkez önüne, işine baksın.
    Birbirine yardım etsin.
    Yeni kanun çıktı. Uygulamalar takip edilsin. Kararlar paylaşılsın.
    İnsanlar birbirine moral versin, mücadele gücü artsın.
    Laga luga edebiyatı bırakılsın. Herkez ciddi olsun. İnsanlar ya hapiste yada hapis tehdidi altında. Bu iş şaka değil.
    Kimsenin boş eleştiriye vereceği kredi yok, okuyacak zamanıda yok.
    Rahmi Ofluoğlu gibi değerli ve fedakar bir hukuçuyu eleştiren varsa kasıt ararım. Dürüst bulmam. Soruyorsunuz cevap veriyor. Sormadan bilgi veriyor. Daha ne istiyorsunuz derim.
    En azından 1 nisana kadar sadece hukuk konuşalım.
    Sonra bu garabet yasanın getirdiği hapis cezasını toptan kaldırmak için buluşalım.

    • Biz anlamayız
      tek ağzın türküsünü.
      Her matem gecesi
      her bayram günü,
      şarkılarımız
      bir gaz sandığını yere yıkarak
      sandığın üstüne çıkarak
      kocaman elleriyle tempo tutmalıdır.
      Şarkılarımız
      çam ormanlarında rüzgar gibi bize kendini
      hep bir ağızdan okutmalıdır!!.

      Nazım HİKMET

  2. VAHŞİ İCRA YASASINI VE PİTBUL AVUKATLIĞI KINIYORUM.BORÇ İÇİN HAPİS AYIBINI ŞİDDETLE PROTESTO EDİYORUM.ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ TEMİNAT OLAMAZ.

  3. BEN BAZEN YORUM YAPARAK AMA DAHA ÇOK YAZILANLARI OKUYARAK VE BU SİTEYİ TIKLAYARAK SİTEDEN HABERDAR OLMAYAN TANIDIKLARIMI YÖNLENDİREREK KATKI SAĞLIYORUM VE SAYENİZDE BİLİNÇLENİYORUM BU ANLAMDA SİZLERE TEŞEKKÜR EDİYORUM GERÇEKTEN BU SİTE SAYESİNDE BAYAĞİ BİR ŞEYLER ÖĞRENDİĞİME İNANIYORUM DAHA ÇOK KİŞİ AYDINLANACAKTIR FARKINDALIK YARATMAK KOLAY BİR ŞEY OLMASA GEREK

  4. OLAYA EL KOYMAN ÇOK İYİ ÇÜNKÜ DURUMLAR İYİCE BERBAT BİR HAL ALMAYA BAŞLAMIŞTI BİR BİRİMİZLE MÜCADELE EDEREK ENERJİMİZİ BOŞUNA TÜKETİYORUZ MÜCADELE ETMEMİZ GEREKEN HAKSIZLIKLAR VARKEN ……İNSANLAR FARKLI DÜŞÜNEBİLİR BİRAZ TAHAMMÜL YETERLİDİR

  5. sn. admin, biz de bu sorundan rahatsız olduk. sanırım pek çok arkadaşımız da aynı düşüncededir.

    yaptığınız işin özüne bakınca, dünyanın değişik yerlerinde olan yüzlerce insanı, sanal ortamda, bir problem nedeni ile ve ortak bir amaç için birleştirdiniz. bu normal şartlarda hiç de kolay olmayacak bir iş.. bu nedenle hepimizin bu blogların ve bu bloglara emek veren arkadaşlarımızın değerini bilmesi gerekir.

    bence bizim bundan sonra yapmamız gereken, bir sonraki aşamaya geçmek ve artık süre çalışmaya başladığına göre, bu cezanın kalkması için mücadele etmemiz olmalıdır.

    • tahliyeler bitsin. Sesimiz daha yüksek çıkacaktır.

      şu anda kanun hakkında bile konuşmak istemiyorum. önce hasretlikler bitsin.

      Rahmi bey sağolsun, adliyeleri dolaşmaya başladı. umarım iyi haberler getirir.

  6. arkadaşlar az önce denedim katil o cocugu abdullah öcalana bile bankalar kredi onayı veriyorlar.çünküü o karşılıksız çek kesmemiş inanmıyanlar deneyebilirler.işte tc kimlik kayıtları

    T.C. Kimlik No: 23309638408

    İl: ŞANLIURFA İlçe: HALFETİ
    Adı: ABDULLAH Soyadı: ÖCALAN
    Mahalle / Köy: ÖMERLİ Baba Adı: ÖMER
    Cilt No: 29 Anne Adı: ÜVEYŞ
    Aile Sıra No: 18 Doğum Yılı: 1949
    Birey Sıra No: 13 Cinsiyeti: Erkek

  7. mıllet nerde

  8. LAZ OLMAK AYRICALIKTIR!!!Kategori:Sadece Eğlence – Açıklama:’Dümende ve başaltlarında insanları var dı ki
    bunlar
    uzun eğri burunlu
    ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki
    sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin
    zaferi için
    hiç kimseden hiç bir şey beklemeksizin
    bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler…..’
    Nazım Hikmet

    Bu yazımızda da Laz Kültüründeki yapıları anlatmayı sürdürüyoruz. Yukarıdaki mısralar Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanından alınmıştır. Nazım Hikmet Lazların Kurtuluş Savaşına katkılarını anlatırken Lazları böyle tanımlıyor. Gerçekten mısır ekmeği ile bu kadar özdeşleşmiş başka toplum yoktur ki, Lazların bu özellikleri destanlara girmiş. Bu mısırların öğütüldüğü değirmenler de Lazların hayatında çok önemli yer tutar. Bu yüzdendir ki Lazlar değirmenler üzerine şarkılar söyleyip bunca masalları boşa yaratmamışlardır.
    Değirmenler Lazların en esrarengiz, en korkulu masallarına konu olur. Evin civarında olmayan bu değirmenler Lazların hayatında çok önemli bir yer işgal eder. Değirmenlerin kuruldukları yerler genelde işe yaramayan, sahipsiz kuytu dere kenarlarıdır. Dereye yakın olması şart, yoksa su getirmek sorun olur. Bu yüzden bulundukları yerler
    korkunçtur. Gece değirmene gitmeye herkes korkar. Lazların ç’ink’a
    dedikleri cinlerin ve perilerin değirmenleri mekân tuttuğuna inanılır. Değirmende korkudan çarpılan birçok insan hikâyeleri anlatılır.

    Bu yapılar 2X3 metre ebadında, eskiden taş üzeri ahşaptan yapılan binalardı. Son yıllarda biriketten yapılmış değirmenlere de sıkça rastlanır. Bazı istisnalar dışında değirmenler şahıs malı değildir. Bir mahallede 8-10 hane ortak olur. Suyun getirilmesinden değirmenin yapımı ve bozulunca onarılmasına kadar bütün maliyet ortak karşılanır. Kullanma işi de her gün bir hane olmak kaydıyla nöbetleşe yapılır. Kime nöbet gelmişse değirmen 24 saat onundur. İster çalıştırır, ister boş tutar, isterse de başkasına verir.

    Değirmene su veren dereler genelde birkaç yüz metre mesafede olur. Değirmen harkı denen kanal yoluyla değirmenlere su getirilir. Değirmenler bu kanalların sonunda birkaç metre düşük kalan bir çukurda olur. Değirmenle yüksekte kalan kanal arasına Lazların ğurni dedikleri, 3-5 metre boylarında, 30-40 dsantim çapında ağaçtan bir oluk yerleştirilir. Kanaldan gelen su oluğa akıtılır. Oluğun alt ucuna lula denen bir aparat takılarak çarka basınçlı su fışkırtılır. Bu basınçlı suyla çark döner ve böylece değirmen çalışır.

    Dereden 300-500 metre mesafeden bir kol olarak ayrılan bu değirmen arkları küçük çocukların balık tutmaları için adeta bir staj alanıdır. Lazona köylerinde değirmen suyunu kesip alabalık tutmayan çocuk yok gibidir. Değirmenin boş olduğu zaman kollanarak, kimi zaman kaçak, kimi zaman da da büyüklerden izin alınarak bu iş mutlaka yapılır. Bazen balık tutmak için çalışan değirmenin suyunu kesen çocukların enselendiğine de şahit olmuşuzdur. Kazara çocuklar bir tanındıysa o akşam kesin evlerine gitmezlerdi. Her ne olursa olsun dere balıkçılığı çocuk yaşta bu değirmen sularında başlardı.

    Değirmene gitmek, değirmene düzen vermek ve mısır öğütmek umçane denen bilmiş kişilerin işidir. Gençler ve ev işlerinde tecrubesiz kişiler değirmene ancak refakatçı olarak giderler. Değirmen çalışırken mutlaka birkaç kez kontrol edilmelidir. Değirmenin düzeni bozulabilir, oluk tıkanabilir, mısır bitmişse boşa dönebilir vs. kontrol edilir.

    Laz değirmenlerinde ayda yılda bir olsa da mısır dışında başka şeyler de öğütülür. Bunlar buğday, soya ve tuz olarak sıralayabiliriz. Lazonada buğday yetişmez ama DMO sembolik olsa da buğday bulundurur. Lazlar bu ofislerden temin ettikleri buğdayları bazen inekler için öğütürlerdi. Yine kendi tarlalarında ektikleri soyayı arada bir inek yemi olarak öğütürlerdi. Bunların dışında Lazlar kullandıkları tuzu da değirmenlerde öğütürdü. Kaya olarak satınaldıkları tuzu yıkayıp kuruttuktan sonra kullanmak için değirmende öğütürlerdi.

    Şimdilerde su değirmenlerine rastlamak neredeyse imkânsız. Mısır tarlalarının yerini çay tarlaları alınca haliyle değirmen ihtiyacı da yavaş yavaş ortadan kalktı. Çok arzu edenler elektrikli değirmenler yapıp mısırlarını öğütseler de, su değirmenlerinden vaz geçemeyen nadir insanlar da vardır.
    (yalnızca başı)
    ‘Dümende ve başaltlarında insanları var dı ki
    bunlar
    uzun eğri burunlu
    ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki
    sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin
    zaferi için
    hiç kimseden hiç bir şey beklemeksizin
    bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler…..’
    Nazım Hikmet

    Bu yazımızda da Laz Kültüründeki yapıları anlatmayı sürdürüyoruz. Yukarıdaki mısralar Nazım Hikmet’in Kurtuluş… (devamı)Gizlilik Türü:Açık: Tüm içerik herkese açıktır.

  9. Admine katılıyorum.
    Bende mısır ekmeği ve hamsinin etkisi var. Hamsi gibi hareketli ve mısır ekmeği gibi katı, tabii Karadenizde yapılan mısır ekmeği. Ve tez canlılık…
    ‘Dümende ve başaltlarında insanları var dı ki
    bunlar
    uzun eğri burunlu
    ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki
    sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin
    zaferi için
    hiç kimseden hiç bir şey beklemeksizin
    bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler…..
    Nazım Hikmet

  10. süreci,anı,ne kadar bilinçli yaşadığımız konusunda kuşkularım var
    çok büyük bir kitleyi ilgilendiren ve meşruluğu tüm toplum katmanları tarafından reddedilen çek yasasına muhalefet eden insanlarız
    muhalefetimiz başlangıçta sadece kendi mağduriyetlerimiz üzerine yükseldi,ancak süreç bizleri ortak bir dile ortak bir karşı çıkışa yöneltti,süreçten hepimiz yeni şeyler öğrendik
    adını koyamasakta,anı tanımlayamasakta bu bir yurttaş hareketidir
    yurtaş hareketi olarak tarihteki yerini alacaktır
    üzüntüm bu hareketin önünde yer alan ve katkı sunan insanlarımızın yorumlarının özgür blogda silinmiş olmasıdır
    eksikleriyle doğrularıyla bloglarda yazılanlar tarihi bir anın tanıklarıdır
    üzüntüm tarih tanıklığının yok olmasıdır
    emeklerinden dolayı herkese teşekkür ediyorum

    • isimler üzerinden gittikce amacımızdan uzaklaşıyoruz.

      gruplasma dogaldır. grupların ortak bileskesi bir ihlal ve doğan magduriyetdir. magduriyet temelinde tartıstıkca birlesiyoruz.

      bu temeli terkedip, isimleri tartıstıkca zayıflıyoruz.

      ben henüz kanun hakkında tek cümle yazmadım. cezaevlerinde mağdurlar tahlye beklerken haksızlık gibi geliyor ..

      • Sn. acil demokrasinin ifade ettiği; “eksikleriyle doğrularıyla bloglarda yazılanlar tarihi bir anın tanıklarıdır,üzüntüm tarih tanıklığının yok olmasıdır” düşüncesine sonuna kadar katılıyorum. Bu yüzden sözkonusu yorumların silinmesini yanlış buluyorum.

        Ayrıca Sn. Admin; Tartışılan konu isimler değildir. Tartışılan konu üyesi olmaktan gurur duyduğum KOSİAD derneğidir. Bu dernek kurulduğu günden beri bir sürü haksız ithamla karşı karşıya kalmıştır. Sn. Rahmi Ofluoğlu’nun hakarete uğramasınında temelinde KOSİAD derneğine yapılan saldırılar vardır.

        Siz bu duruma karşı bitaraf kalmak isteyebilirsiniz, buna bir diyeceğim olamaz. Bu sizin tercihinizdir. Ama ben buna katılmıyorum.

Yorum yaparak destek olabilirsiniz