Taahhüdü ihlal, Yargıtay kararı


T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2006/16-123

K. 2006/127

T. 25.4.2006

• DİSİPLİN HAPSİ ( Kabahat Olarak Düzenlenen Eylemler Nedeniyle Verilen Kararlar İcra ve İflas Yasasının 353/1. Maddesi Uyarınca İtiraz Yasa Yoluna Tabi Olacağı )

• TAZYİK HAPSİ ( İcra Ceza Mahkemesince Taahhüdün Geçersiz Olduğu Gerekçesiyle Verilen Eylemin Tazyik Hapsini Gerektirmediği Yönündeki Saptamayı İfade Eden Karar Teknik Anlamda Beraat Hükmü Sayılmadığı )

• İTİRAZ YASA YOLU ( Kabahat Olarak Düzenlenen Eylemler Nedeniyle Verilen Kararlar İcra ve İflas Yasasının 353/1. Maddesi Uyarınca Olacağı )

• DİSİPLİN VE TAZYİK HAPSİNİ GEREKTİREN EYLEMLERDEN DOLAYI VERİLEN BERAAT KARARI ( Temyiz Yoluna Değil İtiraz Yoluna Başvurulması Gereği – Taahhüdü İhlal )

• TAAHHÜDÜ İHLAL ( Disiplin ve Tazyik Hapsini Gerektiren İİK’daki Eylemlerin Suç Niteliğinin Bulunmaması – Klasik Beraat Kararı Niteliği Bulunmayan Beraat Hükmünün Temyiz Yoluna Değil İtiraz Yoluna Tabi Olacağı )

• TEMYİZ YOLUNA DEĞİL İTİRAZ YOLUNA BAŞVURULMASI GEREĞİ ( Disiplin ve Tazyik Hapsini Gerektiren Taahhüdü İhlal Eyleminin Suç Değil Kabahat Niteliğinde Olması – Sadece Cezaya İlişkin Karara Değil Beraat Kararına Karşı da İtiraz Yoluna Başvurulabileceği )

• BERAAT KARARI DEĞİL DİSİPLİN VEYA TAZYİK HAPSİNE YER OLMADIĞINA KARAR VERİLMESİ GEREĞİ ( İcra Mahkemesinin Görev Alanına Giren ve Suç Niteliği Bulunmayan Eylemlerden Dolayı – Taahhüdü İhlal Eylemi Hakkında Verilen Beraat Kararına Karşı da Temyiz Değil İtiraz Yoluna Başvurulacağı )

• İTİRAZ YOLUNA BAŞVURULMASI GEREĞİ ( Tahhüdü İhlal Eyleminden Dolayı Verilen Beraat Kararına Karşı – Bu Kararın Klasik Beraat Kararı Niteliğinde Olmaması/Disiplin veya Tazyik Hapsini Gerektiren Eylemlerden Dolayı Verilen Her Türlü Karara Karşı İtiraz Yoluna Başvurulacağı )

2004/m.340,346,353

5252/m.7

5271/m.223

5320/m.8

ÖZET : Uyuşmazlık, tazyik ve disiplin hapsini gerektiren eylemler yönünden verilen kararların temyiz yasa yoluna mı, yoksa itiraz yasa yoluna tabi olacağına ilişkindir.
Suç olarak düzenlenen eylemler nedeniyle verilen hükümlerle ilgili olarak 5271 sayılı Yasanın yasa yollarına ilişkin hükümleri uygulanacağından, bu suçlar nedeniyle beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları ile adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı temyiz yasa yoluna tabi olacaktır.
Kabahat olarak düzenlenen eylemler nedeniyle verilen kararlar ise, İcra ve İflas Yasası’nın 353/1. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna tabi olacaktır.
Diğer yönden, İcra Ceza Mahkemesince, taahhüdün geçersiz olduğu gerekçesiyle verilen eylemin tazyik hapsini gerektirmediği yönündeki saptamayı ifade eden karar teknik anlamda beraat hükmü sayılmadığından, CMY’nin 223. maddesinde belirtilen hükümlere yasa yolu açısından bağlanan sonuçların bu karara bağlanmasına yasal olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda; itiraz yasa yoluna tabi bulunan karara yönelik başvurunun, Özel Dairece de, 5320 sayılı Ceza Yargılama Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa’nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nin 317. maddesi uyarınca reddi ile itiraz konusunda karar verilmek üzere, dosyanın icra mahkemesinin yargı çevresi içinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Ödeme şartını ihlal etmekten sanığın beraatına ilişkin ( Beyoğlu Birinci İcra Ceza Mahkemesi )nce verilen 30.06.2005 gün ve 3106/450 sayılı karar, şikayetçi vekilince 07.07.2005 tarihinde temyiz edilmekle, temyiz istemi karar mahkemesince itiraz olarak, itiraz mercii olan Beyoğlu Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesince ise; verilen beraat kararının hüküm niteliğinde ve dolayısıyla temyize tabi olduğu gerekçesiyle temyiz incelemesi yapılmak üzere mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
Temyiz mercii olarak dosyayı inceleyen Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesince de, 01.03.2006 gün ve 12557/1330 sayı ile; verilen kararın İİY’nin 366. maddesi uyarınca onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığınca 07.04.2006 gün ve 162977 sayı ile; ( … Beyoğlu Birinci İcra Ceza Mahkemesinin 30.06.2005 gün ve 2004/3106 Esas, 2005/450 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde, sanık aleyhine Beyoğlu Beşinci İcra Müdürlüğünün 2004/2754 esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunulduğu, borçlu sanığın 29.04.2004 tarihli haciz işlemi sırasında ödeme taahhüdünde bulunduğu ancak taahhüdüne uymadığı, bu nedenle cezalandırılması için süresinde dilekçe ile başvurulduğu, şirket yetkililerinin müşterek imza ile işlem yapabileceği, ancak taahhüdün tek yetkili tarafından yapılmış olması nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesi ile sanığın beraatına karar verildiği, müşteki vekili tarafından 07.07.2006 günü temyiz isteminde bulunulduğu, sözkonusu talep mahkemesince itiraz dilekçesi olarak kabul edilip dosyanın ilgili Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği ancak Beyoğlu Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesince, temyize tabi kabul edilen hükmün mahkemesine iade edildiği ve mahkemesince gönderilen dosyada Yüksek Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesince onama kararı verildiği anlaşılmıştır.
765 sayılı TCK’nın 1. maddesinin 2. fıkrasında, “suçlar cürüm ve kabahattir” denmesine rağmen, 5237 sayılı TCK’da bu ayrıma son verilerek tüm suçlar cürüm olarak kabul edilmiş ve aynı Kanunun 45. maddesinde, suç karşılığında uygulanacak yaptırımlar hapis ve adli para cezası olarak belirlenmiştir.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5349 sayılı Yasanın 3. maddesi ile değişik 5252 sayılı Türk Ceza Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 7. maddesi ile Kanunlarda hafif hapis ve hafif para cezası olarak öngörülen yaptırımlar idari para cezasına dönüştürülmüştür.
Aynı tarihte yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 2. maddesinde “Kabahat deyiminden; kanunun, karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlaşılır” denmek suretiyle kabahatlerin tanımı yapılmıştır.
Kanunun 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların, idari para cezası ve idari tedbirlerden ibaret olduğu belirtilmiştir.
Kanunun 29. maddesinde ise, mahkemece verilecek kabahatlere ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna gidilebileceğini düzenlemiştir.
01.06.2005 tarihinden önce işlenen ve bu tarih öncesinde müeyyidesi hafif hapis olarak düzenlenen, 2004 sayılı İcra ve İflas Yasasının 340. maddesinde düzenlenen ödeme şartını ihlal suçunun cezası idari para cezasını gerektirmekte ve verilen karar itiraz yasa yoluna tabi bulunmaktadır.
5358 sayılı Yasa ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Yasasının 340. maddesi, 01.06.2005 tarihli mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak “111. madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde karşılaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez” şeklinde ve öncesinde hafif hapis olan müeyyidesi de tazyik hapsi olarak değiştirilerek düzenlenmiştir.
5252 sayılı Yasanın geçici 1. maddesi uyarınca, 2004 sayılı İcra ve İflas Yasasında 5358 sayılı Yasa ile yapılan ve 01.06.2005 tarihli mükerrer gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan değişiklik ile müeyyidesi hafif hapis ve hafif para cezası olan suçlar, disiplin hapsi-tazyik hapsi ve hapis cezası olarak yeniden düzenlenmiştir.
5358 sayılı Kanunla değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Yasasının 346. maddesinde, “Bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir. İcra Mahkemesinin görevine giren bu işler, diğer mahkemelerde görülen ceza davaları ile birleştirilemez.
Bu bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, İcra Mahkemesinde bakılır.” denmek suretiyle müeyyidesi disiplin ve tazyik hapsi olarak belirlenen eylemler suç olarak nitelendirilmemiştir.
5358 sayılı Yasa ile değişiklik yapılmadan önce “Şikayet süresi” başlıklı 347. madde “Tetkik merciince bakılan suçlardan dolayı şikayet hakkı…” şeklinde düzenlenmiş olmasına karşın değişiklik sonrası, “Bu bapta yer alan fiillerden dolayı şikayet hakkı…” denilmek suretiyle disiplin ve tazyik hapsini içeren eylemleri de kapsayacak şekilde daha geniş bir düzenlemeye yer verilmiştir.
5358 sayılı Yasa ile yeniden düzenlenen 348. madde “Bu bapta yer alan fiillerden dolayı yetkili İcra Mahkemesi….” demek suretiyle, bu yasada düzenlenen disiplin tazyik hapsi ve hapis ve adli para cezalarını kapsayacak ve disiplin-tazyik hapsi cezalarını suç nitelendirmesi dışında bırakacak yeni bir düzenleme getirmiştir.
5271 sayılı CMK’nın 2. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde disiplin hapsi tanımlanmış olup, İzzet Özgenç TCK. Şerhinde “hapis cezasından farklı olarak, disiplin hapsinin kişi hakkında, belli bir süreye kadar hürriyetinden yoksun bırakılmasının dışında, hak yoksunluğu gibi başka herhangi bir hukuki sonucu bulunmamaktadır.” demek suretiyle bu tür cezaların suç kavramı dışında değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
5358 sayılı Yasanın 21. maddesi ile değiştirilen 2004 sayılı icra ve İflas Yasasının başlığı “itiraz” olarak düzenlenen 353. maddesinde, bu yasa uyarınca verilen kararlara karşı gidebilecek kanun yolları düzenlenmiş olup, kanun teklifinde adı geçen madde,
“Madde 19- İcra ve İflas Kanununun 353. maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
İtiraz:
Madde 353- ( 1 )İcra Mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir.
( 2 )İcra Mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği idari para cezası ile ilgili olarak 31.03.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanır.
( 3 )İcra Mahkemesinin bu Bapta yer alan suçlardan dolayı verdiği hükümlerle ilgili olarak 04.12.2004 tarihli 5271 sayılı Ceza Mahkemesi Kanununun Kanun yollarına ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiş olup,
Madde gerekçesinde de;
“Maddeyle İcra ve İflas Kanunun 353. maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Maddenin birinci fıkrasında tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara Ağır Ceza Mahkemesinde itiraz edilebileceği, ikinci fıkrasında idari para cezasıyla ilgili olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı ve üçüncü fıkrasında suçlardan dolayı verilen hükümlerle ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesinin Kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. ” Denilmek suretiyle bu kanunda müeyyideye bağlanan eylemleri, Kabahatler Kanunu kapsamında idari para cezası, disiplin ve tazyik hapsini gerektiren eylemler ile suçlar olarak üçe ayırmış olup, disiplin ve tazyik hapsine bağlanan eylemleri suç olarak nitelendirmemiştir.
Madde, tasarı ve Adalet Komisyonu raporu gerekçeleri ile birlikte değerlendirildiğinde, suç olarak nitelendirilen eylemler için temyiz; kabahat, yaptırımı disiplin ve tazyik hapsi olarak belirlenen eylemler için itiraz yasa yolunun benimsendiği anlaşılmaktadır.
Adalet Komisyonu tarafından, İcra ve İflas Kanunun 16. Bap kapsamında tanımlanan fiiller karşılığında idari para cezasının verilmesinin uygun olmayacağı düşüncesiyle ikinci fıkranın metinden çıkarılması suretiyle madde kabul edilmiştir.
Kabul edilen maddenin birinci fıkrasında “İcra Mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı… itiraz edilebilir” denmek suretiyle müeyyidesi tazyik ve disiplin hapsi olarak düzenlenen eylemlerden dolayı verilecek tüm kararlara karşı ( niteliğine bakılmaksızın )itiraz kanun yoluna gidileceği kabul edilmiştir. Aksi düşünce, disiplin hapsi ve tazyik hapsi ile cezalandırılma durumunda itiraz yasa yoluna gidilerek, kararın bağlı bulunulan Ağır Ceza Mahkemesine, beraat kararı verilmesi durumunda ise temyiz yasa yoluna gidilerek Yargıtay’a gönderilmesi anlamına gelecektir. Ayrıca; müeyyidesi disiplin veya tazyik hapsi olarak belirlenen eylemlerden dolayı yargılama sonucu mahkemece verilen “beraat” kararı da 5271 sayılı CMK’nın 223/2. fıkrası kapsamında bir beraat kararı niteliğinde olmayıp, eylemin sübut bulmaması halinde “disiplin-tazyik” hapsi verilmesine yer olmadığı” veya “talebin reddi” niteliğindeki bir karardır. Çünkü beraat kararı suçlar nedeniyle yapılan yargılama sonucunda verilebilen bir hükümdür.
Maddenin ikinci fıkrasında, İcra Mahkemesinin bu Bapta yer alan suçlardan dolayı verdiği hükümlerle ilgili olarak 5271 sayılı CMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Ancak, 2004 sayılı icra ve İflas Yasasının 340. maddesi müeyyidesi itibariyle suç olarak düzenlenmediği için bu fıkranın olayımızda uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Müeyyidesi disiplin ve tazyik hapsi olarak belirlenen ve yukarıdaki açıklamalar ışığında suç olarak nitelendirilmeyen eylemlerden dolayı ( 01.06.2005 tarihinden sonra verilen kararların, “Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.01.2005 gün ve 2005/16 HD-746 Esas, 2005/139 Karar sayısı ilamında da belirtildiği üzere )yasa değişikliğinde geçici düzenlemeyle aksi belirtilmediği için 5358 sayılı Yasanın 353/1. fıkrası uyarınca itiraz yasa yoluna tabi olması gerekmektedir… )gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak;
Özel Dairenin 01.03.2006 gün ve 12557/1330 sayılı kararının kaldırılarak, Beyoğlu Birinci İcra Ceza Mahkemesinin 30.06.2005 gün 3106-450 sayılı hükmü hakkında, itiraz mercii olan Ağır Ceza Mahkemesince bir karar verilmesi için incelenmeksizin mahalline gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle itiraz, Ceza Genel Kurulunca değerlendirildi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanık aleyhine Beyoğlu Beşinci İcra Müdürlüğünün 2004/2754 esas sayılı dosyasında yapılan icra takibinde, borçlu sanığın 29.04.2004 tarihli haciz sırasında ödeme taahhüdünde bulunup, ancak taahhüde uymaması nedeniyle, cezalandırılması istemiyle yapılan başvuru üzerine, Beyoğlu Birinci İcra Ceza Mahkemesince, taahhüdün geçersiz olduğu gerekçesiyle verilen beraat kararına karşı yasa yoluna başvurulması üzerine, istemin karar mahkemesince itiraz, itiraz mercii olan Beyoğlu Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesince ise; verilen beraat kararının hüküm niteliğinde ve dolayısıyla temyize tabi olduğu, hükmü inceleyen Onaltıncı Hukuk Dairesince de, istemin temyiz niteliğinde olduğu kabul edilerek, temyiz incelemesi yapılan somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, tazyik ve disiplin hapsini gerektiren eylemler yönünden verilen kararların temyiz yasa yoluna mı, yoksa itiraz yasa yoluna tabi olacağı noktasında toplanmaktadır.
5237 sayılı TCY’de, cürüm-kabahat ayrımı ve buna bağlı olarak da yaptırım sisteminde yer alan ağır-hafif hapis ayrımına son verilmesi üzerine, yasada kabahat olarak öngörülen bir kısım eylemler 5326 sayılı Kabahatler Yasası ile idari yaptırımı gerektiren eylemler olarak düzenlenmiş, bir kısım eylemler ise suç haline getirilmiş, bu sistem ve yaptırım değişikliğinin zorunlu sonucu olarak, özel Yasalardaki yaptırım sisteminin de 5237 sayılı Yasaya uyarlanması amacıyla 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe konulan, 5252 sayılı Türk Ceza Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 7. maddesi ile yasalarda, yaptırımı hafif hapis ve hafif para cezası olarak öngörülen eylemler ve buna bağlı olarak, İcra ve İflas Yasası’nda, yaptırımı hafif hapis olarak öngörülen eylemler idari para cezası gerektiren kabahatlere dönüştürülmüştür.
Ancak bu genel uyarlama hükmünün yetersiz olduğunu gören yasa koyucu, 01.06.2005 gün ve 25832 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren, 31.05.2005 gün ve 5358 sayılı Yasa ile İcra İflas Yasasında yer alan eylemler ve yaptırımları yeniden düzenlemiş, bu kapsamda bir aydan üç aya kadar hafif hapis cezasını gerektiren İcra İflas Yasasının 340. maddesi de; “111. madde mucibince veya alacaklının muvafakati ile icra dairesinde kararlaştırılan borcu ödeme şartını, makbul bir sebep olmaksızın ihlal eden borçlunun, alacaklının şikayeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra borçlu borcun tamamını veya o tarihe kadar icra veznesine yatırmak zorunda olduğu meblağı öderse tahliye edilir; ödemelerini tekrar keserse, hakkında tazyik hapsine yeniden karar verilir. Ancak, bir borçtan dolayı tazyik hapsinin süresi üç ayı geçemez.” şeklinde değiştirilmiş, ayrıca 337, 338/2, 339, 341, 343 ve 344. maddelerdeki eylemler kabahat olarak düzenlenip, disiplin hapsi veya tazyik hapsi şeklinde yaptırımlara bağlanmış, 331, 332, 333, 333/a, 334, 335, 336, 337/a, 338/1, 342, 345/a, 345/b, maddelerindeki eylemler ise suç olarak düzenlenip, hapis cezası veya adli para cezası biçiminde yaptırımlara bağlanmıştır.
Anılan Yasanın 5358 sayılı Yasa ile değişik 346. maddesinde; “Bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir.
İcra mahkemesinin görevine giren bu işler, diğer mahkemelerde görülen ceza davaları ile birleştirilemez.
Bu Bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, icra mahkemesinde bakılır.” hükmüne yer verilip, “İtiraz” başlıklı 353. maddesinde ise; “İcra mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir.
İcra mahkemesinin bu Bapta yer alan suçlardan dolayı verdiği hükümlerle ilgili olarak 04.72.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü getirilmiştir.
Anılan maddenin değişiklik gerekçesinde; “Maddenin birinci fıkrasında tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara ağır ceza mahkemesinde itiraz edilebileceği, ikinci fıkrasında idari para cezasıyla ilgili olarak 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümlerinin uygulanacağı ve üçüncü fıkrasında suçlardan dolayı verilen hükümlerle ilgili olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.” şeklinde açıklamalara yer verilmiş, Adalet Komisyonunca, İcra ve İflas Yasasının 16. Bap kapsamında tanımlanan fiiller karşılığında idari para cezasının verilmesinin uygun olmayacağı düşüncesiyle sözkonusu maddenin ikinci fıkrası metinden çıkarılmıştır.
Görüldüğü gibi, İcra ve İflas Yasasının 16. Bap kapsamındaki fiiller ikili bir ayrıma tabi tutularak, bir kısım eylemler suç olarak düzenlenip, hapis ve adli para cezası şeklinde yaptırımlara bağlanmış, diğer bir kısım eylemler ise, kabahat olarak düzenlenmek suretiyle, yaptırımları disiplin veya tazyik hapsi şeklinde belirlenmiştir.
Suç olarak düzenlenen eylemler nedeniyle verilen hükümlerle ilgili olarak 5271 sayılı Yasanın yasa yollarına ilişkin hükümleri uygulanacağından, bu suçlar nedeniyle 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde hüküm olarak belirtilen “beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları ile adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca temyize ilişkin hükümleri yürürlükte bulunan 1412 sayılı Yasanın 305 vd. maddelerindeki koşulların da bulunması halinde temyiz yasa yoluna tabi olacaktır.
Kabahat olarak düzenlenen eylemler nedeniyle verilen kararlar ise, İcra ve İflas Yasası’nın 353/1. maddesi uyarınca itiraz yasa yoluna tabi olacaktır. Anılan fıkradaki “İcra mahkemesinin bu Bap hükümlerine göre verdiği tazyik ve disiplin hapsine ilişkin kararlara karşı, tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde, yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir.” şeklindeki düzenleme tek başına ele alındığında, tazyik ve disiplin hapsine karar verilmesi halinde, bu kararlara karşı itiraz yasa yoluna başvurulabileceği yolunda yorumlara yol açabilmekte ise de, hükmün konuluş amacı, 5358 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikler ve getirilen yeni sistem ve 353. maddenin 2. fıkrasındaki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde, yasa koyucunun yalnızca verilen tazyik veya disiplin hapsine ilişkin kararları değil, disiplin veya tazyik hapsini gerektiren fiiller nedeniyle verilen her türlü kararı itiraz yasa yoluna tabi kılmayı amaçladığı açıkça anlaşılmaktadır. Aksi kabul aynı eylem nedeniyle, daha ağır sonuç doğuran “disiplin ve tazyik hapsi” kararlarının itiraz yasa yoluna, daha lehe sonuç doğuran kararların ise temyiz yasa yoluna tabi kılınmasını sonuçlayacaktır. Böyle bir kabul ise yasanın dayandığı sisteme aykırı olacağı gibi hüküm sonucuna bakılarak yasa yolunun saptanmasına yol açacak ve verilen hükme bağlı olarak başvurulacak yasa yolu değişeceğinden hukuki istikrarı zedeleyecektir.
Diğer yönden, Beyoğlu Birinci İcra Ceza Mahkemesince, taahhüdün geçersiz olduğu gerekçesiyle verilen beraat kararının da, 5271 sayılı CMY’nin 223. maddesi anlamında hüküm sayılmasına olanak bulunmamaktadır. Zira 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde anılan hükümler, ceza yasası veya özel ceza yasalarında ve bu bağlamda İcra ve İflas Yasasında suç olarak düzenlenen eylemler bakımından yapılan yargılama sonucu verilen kararları ifade etmektedir. Bu nedenle eylemin tazyik hapsini gerektirmediği yönündeki saptamayı ifade eden karar teknik anlamda beraat hükmü sayılmadığından, CMY’nin 223. maddesinde belirtilen hükümlere yasa yolu açısından bağlanan sonuçların bu karara bağlanmasına yasal olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda; itiraz yasa yoluna tabi bulunan karara yönelik başvurunun, Özel Dairece de, 5320 sayılı Ceza Yargılama Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa’nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nin 317. maddesi uyarınca reddi ile itiraz konusunda karar verilmek üzere, dosyanın 5271 sayılı Yasanın 264 ve İcra ve İflas Yasası’nın 353/1. maddeleri uyarınca icra mahkemesinin yargı çevresi içinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken onama kararı verilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan kurul üyeleri, mahkemece verilen beraat kararının 5271 sayılı Yasanın 223 ve 1412 sayılı Yasanın 305. maddesi uyarınca temyiz yasa yoluna tabi bulunduğu gerekçesiyle, Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının reddi yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının ( KABULÜNE ),
2- Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesinin 01.03.2006 gün ve 12557-1330 sayılı onama kararının ( KALDIRILMASINA ),
3- Şikayetçi vekilinin temyiz inceleme isteminin CMUY’nin 317. maddeleri uyarınca ( REDDİNE ).
4- Dosyanın, 5271 sayılı Yasanın 264 ve İcra ve İflas Yasasının 353/1. maddeleri uyarınca icra mahkemesinin yargı çevresi içinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 25.04.2006 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

  • Çek kanunu yoktur
  • Çek kanunu adalet komisyonundan geçti
  • Yeni çek kanunu, yeni sorunlar
  • 26 responses to “Taahhüdü ihlal, Yargıtay kararı

    1. MERHABA BEN NİSAN 13 DE TAAHHÜTNEMA İHLALİNDEN MAHKEMEY GİRDİM BERAT VERİLDİ KARŞI TARAF İTİRAZ EDİNCE KARARI İPTAL ETMİŞ ÜST MAHKEME VE YENİ MAHKEME VAR TEMMUZ 13 DE SON YARGI PAKETİNDE HAPİS CEZASINI İLGİLENDİREN KANUN VAR MI LÜTFEN ACİL OLARAK BİLGİS OLAN VARSA ALLAH RIZASI İÇİN mail adresimde hamaratlia@mynet.com

    2. TÜRKİYE’DE YASA MAĞDURLUĞUNUN BAŞLICA SEBEPLERİ; BİLİNÇSİZLİK VE BU ORTAMI OLUŞTURAN KAVRAM KARMAŞASIDIR.
      TAAHHÜDÜ İHLAL BİR SUÇ TİPİ DEĞİLDİR.
      TAAHHÜDÜ İHLAL, DAYATMA SUÇ TEORİLERİ İLE ÜRETİLMİŞ BİR SUÇ TİPİDİR.
      TAAHHÜT: İki taraf arasında yapılmış bir sözleşmedir. Bağlayıcı Hukuk, Sözleşmeden dolayı oluşan yükümlülüğün yerine getirilmemesini SUÇ olarak değil, KABAHAT veya KUSUR olarak tanımlamakta; bu yüzden de Hürriyeti kıstlayıcı ceza verilmesine karşı çıkmaktadır.
      BUTLAN HUKUKUNDA ise bu eylem suç olarak görülmektedir.
      Geçiş dönemleri hukuku-İNTİKAL HUKUK KURALLARI (bağlayıcı hukukta değişmeler dolayısıyla oluşan değişim süreci) eski bazı yasaları, yürürlükte olmasına rağmen geçersiz kılmaktadır.
      Örneğin AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMELERİ BAĞLAYICI HUKUK OLUŞTURMAKTADIR. Bunlar dolayısıyla yasalarımıza intikal eden hükümler bulunmakta ve bunlar intikal hukuku kurallarını-geçiş dönem hukuku kurallarını oluşturmaktadır.
      BUNLARIN VARLIĞI HALEN YÜRÜRLÜKTE OLAN BİR ÇOK YASA MADDESİNİ GEÇERSİZ KILMAKTADIR.
      BAĞLAYICI HUKUKA RAĞMEN, UYGULAMADA BU GEÇERSİZ YASA MADDELERİNE BAĞLI KALMAK; BUTLAN HUKUKU OLUŞTURUR.
      BU ÇEŞİT YARGILAMALARIN SONUÇLARI BUTLANDIR.

      BAĞLAYICI HUKUK KURALLARINA RAĞMEN, İNTİKAL HUKUK KURALLARI-GEÇİŞ DÖNEM HUKUKU UYGULAMASI OLUŞTURAN YASALAR OLUŞTURULMAMIŞSA;
      İÇ HUKUK, HUKUK YOLU KENDİLİĞİNDEN KAPALI HÜKMÜNDEDİR.
      YANİ BU DURUMDA AİHM NE MÜRACAAT İÇİN İÇ HUKUKUN TÜKETİLMESİ ŞARTI ARANMAZ.

      ANAYASANIN BAĞLAYICI KURALLARINA UYGUN HAZIRLANMIŞ VE TEMEL YASA OLAN, TCK; CEZA HUKUKU OLUŞTURMADA KIYAS YASAĞINI GETİRMİŞTİR.
      KIYAS YASAĞINA RAĞMEN, EZBERDE VE GEÇMİŞTE BAĞLI KALIP BUTLAN HUKUKU OLUŞTURULAMAZ.

      BAĞLAYICI HUKUK KURALLARI İLE İNTİKAL EDEN MADDELER; ZORUN OYUN BOZMASINI OLUŞTURMAKTADIR.

      BU NEDENLE;
      “EKONOMİ BATARSA HEPİMİZ BATARIZ” SAFSATASI, YERİNİ “ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR” GERÇEĞİNE BIRAKMIŞTIR.

      SONUÇ OLARAK;
      BAĞLAYICI HUKUK KURALLARINA UYMAK, BUNA UYGUN YASALAR ÇIKARMAK ZORUNLULUĞU ORTAYA ÇIKMIŞTIR.

      BU ZORUNLULUKLA BİRLİKTE 6237 SAYILI YASA ÇIKMIŞTIR.
      İCRA İFLAS YASASINDA DEĞİŞİKLİKLER YAPILACAKTIR.
      ANCAK BÜTÜN BUNLAR,
      MAĞDURLARIN GEÇMİŞE YÖNELİK HAK KAYIPLARINI KARŞILAMAZ.
      BU HAKLARIN ALINMASI İÇİN AİHM ÖNÜNDE SAVAŞ ŞARTTIR.
      GERÇEKCİ DOSTUMUZ, BU GERÇEĞİ SIKLIKLA DİLE GETİRMEKTEDİR.
      KENDİSİNİ KUTLUYORUM.

      • NOT:
        EN ÜSTÜN HUKUK, BAĞLAYICI HUKUK TUR.
        UYGULANMASI EN ZORUNLU HUKUK KURALLARI, BAĞLAYICI HUKUK KURALLARIDIR.
        BAĞLAYICI HUKUK= ULUSLARARASI HUKUK SÖZLEŞMELERİNDEN İNTİKAL EDEN HUKUK+ANAYASA DAN DOĞAN HUKUK+TEMEL YASALARIN OLUŞTURDUĞU GENEL HUKUK KURALLARIDIR.
        BUNLARIN İÇİNE KIYAS YOLU İLE OLUŞTURULMUŞ HUKUK SOKULAMAZ.

    3. APC/Çek Mağduru Arkadaşlar,
      Eve Yapılan Haciz Mağduru Arkadaşlar,
      Taaahüdü İhlal Cezası Mağduru Arkadaşlar,

      Hepimizin bildiği ve farkında olduğu gibi T.C. Hükümeti ve T.B.M.M. karşılıksız çekte uygulanan hukuksuz, haksız, adaletsiz ve çağdışı hapis cezasını vatandaşları düşündüğü ve bizler kendilerine e-posta gönderdik, faks çektik, mektup yolladık, çok azımız da telefon açtık diye kaldırmadı !

      Bu hapis cezasının kaldırılmasının tali sebebi mahkemelerin tıkanması ve cezaevlerinin dolması ama ana sebebi AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ’nden alınacak cezaların sayıca çokluğu ve paraca devasa büyüklüğüydü !

      Ayni haksız, hukuksuz, adaletsiz, ve çağdışı uygulama taahhüdü ihlale karşılık verilen hapis cezalarında ve evlere taciz maksadıyla yapılan hacizlerde de yaşanmaktadır.

      Özellikle taahhüdü ihlale verilen hapis cezaları (aynen karşılkısz çeke verilen hapis cezalarında olduğu gibi)

      “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz”

      hükmünü apaçık içeren T.C. Anayasası 38.Maddesini ve A.İ.H.S. (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 4 No.lu Ek Protokolünün 1.Maddesini

      alenen ihlal etmektedir !

      BU HAKSIZLIK, HUKUKSUZLUK, ADALETSİZLİK VE ÇAĞDIŞI ZİHNİYET KARŞISINDA ELİMİZDE YİNE BİR TEK SİLAH VARDIR : HUKUK SİLAHI !!!

      Bu hukuk silahı gerek T.C. mahkemelerinde, gerekse A.İ.H.M. (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) hakkımızı aramakla ses getirir.

      Yapmamız gerekenler bellidir :

      1 – Gerek T.C. Anayasası ve gerekse T.C. Devletinin imzalayarak kabul ettiği uluslararası bir metin olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi maddelerinin ihlal edildiğini kamuoyuna (gazeteler, dergiler, televizyonlar, internet haber siteleri gibi kanallar aracılığıyla) duyurmamız,

      2 – Bu uygulamalara bir an önce son verilmezse HAKKIMIZI AİHM-AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ nezdinde arayacağımızı yukarıda belirtilen vasıtalar ile ve bunlara ilave olarak e-posta, telefaks, mektup, telefon ile kamuoyuna, TBMM’ndeki milletvekillerine, TC Hükümeti bakanlarına ve ayrıca ulaşabildiğimiz tüm sivil toplum kuruluşlarına bildirmemiz, ve

      3 – Taahhüdü ihlalden ceza alıp bu yüzden

      (a) hapis yatıp çıkmış,
      (b) halen hapiste olan,
      (c) hapse girmemek için yurtiçinde kaçak olan, ve
      (d) hapse girmemek için yurtdışına çıkmış olan

      arkadaşlarımızın biranönce AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ’ne şikayetçi olarak dava açmaları.

      TBMM’ndeki milletvekilleri ve özellikle TC Hükümeti bakanları bizim durumumuza (daha önce karşılıksız çeke hapis cezası uygulamasında olduğu gibi) lakayd kalabilirler ama AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ silahımızı iyi kullanabilirsek, istemeden de olsa (ÖZELLİKLE BAROLARIN VE AVUKATLARIN, TEFECİLERİN KARŞI ÇIKMASINA RAĞMEN) gereken düzenlemeyi yapmaya mecbur kalacaklardır.

      Çare ve çözüm maalesef bir kere daha AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ’ndedir …!!!

      Bilgi ve değerlendirmenize saygılarımla sunarım.

    4. slm ben taaahudu ıhlalde yesni yasada bır değişiklik olup omadıgını soracaktım

    5. BURHAN İŞCAN

      ŞAN OLSUN DİYE HACİZ YAPILIR MI?

      Toplumda birlikteliği sağlayan unsurlardan biri güven, diğeri de emniyettir. Güven ve emniyetin tesis edilmesinin en önemli faktörü şüphesiz iletişim ve onunla gelen uzlaşıdır.
      ŞAN OLSUN DİYE HACİZ YAPILIR MI?
      2006 Yılı sonu itibarıyla, ortağı olduğum medikal şirket; edinimin ifasına fesat karıştırmalar sebebiyle, sağlıktaki yolsuzlukların mağduru oldu. Bu yüzden Şirketim SGK dan alacaklarını alamadı, borçlarını da ödeyemedi. Bu sebepten dolayı 2007 yılı başında, yolsuzlukları ihbar ettik. Başata İstanbul, Eskişehir ve Bursa olmak üzere çeşitli illerde operasyonlar düzenlendi ve suçlular tutuklanarak yargı önünde hesap verir hale getirildi.
      Şirketimizin avukatlarından biri alacaklarımızın tahsilinde vekaletliydi. Bu avukat tahsil ettiği paranın üstüne yattı. Diğeri hukuki davalarımıza bakıyordu, ağır ceza mahkemesinde bizim şikayetci olduğumuz yolsuzluk davasında karşı tarafca satın alındı. Alacaklarımızı tahsil edemeyince borçlarımızı da ödeyemez hale geldik. Yolsuzlukları ihbar nedeniyle, devletine kasasından çalınan milyonlarca lirayı ait olduğu yere rücu ettiren oğlum, karşılıksız çekten dolayı hapse girdi. Ödülü bu oldu.
      Bunlar bizi yıkmadı. Bizi asıl yıkan şey, dinci bir partinin il başkanı da olan avukatın şan olsun diye evimde haciz yapması oldu.
      Biz mahkemedeyken eve hacze gelen avukat; kapının kilidini açtırıp içeri girmiş ve içerde bulunan kıçıkırık siyah beyaz 35 ekran tv. ile toplama bilgisayarımı haczetmişti. 500 lira borca karşılık, emekli maaşımdan kesilsin diye verdiğim muvafakat ona yetmemişti. Şan olsun diye haciz yapacağım diye gelip, şan olsun diye haciz yapıp gitmişti. Sonrada bunları 10 liraya sattırdığını öğrendim.
      Bu hacze itiraz etmedim. İlahi adalet önünde kendisiyle hesaplaşacağımın bilincinde ve imanındayım. Oysa o dindar bir parti il başkanı, ancak hesap gününe iman yok. Bu adam adalet sağlayabilir mi? Ben insanlarımızın sağlık haklarını gasp eden suçlularla mücadele ederken o; sözde dindar partisinin de temsilcisi olarak benim bu cihadımı görmezden gelmiş, adeta beni düşmana teslim etmişti.
      Bu olayı o beşyüz liranın alacaklısına söylediğimde kahroldu.
      Keşke daha önce haberim olsaydı dedi. Haberi yok muydu?
      Toplumumuzun hukuk sorunlarının en başını, savunmadan yoksun bırakan avukatların faaliyetleri oluşturmaktadır. Bunlar uzlaşının da önünü kesmektedir.
      Meslek değerinin, bunu yüceltecek etik kavramı bilincinde olmayanların para için değiştiği bu değerler, yargımızın başlıca sorunlarını oluşturmaktadır.
      Bu olaydan sonra bunun mücadelesine başladım.
      Dosya harici icra tahsilatlarından alacaklıların bir çoğunun haberi olmamaktadır. Avukatlar bu sebeple mükerrer tahsilat bile yapmakta ve hatta yasal tefeci olarak fahiş faiz talep etmektedir. İcra Kanununda yapılacak değişikliklere, hukuktan ve adalet oluşturmaktan yoksun bir çok avukat; “mafya ya iş düşecek” şeklinde serzenişte bulunmaktadır. Asıl şimdi mafyaya iş düşmektedir. Toplumda uzlaşmanın yerine oluşturulan; kin, nefret ve öc alma duyguları mafyayı zaten işbaşında bırakmaktadır. Uzlaşının sağlanması mafyaya iş düşürür mü? Cebri İcra unsurlarını Demokles’in Kılıcı gibi tehdit vasıtası yapanlar uzlaşıyı yok ettiklerini görmezden geliyorlar, çünkü bundan nemalandıklarını sanıyorlar.
      Bilindiği gibi kastın aşılması suçtur. Bağdan üzüm koparma amaç ve gayesi, kastın aşımıyla bağcıyı dövme ve bağı talan etme durumlarına gelmektedir. Hacizle kaldırılan bir çok eşya değerinin çok altında, yok paraya satılmaktadır. Amaç, borçluyu yok etme, ona yaşam hakkı tanımama raddesine kadar gelmektedir.
      Borçlanma tuzağını yok ettirme, borçlanma ortamını ıslah etme yerine; borçlanma sorununun sürmesinden nemalananlar, insanlık dışı vahşetin müsebbipleri olmaktadır.
      Bu ülkede yasalar var. Ancak bu yasaları işlevsiz kılıp, kendi butlan hukuklarını oluşturan sözde hukukcular da var. Onlar şan olsun diye haciz yapma peşindeler. Zira hukuktan ve adaletten nasipleri anca bu kadar. Bu ilizyonistler (hukuk bildiğini iddia eden nitelikli dolandırıcılar) prestijlerini bu yoldan sağlamaktadırlar yazık ki.
      2007 yılından beri TBMM de bu butlan uygulamalarını yok edecek düzenlemelerin ve yasaların çıkarılması için uğraşmaktayım. Arabuluculuk yasasında avukatların arabulucu olmasına da şiddetle karşıyım. Çünkü bu ülkede yasalar varken uygulamayanlar, (Arabuluculuk hukukumuzda vardı. Avukatları bunu uygulamaktan alıkoyan nedir?)biliniz ki yasaların birbirini pekiştirmesinin de önüne geçeceklerdir. Görünen köy kılavuz istemez.
      Unutulmamalıdır ki; ilahi adaleti es geçenler, kendi adaletlerinin mutlak mahkumu olurlar.
      Bu ülkede, tüm terör örgütlerine taş çıkartan iki terör örgütü (bankalar ve barolar); devletin çıkardığı yasalara uymayarak çeşitli suçların failleridir. Bu ülkede parlamentoda parlamenterlere dayatmayı yapan yapana dır. Ama ceremeyi her seferinde bu toplum çekmektedir.

    6. BURHAN İŞCAN

      Yıllarca ailelerin dağılmasına, çocukların travma geçirmesine neden olacak ev hacizlerine yasal sınırlama getiriliyor. Ancak bu yeni düzenleme hukuk dünyasını ikiye böldü. Kimi ‘alacaklı-borçlu’ dengesi bozuluyor derken, kimi de hacizin insani olmadığını söylüyor.
      Hukuk dünyası, son yılların en baş döndürücü olaylarına şahit oluyor. Büyük yasal düzenlemeler yapılıyor, alışılmadık kararlar çıkıyor. Yargı, ülkenin dokunulmazlarına tek tek dokunuyor. Büyük resimde, büyük adamların büyük hikâyeleri işleniyor. Ama bunun yanında sokaktaki, sıradan insanlar için de tarihî dönüm noktalarını sağlayan hukuk reformları yapılıyor. Bunların önemli olanlarından biri de aileleri mağdur eden “ev hacziyle” ilgili getirilmek isteniyor. Yıllarca ailelerin dağılmasına, çocukların travma geçirmesine neden olacak derecede maddî ve manevî baskı nedeni olan ev eşyalarının haczi sınırlandırılıyor. 80 yıldır yürürlükte olan İcra İflas Kanunu’na göre borçlunun evinin talan edilmesi yeni yasal reform ile engelleniyor. Şu anda haciz memurları, sadece kıyafetleri, tencere ve ocağı evde bırakıyor, geri kalan her şeyi alıyor. Kıyafetler ortalığa saçılıp gardıroba el konuluyor. Reform yasalaşırsa bundan sonra evdeki buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, koltuklar, kıyafet dolapları, bilgisayarlara el konulmayacak. Süs, ziynet eşyaları, antika ve paranın da hepsi alınmayacak. Ev hanımının 3 küpesi varsa biri kalacak, 4 bileziği varsa mesela 3’üne el konulacak. Bu da haciz memuru ve avukatın insafına kalmış gibi görünüyor. Vatandaşlar tarafından olumlu bulunan yeni düzenleme hukuk dünyasını ikiye böldü. Bazı hukukçular haciz konusunda “alacaklı-borçlu” dengesinin alacaklı aleyhine bozulduğu kanaatinde. Ancak diğer kesime göre, ev eşyasının haczi insanî değil, ev halkını, çocukları cezalandırma amacını taşıyor. Bu nedenle de kaldırılması iyi olacak. Bu düzelemenin yer aldığı yargı reform paketi önümüzdeki günlerde Meclis’e gidecek. Ancak hukukçular tarafından epey tartışılacak gibi görünüyor.

      Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in geçtiğimiz günlerde kamuoyuna duyurduğu “Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nda en çok dikkat çeken düzenlemelerden biri “haciz” konusu. “İcra İflas Kanunu’nda düzenleme yapan reform paketinin 9’uncu maddesinde ev halkının ihtiyacı olan eşyaların haczedilemeyeceği düzenlemesi yer alıyor. 1932 yılında kabul edilen İcra ve İflas Kanunu’ndaki düzenlemeye göre özellikle elektrik, telefon, doğalgaz gibi borçlardan dolayı evdeki televizyon, buzdolabı gibi eşyaların haczedildiği düşünülürse bu uygulamanın pek insanî olmadığı bir gerçek.

      Avukatlar isyan etti: “Haciz kaldırılırsa borçların yüzde 90’ı tahsil edilemez“

      Taciz için sadece perdeyi alan avukatlar var

      Ev haczinin en büyük amacı, borçluyu taciz etmek. Borcunu ödemezse, evine gidileceği, çoluk çocuğunun önünde, komşulara rezil olacağı korkusu insanları borçlarını ödemeye sevkediyor. Şartları zorlamasını sağlıyor. Ama diğer yandan bütün şartlara rağmen borçlarını ödemeyip evine haciz memuru gelince 7’nci kattan atlayıp intihar eden, ailesiyle birlikte kendini öldürmek isteyen çok sayıda borçlu var. Sık sık ajanslara, televizyonlara; eve gelen haciz memuruna, avukata saldıran, intihar eden kişilerin hikâyeleri düştü. Kanundaki bu uygulama bazen gerekli oldu bazen de taciz amaçlı kullanıldı. Bir avukat, stajyerken yanında çalıştığı avukatın hacze giderken, “Sadece perdeleri çek, getir.” dediğini aktarıyor. Bu durum da ev haczinin ne kadar kötü niyetli, tacize yönelik kullanıldığını da gösteriyor. Yasa koyucu da burada, borçlu her ne kadar kusurlu, kötü niyetli olsa da ev haczinin aileyi cezalandırmak anlamına geldiği için vazgeçilmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Kadıköy esnafından ev eşyası satan Nevzat Bey de, kendilerinin kredi kuruluşu olmadığını, senetle çalışmadıklarını söylüyor. Müşterinin bankadan aldığı kredi ya da kredi kartı ile alışveriş yaptığı için yeni düzenlemenin kendisini bire bir etkilemediğini belirtiyor. Bu görüşten de anlaşılacağı üzere, büyük şehirlerdeki esnaf kredi kartı ile satış yaptığı için bire bir etkilenmeyecek görünüyor.

      Avukat, tahsilatçı değil

      Bu konuyu kendi aralarında tartışan hukukçular ve özellikle yıllardır hacze giderek dramlara şahit olmuş avukatlar var. Ev eşyasının haczinin kaldırılmasını onaylayan avukatlardan biri de Muhittin Köylüoğlu. “Ben avukatım ve tahsilatçı değilim. İnsanların ev eşyalarının haczedilmesi (ben de yaptım, bu yanlış olmasını değiştirmez) yanlıştır. Hukuka yasaya ve hatta insanlığa aykırıdır.” diyen Köylüoğlu, para kazanmak için hukuka aykırı düzenlemeler ve uygulamaların talep edilmesinin avukatlara yakışmayacağını savunuyor. Tencere-tava, buzdolabı haczederek para kazanmak yerine başka iş yapmayı tercih edeceğini söyleyen Köylüoğlu, “Hükümetin bu ve benzeri düzenlemeler için çalışmaları halkın yararına olup, halkın yararına hukuka uygun tasarruf ve düzenlemeleri kim yaparsa yapsın destek olmak gerektiğini düşünüyorum. Bu düzenlemeler için hükümeti ve Meclis’i kutlayıp teşvik etmeliyiz. Ki biz avukatların sadece kendi sorunları için değil halkın sorunları ve menfaati için de çaba gösterdiğimiz görülsün.” diye konuşuyor. Köylüoğlu, hükümeti bu girişiminden dolayı da kutluyor.

    7. mustafa karagöz

      Sayın Ofluoğlu
      öncelıkle bu konuda desteklerınızden dolayı cok tesekkurler
      ıcra dosyasından taahhutlerden hapıs kararım kesınleşti
      teplıgat yapılmadı daha bu dosyadakı borclarıma bır mıktar ödeme yapıp kalan borcu asgarı ücret sınırına ındırıp zaman kazanmam soz konusu olabılırmı
      örnek dosya 1200tl buna 500tl ödeme yapıp borcum asgarı ucretın altında kalmıstır deyıp gerekcelı karara ıtıraz edebılırmıyım
      gerekcelı kararlar 07042011 tarıhınde yazılmıstır
      bu konu hakkında bılgı verebılırmısınız
      saygılarımla

    8. mustafa karagöz

      Sayın Ofluoğlu
      öncelıkle bu konuda desteklerınızden dolayı cok tesekkurler
      ıcra dosyasından taahhutlerden hapıs kararım kesınleşti
      teplıgat yapılmadı daha bu dosyadakı borclarıma bır mıktar ödeme yapıp kalan borcu asgarı ücret sınırına ındırıp zaman kazanmam soz konusu olabılırmı
      örnek dosya 1200tl buna 500tl ödeme yapıp borcum asgarı ucretın altında kalmıstır deyıp gerekcelı karara ıtıraz edebılırmıyım
      gerekcelı kararlar 07042011 tarıhınde yazılmıstır
      bu konu hakkında bılgı verebılırmısınız

    9. dönüşümü ile ilgili bilmek istediğiniz herşey bu adreste lpg fiyatları lpg markaları

    10. arkadaşlar tüm çek magdurlarına bence devlet yardım etmelidir tamam o adam iflas etmiştir veya alacagını alamadıgından dolayı bu hale düşmüştür ama eyer bilerek karşılıksız çek vermişse cezasına razı olmalıdır CENABİ ALLAH HERKEZE SABIR VERSİN

    11. Sn.Admin,

      Taahhüdü ihlal ile ilgili haberleri çokça duyar olduk. Bu yüzden bu sayfayı daha kolay ulaşılır hale getirmekte bence fayda var. Hatta “Taahhüdü ihlal” in oluşması için verilen taahhütlerinde şekil şartlarıyla ilgili bazı yargıtay kararları var bulup bu sayfaya ekleyebiliriz. (Bende bir iki tane var sana gönderebilirim)
      Birde bu cezada ceza zaman aşımı iki yıl.

    12. yani şimdi tahhüdü ihlale hapis yokmu onumu anlıyoruz??benim tah.ihladen aranmm var .ne olcak pekii kalkackmı buda???

    13. ÇOK ÖNEMLİ DUYURU
      HAPİSHANEDE YAKINI OLANLAR TAAHHÜTNAME ÖRNEKLERİNİ ÇOĞALTIP (DİĞER MAHKUMLARIDA DÜŞÜNEREK ÇOK SAYIDA FOTOKOPİ YAPSINLAR BAŞKA MAHKUMLARADA AYDASI OLSUN.HAPİSHANE MÜDÜRLÜĞÜNE ELDEN TESLİM ETSİNLER.MAHKUMLARA ULAŞMASINI SAĞLAMAK İÇİN BAŞ SAVCILIKLA GÖRÜŞSÜNLER.

      AYNI DOSYAYLA İLGİLİ BİRDEN FAZLA ÇEK VARSA TEK TAAHHÜTNAMEDE O ÇEKLERİN HEPSİ İLE İLGİLİ TAAHHÜTTE BULUNSUNLAR.ELDEN TAKİP ETSİNLER BİTENE KADAR BIRAKMASINLAR.
      FARKLI DOSYA İÇİN FARKLI TAAHHÜTNAMELER HAZIRLASINLAR
      ACİL ACİL ACİL

    14. yeni yasaya göre 32. madde çek yasasını bağlıyor

      çünkü

      yeni yasada tacir çeki uygulaması var

      o halde
      tacir çeki, ticari bir eylem yani sözleşmeden doğan bir alacak karşılığında düzenlenen evrak niteliğindedir

      ve

      Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.

      • çek yasası kapsamı ile ilgili yorum yapmak istemiyorum. çok belirsizlik var.

        çok çeşitli yorumlar var.

        bu yorumlara, yorum farklılıklarına kesin bir yorumumuz olacak. bir şey söyleyemiyorum henüz. bir iki şeyi daha bekliyoruz.

    15. Anayasa’nın 3.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Yasa ile değişik 38/8. maddesi ve fıkrası

      Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.

      çek önceki anlamında sözleşme dışıda kullanılabilen bir ödeme aracı olarak kabul edildiğinden anayasa mahkemesince bu madde ile bağdaştırılmamıştı

      taahhüdü ihlal ne oluyor peki
      neden hapis cezası veriliyor.

      taahütlerimizi yerine getiremezsek burdanda bize hapis cezası çıkmayacağının garantisi varmı
      nası bir yere düştük biz
      yokmu ne yapacağını bilen bir Allahın kulu bu memlekette
      kimse üstüne vazife olan şeyleri yapmıyor
      aksine üstüne vazife olmayan işleri yapmaya çalışıyor
      biz bir kuralı bozduk
      kamu vicdanıyla yargıya müdahale ettik.
      bir şiir yüzünden hapise atılmak istenen birine haksızlık yapıldığını idda edip hepbirlikte isyan ettik
      mağduriyetini verdiğimiz oylarla giderdik
      şimdi bakalım hangi vicdan kurtarıcak bizi o hapisten
      meğer o şiir hiçte masum değilmiş

      • icrada yapılan taahhüt bir sözleşme sayılmıyor. kndi iradenizle gidiyorsunuz. ceza alacğınızı bilerek beyan ediyorsunuz.

        adildir-değildir ayrı konudur. fakat sözleşme değildir.

        çek yasası kapsamında verilen taahhüt ise ayrı bir şeydir. belirsizlikler olsa da, bir ceza alacağınız söylenmedi. dolayısıyla verilemez.

        • sözleşme imzalayan biri
          kendi iradesiyle bir şeyi taahüt etmiş olmuyormu
          senet vermekte bir taahüt değilmi
          taahütün diyer hapis cezasız taahütlerden farkı ne
          altında ödemezsen hapse girersin ibaresi olması anayasaya aykırılık teşkil etmesinin önüne geçebilirmi
          şu mudur
          yagının bir şeye ceza kesmeye niyeti varsa istediği cezayı bir şekilde uygular
          taa ki ahim dur diyene kadar
          zaten rekor başvuru oranıda bunu gösteriyor
          tabi ordan gelicek adaleti beklemeye ömrün, gücün yeterse

          • bir ceza alacağınız söylenmedi. dolayısıyla verilemez.

            o zaman unuttuk canım şimdi sölüyoruz işte demiyecekleri ne malum

          • a.b. ve admin bir sözlesme yapar.
            a.b. her gün yapacagı 100 adet yoruma karsılık 50 tl alacaktır.
            100 yorum bırakamaz ise 10 gün cezaevine gireceğim der.
            100 adet yorum bırakmadığı tespit edilir, admin sikayet eder .
            cezaevine koyun der.
            a.b. cezaevine girmez.
            anayasaya aykırıdır.

          • a.b. ve admin bir sözlesme yapar.
            a.b. her gün yapacagı 100 adet yoruma karsılık 50 tl alacaktır.
            100 yorum bırakamaz ise 75 tl ödeyeceğim der.
            100 adet yorum bırakmadığı tespit edilir, admin sikayet eder .
            alacağını tahsil etmek ister.
            a.b. mahkemeye gider, pismanlık duyar ben sucluyum, borcumu 10 gün icinde ödeyeceğim, ödemezsem cezaevine koyun der.

            a.b. 10 gün icinde ödemez.
            cezaevine girer.

            • a.b. hiç bunlarla uğraşmaz borcuna karşılık bi çek keser direk cezaevine gider 😦
              yada
              dr kimbıl olur. . 🙂
              belkide
              admin üzülür şikayetini geri alır
              para için değermi çocuğun hayatını karartmaya der
              a.b. bu jest karşılığında duygulanır
              hergün 500 yorum bırakır
              herkez(s) mutludur

            • daha kolayi var A.B. sahte cek duzenler , sonra daga cikar yasasin PKK der. SOnra geri donup serbest kalir. 🙂

              Herkez onu torenle karsilar omuzlarda tasir devlet erkani ABD ye karsi himmetini odemis olur. a.b. rahat rahat dolasir. Admin de bundan sonra kendi yorumlarimi kendim yazacam bu ulkede hukuk yok der.

    Yorum yaparak destek olabilirsiniz