KOSİAD
Şubat 12, 2010
ÇEK MAĞDURLARININ GERÇEĞİ
ÇEK MAĞDURLARININ GERÇEĞİ TÜRKİYE GERÇEĞİDİR.
ÇEK MAĞDURLARININ HALİ TÜRKİYENİN HALİ GİBİDİR.
Hukuktan başlayalım, bizi en çok ilgilendiren Yargıtay’dan, 10. Ceza Dairesi ve Ceza genel Kurulundan başlayalım, Anayasa Mahkemesine bakalım.
10. Ceza Dairesi göz göre göre hukuku hiçe sayarak 3167 sayılı yasa yürürlüktedir dedi. O günlerde bu dairenin üyesi Çamlıbel,Adalet Alt komisyonunda verdiği bir demeçte ” EKONOMİNİN HİZMETİNDEYİZ” demişti. O zamanlar bu blogu izleyenler bilir, ben kendisini arayıp sormuştum:
– Siz adaletin mi hizmetindesiniz, yoksa ekonominin hizmetinde misiniz?
Çamlıbel’in bu demeci Meclis Haber Sitesinde çıkmıştı. Çamlıbel açıklamam yanlış aktarılmış demişti ama açıklama yaptığı ajansa ve Meclis Haber Sitesine yalanlama göndermemişti.
Hatırlayın Yargıtay Cumhuriyet Savcısı ne dedi daha dün, “karşılıksız çek suçlarında kast ararsak hiç kimseye ceza veremeyiz, bu da ekonomi için kabus olur.”
Ne fark var iki demeç arasında.
Özetin özeti HUKUK GÜÇLÜLÜLERİN HUKUKUDUR. Yargıtay 10. Ceza Dairesi güçlülerden yanadır.
BİR BAŞKA ÖNEMLİ GERÇEK
YÜKSEK MAHKEMELERİN FELSEFESİ RESMİ İDEOLOJİDİR. O DA ŞUDUR:
MİLLET=ORDU=DEVLETTİR. Resmi ideoloji budur. Bu ideolojinin özünde laiklik yatar. Halk zurnanın son deliğidir. Bugün Ak partinin oy oranı bu felsefeye karşı duruşuna dayanmaktadır.Bizce hazin olan bu değişimin güvenli olmayan ellerde olmasıdır.
10. Dairenin önündeki dosya laiklikle ilgi olsaydı vereceği karar belli idi. Laiklikten yana bir karar verecekti. Ceza Genel Kurulunun önündeki dosya Şişli 6. Asliye Cezanın 3167 ye ilişkin dosyası olmasa vereceği kararı tahmin edebilirdik.
HUKUK GÜÇLÜLERİN HUKUKUDUR.
Anayasa Mahkemesi ne karar verir? Kestiremeyiz. Konu ordu millet devletle ilgili olsa size kesin söylerdim; hele hele ordu ile ilgili ise oy birliği ile bir karar verceğini bile söyleyebilirdim.
BİR BAŞKA GERÇEK
Çek mağdurları örgütsüz, örgütlenme kültürleri yok, tıpkı halkımız gibi. Ne demiş şair “sana koyun gibisin demeye dilim varmıyor ama koyun gibisin…” Örgütlenemez, örgütlenenlere karşı çıkar, provake eder, örgütten korkar, ihanet eder.. Ne diyor büyük şair ” uyup hainin iğfasına hançerleri elden yere düşürürler…”
BU NEDENLERLERLE ANAYASA MAHKEMESİNİN NE YAPACAĞINI TAHMİN EDEMEYİZ.
ÇEK MAĞDURLA NE YAPABİLİRLER.
Çek mağdurları zamanında çok işe yarayan faks, mesaj gibi bugün demode olan, işe yaramayan yolları bırakıp daha ciddi eylem biçimlerine yönelebilirler.
ÇEK MAĞDURLARI YENİ EYLEM BİÇİMLERİ GELİŞTİREMEZLER
Yaşadığımız deneylere bakarsak çek mağdurlarının yeni eylem biçimleri geliştirebileceğine inanmak çok zor. Üç blogun, cekmagdurlari.com, karsiliksizcek. wordpress ve bu blogun birlikte desteklediği Meclis eylemlerine katılan en yüksek sayı elli kişiyi bulmamıştır. Her üç blogun gazete ilanı için topladığı paranın toplamı 3000 liranın altındadır.
Dün kaçağız, hapisteyiz deniyordu, bugün bahane ne?
İŞTE ÖNERİYORUM 250 BABAYİĞİT BİR ARAYA GELSİN, BEN ÖNDE ANAYASA MAHKEMESİNE, BASIN ÖNÜNDE BİR DİLEK VE TEMENNİ DİLEKÇESİ VERELİM.
BİR BAŞKA ÖNERİ cekmagdurlari.com SİTESİNİN AVUKATLARI, CUNEYT, JENARDİ ÖNDE, ARKADA 250 KİŞİ, BEN EN ARKADA OLABİLİR, YETERKİ ÖLÜ RAHMET BULSUN!..,
HAYDİ EYLEME!
DEMOKRASİNİN TEMEL KURALLARI İÇİNDE;
Sayın Acildemokrasi;
“aynı dili değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir”
Bizim en büyük problemimiz; SAPLANTILARIN ESİRİ OLMAK VE BU YÜZDEN O SAPLANTIDA KALMAK(EZBER BOZAMAMAK)
BUNUN SEBEBİ SEBEP-NEDEN-SONUÇ İLİŞKİSİNİ TAM KURAMAMAK, ANALİZ EDEMEMEKTİR.
Yazdığınız iki yazıda iki temel sorunu birlikte analiz edelim;
1-ÇEK YERİNE KULLANILACAK YENİ KREDİ ENSTRÜMANI; İçinde bulunduğumuz durum iyice analiz edilince; tek bir sonuç çıkar ortaya, GÜVENE DAYALI İLİŞKİLER. Yani bir zamanlar kullandığımız açık hesap formülü. Gerek bunun için gerekse herhangi bir vasıta için öncelikli hedef PİYASALARDA GÜVENDİR.
Daha önce de yazdım. Kıbrıs Barış Harekatı Sonrası en büyük Nato Müttefikimiz bize ambargo koydu. Bu ambargo sonucu, tuz bile karaborsa da satılır oldu. İşte bu ahval içinde zamanın hükümeti(koalisyon M.C. HÜKÜMETİ); çıkış formülünü yurt dışında çalışan yurttaşlarımızın oralarda ki birikimlerini yurda çekmekte buldu. Bunun için cazibeyi artırmak adına FAİZİ VE FAİZDEN PARA KAZANMAYI devreye soktu. İnsanlarımız Mark ve Dolarla tanıştı. Yani KOLAYDAN PARA KAZANMAK ve RANTİYECİLİK başladı.
Şimdi siz KOSGEB KREDİLERİNDEN bahsediyorsunuz. Bunu hükümete ben sordum. Aldığım cevap tamamen MUGALATA içeriyordu.
Sebebi dediğim gibi SEBEP-NEDEN ve SONUÇ İLİŞKİSİ.
2013 e kadar ödenmesi gereken YÜKLÜ DIŞ BORÇ ve yanı sıra CARİ AÇIK. Üretim yok denilecek kadar az. İhracat durma noktasında. Küçükten büyüğe tüm sanayici ve iş adamlarının tek sıkıntısı var NAKİT-SICAK PARA. İşte bu durumda Hükümetin de sıkıntısı bu. Ya dış borcu ödeyecek, ya da teslim bayrağını çekecek. Yunanistan gibi.
Hükümet, çözümün; IMF den gelen az parayla oluşturulamayacağını ve bu kadar az bir para için IMF nin yaptırımlarına maruz kalmanın çözüm olmadığını öğrendi.
Geriye bir tek yol kalıyordu. İÇ BORÇLANMAK. Düşük faizli Devlet Tahvillerinin hiç bir getirisi olmayınca, bu tahvillere yatırım azaldı. TEK YOL BANKALAR KALDI. Hükümet Bankalara borçlandı. Bankalar bu durumu iştahla kabul etti. Amaçları; bir gün, ödemeler dengesinin bozulduğu gün (iktidar değişikliği olup, mali disiplin politikasının acemi ellere geçip bozulduğu gün) devleti fonlamakdır.
BU ÖDEMELER DENGESİ MEVCUTKEN, DEVLET BANKALARIN TEK MÜŞTERİSİ OLMAK ZORUNDADIR.
Hükümet bu tehlikeyi fark etti. Babacan’ın dış işleri bakanlığı yapması, dış politika üzerinde oluşan etkenleri bilmesi avantaj sağladı. Görmüşler di ki Türkiye dışına kaçırılmış varlıklarımız var. VARLIK BARIŞI yaptılar. Bununla IMF nin vermek istediği, bizim de az bulup iki mislini istediğimiz kredinin (20 milyar dolar yada iki katı)
fazlası temin edildi.
ANCAK ÜRETİM OLMAZSA, TAŞIMA SU İLE NE KADAR DAYANIRSINIZ?
İşte burada hesap dönüyor. Hükümet çaresiz. Tek çaresi olan bankalardaki mevduatı ya kendine saklayacak ya da kredi olarak dağıtacak. Ya da uzun vadede düşünüp, 1- STRATEJİK MADENLER le ilgili POLİTİKA geliştirecek(enerji savaşlarında aktif rol alacak), 2-Özelleştirme ile yurdu parsel parsel satacak. SİZ OLSANIZ NE YAPARDINIZ?
Şimdi kredilerin niçin kısıtlı olduğunu biliyoruz Sonuç ne olmalı? Sonuç; İşe yaramayan politikalar üretip, parti politikaları olan “yolsuzluk ekonomisi politikalarını” politika gibi gösteren, esen rüzgarın önüne teslim olmuş hükümetleri ve onların rejimlerini muhafaza eden sistemi terk etmektir. Bunun için EZBERLERİ TERK ETMEK GEREKİR. Yanlış, bir diğer yanlışla düzeltilmez. ANCAK DOĞRULARLA DÜZELİR. Bu sistemdeki yanlışlarda sistem terk edilerek giderilir. Bunun için, Seçmenin-halkın edilgenlikten, etkenliğe geçmesi şarttır. Halk; salt oyunu, seçim için kullanmamalı. Demokrasiye tam uyum sağlayıp Kanun teklif edip kanun veto etmeli. SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ ÇALIŞTAYLAR DÜZENLEYİP YASALAR HAZIRLAMALI VEYA YASALARI ANALİZ ETMELİ.
Bu mümkün. Hızlı iletim ve bilişim çağında toplumumuzu bilinçlendirmekle. Bizler ve sistemin diğer mağdurları PLATFORM oluşturup çalıştaylar düzenleyebiliriz. Bu mümkün. ÇEK MAĞDURLARI BUNUN ÖNCÜLÜ OLMALI.
2-ANAYASA MAHKEMESİNDEN BEKLENTİMİZ NE? Anayasa mahkemesi bir yasanın tümünü 5 seneden önce ortadan kaldırmaz. Yasanın maddelerinin ortadan kaldırılması bize ne kazanç sağlar.
TEKRAR EDİYORUM;
DAHA ÖNCE ÇOK YAZDIM. Bir fikrin, öneri ve teorinin doğruluğu zaman içinde belli olur.
Zaman içinde test edilir. Doğruysa kabul görür. Test etmenin en ilkel yolu zamanı hoyratca kullanan DENEME YANILMA YÖNTEMİDİR. EN gelişmişi ise SEBEP-NEDEN VE SONUÇ İLİŞKİSİNİN ANALİZ EDİLDİĞİ BİLGİSAYARDA SİMÜLE ETMEKDİR. İleri ülkeler hazırladıkları simüle programlarda bu imkana eriştiler. Hindistan bu konuda çok başarılı oldu. Simüle programda, SEBEP SONUÇ İLİŞKİSİNE etki edecek tüm etkenler sınanır. Bir başka yol bunu tartışma ortamında yapmaktır. İşte DEMOKRASİ budur.
Konumuza gelecek olursak;
SEBEP-NEDEN VE SONUÇ İLİŞKİSİNİ TARTIŞARAK İYİ ANALİZ EDELİM.
Bilgilerin oluşturduğu fikir, öneri ve teorileri; aramızda tartışarak daha iyileri ile çürütüp DOĞRU OLANI seçelim.
Bu blokların da görevi bu olmalı.
Tartışmada hakaret olmamalı. Kişinin fikrini tenkid etmek için, kişinin adını zikretmek de hakaret olarak kabul edilmemeli. Fikir, öneri veya teori öne sürmeden kişi tenkid edilmez.
Anayasa Mahkemesinden gelecek sonuçla nemalanmak veya bu sonuca bağlanmak DAHA ÖNCE ÇOK DENENDİ. Bu saplantıda kalınmamalı. Denenmeyen ve bizim kaybettiğimizin kazanılması ancak AİHM de yapılan mücadele ile olur. Bu mücadelede çoklu katılım zafere götürür.
Anayasa Mahkemesi bizi sadce oyalar. 5941 İN TÜMÜNÜN ORTADAN KALKMASI BİZE NE SAĞLAR (SONUÇ NE OLUR). Veya bir başka şekliyle sonuca ne gibi etkiler oluşur. İşte mesele bu.
OLMAK VEYA OLMAMAK İŞTE MESELE BU.
DÜŞÜNÜYORUM ÖYLEYSE VARIM.
SAYGILARIMLA;
Burhan İŞCAN
felsefe güzeldir, doğru kullanılırsa çok da faydalıdır. tarih de güzeldir, hele bizimki gibi bir tarihe sahip olmak daha da güzeldir, ama tarihimizi iyi bilirsek, geleceğimizi daha iyi planlarız, geçmişten ders alırız.
biz şu anda, olmaması gereken bir cezadan dolayı, özgürlüğünü kaybetmiş, normal insanlar gibi yaşayamayanlarız. derdimiz partiler ile, insanlar ile olmamalı, sistem ile olmalı… biz bu ülkenin vatandaşlarıyız, kendimize saygımız, geleceğimize ve geçmişimize saygımız için yanlış olanları düzeltmek veya düzeltmeye çalışmak da bizim bir vatandaşlık görevimiz….
SAYIN ACİL DEMOKRASİ NÖBET Mİ DEĞİŞTİNİZ? BEŞ TANE YAZI GÖNDERDİM DE
BEKLEMEKTEN NEMALANMAK ÜZERİNE VOLTEİRE NİN ÖZDEYİSİ;
“ASLA YAŞAMAYIZ. HEP YAŞAMAYI BEKLERİZ.”
😀
MADEM SÖZ VOLTAİREDEN AÇILDI;
** Yaşam Diken Ekilmiş Bir Tarla Gibidir Ne Kadar Çabuk Ekersen O Kadar Az Acı Çekeriz.
** “Bir çogu yanlış düşünür,
Bazıları hiç düşünmez
Gerisi düşünenleri kötüler”
Bİ DE DÜŞÜNEREK HAREKET ETMEYİ DENESEK… NE DERSİNİZ?
Evet sayın dostum; biz de öyle yapıyoruz. Hatırlayın şu salvo atışlarımızı. Mecliste, Metris önünde, Ümraniye CEZA EVİ önünde, Taksimde. İHADER İ hatırlayın. METRİS EYLEMİMİZDE. Kalabalık olmamızı az ve yetersiz görünce basın. 14 kişilik katkılarıyla yüzlerce polisi ve olanca basını katmışlardı kalabalığımıza. Basını bize hediye edip organize olmayı, birlikte mücadeleyi göstermişlerdi.
GEÇMİŞTEN DERS ALINMADIKCA TEKERRÜR EDER.
Geçmiş geçmişte kalmalı evet. ALINAN DERS İLERİYE TAŞINMALI ANCAK.
salvo atışları bitti bana göre.
DARBE ATIŞI YAPMANIN TAM ZAMANI
NİSANA KADAR.
BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN ALDIRMA GÖNÜL ALDIMA’
Yaşam ne ilginç. Düşmanlarımız bizi zindana kapatır, yaşamla bağımızı keser, bir punduna getirip kalleşçe katleder sonra da hiçbir şey olmamış gibi bizim üstümüzden çıkar sağlamaya çalışır. Başarır da…
Bütün devrimciler Sabahattin Ali’yi bilirler tanırlar. Oyuna getirilip nasıl katledildiğini de unutmuş değillerdir. İşte bizim o Sabahattin Ali’miz Sinop zindanındayken oturup bir şiir yazmıştır. ‘Başın öne eğilmesin – Aldırma gönül aldırma -…’ diye. İşte bu şiir daha sonra türkü olmuş söylenmiş, yıllarca da içine hüzün çöken devrimcileri alıp çıkarmıştır iç karartan o hüzün karanlığından. Türkü olan bu dizeler, hemen her eylemimizin sesidir, soluğudur, gücüdür. Bu yüzden bizim kuşak devrimcileri çok severiz bu dizeleri ve bu türküyü. Oysa bizim sınıf düşmanlarımız yıllarca bu türküye ve dizelere yasak getirmiş, söyleyenleri işaret ederek canına okumak istemiştir, okumuştur da… Nazım Hikmet’imiz de yazdıklarından ve eylemlerinden dolayı aynı şekilde zulüm görmüş ve her dizesine yasak konularak yok edilmek istenmiştir. Adının duyulmasına bile katlanamayan sermaye güçleri ve gericiler bu yönde ellerinden geleni artlarına koymamışlardır.
Ancak; su yolunu bulmuş, önüne gelen engelleri aşa aşa çoğalıp ırmak olmayı başarmıştır. İşte Sabahattin Ali de, Nazım da düşmanlarının göbeğini göğe getirip, vurup yere çalmıştır onları. İlk Nazım Hikmet’in şiirini devrimcilerin kanını içmeye yeminli CIA ajanı Türkeş’in dilinden duyduğumuzda şaşırıp kalmış “Allah, Allah” çekmekten kendimizi alamamıştık. Sonra arkası geldi. Bir dizesinde yeryüzünde milyonlarca dostu ve düşmanı olduğunu dile getiren Nazım Hikmet’in şiirleri düşman toplantılarında söylenir oldu.
Acaba ne yapılmak isteniyordu? Yoksa bu bir özeleştiri ya da aklanma biçimi miydi?
Her ikisi de değildi kuşkusuz. Sınıf düşmanları bükemedikleri bileği bir başka türlü etkisiz kılmak istiyorlardı o kadar. Tıpkı magazinleştirilmek istenen Che Guevara gibi. Böylesi daha iyiydi onlar için. Gerçek anlamlarından uzaklaştırıp zararsızlaştırmak en iyisiydi. Onlarda bunu yaptılar. Üzülerek söylemek gerekir ki, etkili de oldular.
Şimdi aynı numarayı Başbakan Recep Tayip Erdoğan yapıyor. Kendisini ve AKP’yi mağdur edilmiş sayarak mazlumu oynuyor.
Recep Tayip Erdoğan ve partisi AKP acaba mazlum ve masum mu?
Değil.
Çünkü; AKP uluslararası emperyalist güç odaklarının dümen suyunda hareket eden ve ülkeyi onlarla birlikte talana soyunmuş, ne var ne yok satıp savmış bir parti olup, dağı taşı sattığı gibi, aynı zamanda özelleştirmedik bir şey bırakmamaya yeminlidir de. Onlarca tersane işçisinin ölümü bu özelleştirme sonucu yaratılan taşeronlaşmanın sonucu olarak gerçekleşmiş ve bu yüzden sayısız emekçinin ocağı sönmüştür. Yokluk yoksulluk alıp başını gitmiştir. Zenginleşen AKP çevreleri küstahlaştıkça küstahlaşmışlar adeta yoksul halk yığınlarıyla dalga geçer olmuşlardır. Kayırma, ihale yolsuzlukları bunların iyi bildikleri yoldur. Dinsel gericiliği bir yaşam biçimi olarak yığınlara benimsetmek için girişilen kampanyaların ve kadrolaşmaların haddi hesabı yoktur. Eğitim alanı gericiliğin salvo atışları altındadır. Bay Tayyip insanlık düşmanı ABD emperyalizminin Ortadoğu görevlisidir. Bakanlarının çoğunun durumu karanlıktır. İçlerinde CIA’nın yeminli görevlileri ve İngiliz yurttaşı olanlar bile vardır. Özetle bunlar halkın değil, katıksız yabancı ve işbirlikçi sermayenin işbilen adamlarıdırlar.
Şimdi Anayasa Mahkemesi katından AKP’nin kapatılma davası olduğu için bu çevreler yargıyı topa tutmakla kalmayıp açıktan açığa hedef de göstermekten çekinmemektedirler. Öyle bir görüntü sergilemektedirler ki, hem kuzu hem de kurt rolünü aynı anda oynayarak puan toplamaya çalışmakta her fırsatı değerlendirmekten geri durmamaktadırlar.
Recep Tayyip Erdoğan Sinop’ta halka seslenmiş o alışılmış şiirleri bir kenara bırakarak bu kez; bizim olan Sabahattin Ali’nin şiiri ‘ Başın öne eğilmesin – Aldırma gönül aldırma – …’yı okumuştur. Yani sizin anlayacağınız takkiye üstüne takkiyye yapmıştır.(turgut koçak)
İLAVE; çift vatanlı ömercik torunumuzu unutmuş ağabeyimiz. Gemicikleri. Bu yazı yazıldığında “güçler ayrılığı prensibi” ni yıkma projeleri de ortaya çıkmamıştı henüz. Askeri yıpratma çalışmaları için tezgahlanan ERGENEKON uzantılı Balyoz iddiaları da.
ve ENERJİ SAVAŞLARINDA don biçilmemişti Türkiye’ye uygun.
Öyle Günler Gördüm Ki
Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu,
Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp,
Hayaller alev alev beynimi yakar oldu.
Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.
Her sabah ilk ışiklar gözlerimi oyardı,
Uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı.
Öyle günler gördum ki, duvarlar gelir dile,
Gözumde canlanırdı eşkiya masalları.
Varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
Görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
Kafada çelik gibi fikirler dursa bile
Kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri:
Bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
Kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum.
Öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
Ben yanına varınca dudağını kıvırdı.
Bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
Sırtımı sıvazladı, bana oğüt savurdu.
Silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
En alçak tekmelerle beni yere devirdi.
Ruhum bir heykel gibi düşüp parcalanırdı.
Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı.
Öyle günler gördüm ki, tabanca sakağımda
Tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı
Gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
Sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
Tabancanın namlusu ısındı yanagımda,
Parmagım istemedi tetiğini çekmeyi
Bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
Bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.
Ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
Sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmustur,
Dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
Etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
Seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur
Yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider,
Gözyaşları içinde seneler yürür gider.
Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.
Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar sarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.
Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
Garip başimın derdi bir yürek taşıyorum.
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
Görünce gülme sakın çırpınıp aktıgımı:
Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum.
Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.
Sabahattin Ali
Bilir misiniz Voltaire’i?…
François Marie Arouet (21 Kasım 1694-30 Mayıs 1778) ünlü Fransız yazar ve filozof daha çok takma adı olan Voltaire olarak tanınmıştır.Ünlü düşünür”Senin düşüncelerine katılmıyorum ama senin fikrini söyleyebilmen için hayatımı verebilirim!” demiştir.
Öfkeni aklınla yenemiyorsan, kendini insandan sayma
Voltaire
çok güzel bir söz
bizim küskünlüklerimizin anlamsızlığını ifade ediyor
ve bu sözlerin sahibi 250 yıl önce yaşamış
durumumuz vahim
sayın burhan bey
teşekkür gerektiren birşey yok
sadece birlikte yaşamanın ve tartışmanın,yeni yollar bulmanın asgari müşterekleri var diye düşünüyorum
geçmişe dönmeninde bir faydasının olacağına inanmıyorum
anti demokratik bir yasa karşısında her sosyal varlığın yapması gerektiği gibi bir tavır alınması gerekiyor
tavrımız en fazla sayıdaki insanı harekete geçirebildiğimiz oranda anlam kazanacaktır
sorunun parçası olmayı değilde çözümün parçası olmayı becermemiz gerekiyor
birlikte başarmak dışında alternatifimiz yoktur
katkılarınızdan dolayı ben teşekkür ederim
SU AKAR YOLUNU BULUR. TAŞTIMI DA SELLER OLUR. O SEL SİZİDE BOĞAR..
SU YOLU TIMAR EDİLMEK İSTER. ÖNÜNDE BARAJ İSTER BENT İSTER.
SUYU AKIŞINA BIRAKMAK, DOĞAYA KARŞI ÇIKAMAMAK DEMEKTİR.
SU KENDİNİ NİMET BİLENİN İSTEDİĞİ GİBİ AKAR.
Sevgili Acil Demokrasi;
Sonsuz teşekkürler.
Demokrasileri değerli yapan ÇOĞULCU KATILIMCILIKTIR. Bireyin fikri(ve o fikri oluşturan bilgisi) çoğulcu katılımcı yapıda sınanır.(eleştirilir ve tenkit edilir.)Böylece akın yolu bir olduğu ortaya çıkar. Toplum doğruda birleşecek fikre ulaşır.
Çek mağdurları blogları da böyle olmalıdır. Böyle olmalıydı.
HEDEF BELİRLEMEK-HEDEF HATTI(NİŞAN HATTI) VE MERMİ HATTINI BİRLEŞTİRİP DARBE ATIŞI YAPMANIN DÜZENLENMESİ- SALVO ATIŞLAR
Yine tekrarlayacağım. Bizim esas sorunumuz hedefi bilmemek.
yani GİDECEĞİN YERİ BİLMİYORSAN, GİTTİĞİN YOLUN ÖNEMİ YOKTUR.
20 ARALIK 2009 İTİBARİYLE 3167 SAYILI YASA MÜLGA OLMUŞTUR.
BU SEBEPLE ARTIK HEDEF DEĞİŞMİŞTİR.
HEDEF ARTIK NE HÜKÜMET NE YÜKSEK YARGIDIR. NEDİR?
BUNA EZBERLERLE CEVAP VEREYİM.
ANAYASA MADDE 38/7 BORÇTAN DOLAYI HAPİS CEZASI OLMAZ.
VARMI? YOK.
(Şimdi kafayı yemiş bu diyecekseniz sabırla okuyun.)
NE VAR. 4814 sayılı yasa ile getirilen ADLİ PARA CEZASI.
Peki suçta kanunilik ilkesi gözetilmiş mi.? EVET.
Peki anayasaya aykırılık var mı? YOK.
ŞİMDİ SORUN NERDE O ZAMAN DİYE SORALIM.
Yargıtay Başkanı cevaplıyor;
1-YA İLERİ TARİHLİ ÇEK UYGULAMASINA SON VERİN. Aslında yapılması gereken tek şey bu. AMA BU SEFERDE TÜCCARIN VE SANAYİCİNİN SICAK PARA TALEBİNİ NASIL KARŞILAYACAKSINIZ. bunun mümkün olmayacağı açık. ÇEK YERİNE KULLANACAK DÜŞÜK FAİZLİ KREDİ VASITASI NASIL BULUNACAK. MÜMKÜN DEĞİL. bu ekonomi bu sikleti çekmez.
O ZAMAN;
2-İLERİ TARİHLİ ÇEKİN KARŞILIKSIZ KALMASINI SUÇ OLMAKTAN ÇIKARAN DÜZENLEME YAPIN. (POSTDATE ÇEK YASASI ÇIKARIN.)Bu mümkündü. Çekin güvenirliliği bozulur mazereti ile göz ardı edildi. Zira önümüzdeki dış ödeme süreci içinde faiz politikasına, yani MALİ DİSİPLİNE çok dikkat etmek gerekir. Sayın ERİM’i bir zamanlar bende destekledim. EVET SİGORTALI ÇEK FİKRİ ÇOK GÜZEL. Ancak karşı taraf buna sıcak bakmadı. İŞTE BU BENİM DİKKATİMİ ÇEKTİ. Araştırdım. FAİZ POLİTİKASI karşıma çıktı.
ADİL BİR ÇEK YASASI İÇİN BAŞKA BİR ÇÖZÜM YOK. Yargıtay Başkanının her iki önerisinden biri uygulanacak.
Türkiye’de, teammüllerden dolayı çok uzun zamandan beri ileri tarihli çek uygulaması yapılmaktadır. Yasalarımıza göre ise çekte vade yoktur.
İleri tarihli çek veren yasasız bir işlem yapmakta, bu çeki alanda yasal bir işlem yapmakta, ancak vade beklemekle yasa dışına çıkmaktadır. 5838 no lu yasada düzenleme olmadan önce ise durum insafa kalmakta idi. Yani insaf göz ardı edilip yasal hak istenmekte idi.
ŞİMDİ YARGITAY ÖÇ ALMAKTA. Adeta hükümetle alay etmekte, 5941 nolu yasaya uygun olarak ya dosyalara beraat vermekte yada bozma vermektedir. Hükümetin sloganı neydi? “ALACAKLIYI DA DÜŞÜNMEK LAZIM. ESAS MAĞDUR O TARAF.”
Yargıtay bu tutumu ile hem alacaklıya hem borçluya AİHM yolunun önünü açmıştır.
BU GÜNE KADAR YAPTIĞIMIZ SALVO ATIŞLARLA HEDEF HATTINI, NİŞAN HATTINI MERMİ YOLU İLE BİRLEŞTİRDİK.
ŞİMDİ DARBE ATIŞI YAPIP İŞ BİTİRME ZAMANI.
HÜKÜMET NİSAN AYINDA YENİ TİCARET YASASININ MECLİSTE TARTIŞILMASINA TEKRAR BAŞLAYACAK. 71.MADDEDEN İTİBAREN.
ÖZELLEŞTİRME VE DIŞARDAN GELECEK SERMAYE İÇİN BU ŞART.
ZİRA OYUN KURALINA GÖRE OYNANIR. Dış yatırumcı gelirken, fizibilite yapmadan gelmez.
BİZLER EĞER DARBE ATIŞI YAPACAKSAK. ESKİYE BAĞLI KALMADAN YAPMALIYIZ.
Eski tartışmaları ve eski fikirleri bırakmalı yeni gündeme ve gelişmelere göre yeni fikirler üretmeli bunları tartışmalıyız.
ESAS ÇEK YASASI TİCARET YASASI İÇİNDEKİ ÇEKLE İLGİLİ HÜKÜMLERDİR.
bunlara ya POSTDATE ÇEK KULLANMAK YASAKDIR. maddesi ilave edilecek, yada POSTDATE KULLANIMLA İLGİLİ DÜZENLEME MADDELERİ ilave edilecek. Çekle ödemelerin düzenlenmesi ve çek hamillerinin korunması İLE İLGİLİ YASA BUNA UYDURULACAKTIR.
Hükümetin politikası da şudur. Sorun herkesin dikkatini çekinceye kadar yani TOPLUMSAL SORUN OLUNCAYA KADAR BEKLENTİDEN NEMALANMAK. Bu beklentilere göre çözüm üretmek.
Hükümet 5941 i çıkarmak için bu mantıkla hareket etti. Hukucunun dediği gibi bize tiyo verenler bizle alay etmek istemedi. Bizim sorunumuz iki ucu pisli değnek kabilinden di. Yukarı tükürseler bankalar, aşşağı tükürseler biz.
Hükümet cezada direnmek adına yasa çıkarmak isteseydi bu kadar beklemezdi.
Neyi bekledi. Bizi. İddia ettiğimiz sayının zurnanın son deliği gibi ötmesini. Ötebildik mi? HAYIR.
NEDEN?
Hükümet bize tüyo verirken TAVŞANA KAÇ TAZIYA TUT taktiği uyguladı. Bir kaç aklı evvel; sanal alemde, sanal kişiliklerle yazışıp savaşmayı gerçek alemdeki savaşla bağdaştıramayınca, ÇEK MAĞDURLARINI TEMSİL ETMEK SADECE BİZE AİT, DERNEK GİBİ ŞEYLER BİZİ TEMSİL EDEMEZ, MECLİSTE BİZİ TEMSİL EDECEKLERİNİ SÖYLEYENLERİN SAHTEKAR OLDUKLARINI BÜTÜN MİLLETVEKİLLERİNE SÖYLEYECEĞİZ. diye meclise gittiler ve ne istediler.
13 ekim 2009 Sabah meclise gittim. SAYIN iYİMAYA İLE GÖRÜŞTÜM. Görüşmeden çıktıktan sonra Meclisten emekli olmuş, oğlu çekmağduru bir arkadaşı gördüm. Bunlar da İyimaya ilegörüşmek istiyordu. Onlar için de randevu aldım. jENARDİ ve MURAT YALÇIN ve bu arkadaş eşi ve beş kadar hanfendi görüşmeye katıldı. Ben sustum ve onları dinledim.
JENARDİ DENETİMLİ SERBESTLİK İSTEDİ. BİZİ BU NDAN YARARLANDIRIN DEDİ.AHMET İYİMAYA İSE;
SİZİ GENEL AFTAN YARARLANDIRIRIZ DEDİ BANA BAKTI VE GÜLDÜ.
Bana; “50 kişi topla Ekonomiden sorumlu devlet bakanına çık” dedi.
Sonrası malum.
Sıhhıye gibi bir yerde, zurnanın son deliği bu dediler.
Hükümet de; size pantolon uyduramadık bu gömleği buyrun dedi.
ELEŞTİRMEKLE HAKARET BİRBİRİNDEN ÇOK FARKLI ŞEYLER.
ÖZELLİKLE DOĞRULARI SÖYLEMEK.
İFTİRA ATMADAN.
BEN BUNLARI YAPIYORUM. KİMSEYE İFTİRA ETMEDİM. ETMEM.
HUKUCU GİBİ ŞUNU GELİN YAPALIM BUNU DAMT DİYE KİŞİLERİ AŞŞAĞILAYARAK KENDİ FİKİRLERİMİ KABUL ETTİRME AZMİNE GİRMEM. HATALARI SÖYLERİM.
BENİM BU YAZDIKLARIMI İFTİRA, HAKARET OLARAK KABUL EDİP ELEŞTİRİ OLARAK ALGILAMAYANLAR NE YAPARSA KENDİNE YAPAR. ZİRA GÜNEŞ BALÇIKLA SIVANMAZ.
GELELİM SADDE;
EVET EYLEM YAPALIM. NİTELİKLİ SAYI İLE ÖNCE HÜKÜMETTEN TAZMİNAT TALEP EDELİM, SONRA AİHM DEN. BUNU YAPMAK ÇOOOOK AMA ÇOOOK BASİT.
TIPKI BİR ZAMANLAR BANKALAR BİRLİĞİ VE YARGITAY ÖNÜNE SİYAH ÇELENK KOYALIM SES GETİRELİM DEDİĞİM GİBİ.
HEDEF TOPLUM DESTEĞİNİ ALMAK.
BUNUN İÇİN TEKEL İŞCİLERİNİ ÖRNEK ALIN.
ONLAR ÖRGÜTSÜZ EYLEME KALKMADIKLARI GİBİ, ÖRGÜTLERİDE ONLARI YALNIZ BIRAKMADI.
KOSİAD BİZİN KULAĞINA KÜPE OLSUN. DERNEK İSTEMEZUK DİYENLERİNDE.
SAYGILARIMLA
BURHAN İŞCAN
Eylem ile ilgili yorumumda sorulmuş.
Rahmi bey çağırdı ise giderim.
eylemin yeri, şekli, çağrının içeriği ile ilgili itirazlarım-çekinceleerim vardır. fakat Rahmi beye güveniyorum.
Daha öncede Cüneyt ‘in organize ettiği bir toplantıya katılmıştım. -ki arkadaşlar biliyor o toplantıyada karşıydım.
bizler dostluğun kıymetini bilmezsek gücümüzü kırmış oluruz.
Acil Demokrasi ‘nin bir başka eleştirisi var. Çek mağdurluğuna elitist bir şekilde yaklaşmamı eleştiriyor.
Benim hedefim toplumu yerinden oynatmak değildir. Ben kendi çizgilerimde çeşitli konularda yazılar yazıyorum. Bir kısmıda anti-demokratik çek kanunu ile ilgilidir.
bu yıldan itibaren “en aktif yazar” olmayacağımı bildirmiş idim. Yazarlar grubumuz vardır. Bu takıma yeni katılımlar olacaktır. Blogun çizgisinden ya da elitist olup olmamasından yazarlar grubu sorumludur.
su akar yolunu bulur sn acil demokrasiye bu konuda katılamıyorum
ben kendi adıma sorumluluğun payıma düşenini kabul ediyorum
elif hanım
sizinle ayrı düşmek istemem
su akar yolunu bulur konusunda ayrı düşündüklerimizi açarmısınız
çok önemli bulduğum bir konudur
tartışmak isterim
darbe yılları, bizler mağduruz
askeri cezaevlerinde siyasi nedenler ile tutulan mahkumlar
kendimize ayırdığımız saatler çok fazla. el yapımı takımlar ile satranç oynuyoruz.
iki kişi satranç oynuyor. 40-50 kişi başımızda bekliyor.
oyunlar saatlerce günlerce sürebiliyor. zamanımız bol.
oyunun kuralı belli. satranç bildiğimiz satranç.
Bir ek yapmıştık kurallara. seyirciler istediğini söyleyebiliyordu.
sırayla konuşarak yorum yapıyorlar, dilediklerini önerebiliyorlardı.
aramıza yeni katılan arkadaşlar şaşırıyordu. Ya böyle satrançmı olur ? kimse karışmasın.
tekrar anlatıyorduk, onlarada tekrar anlatıyorduk.
” ben ne hamle yapacağımı biliyorum. doğrunun ne olduğunu biliyorum. kimin ne söylediği önemli değil.
onların söylediğini istersem dinlerim. beğendiğim olursa uygularım.
oyuncu benim. onlar seyirci.
”
evet “su akar yolunu bulur” Ama ben su akıtmıyorum. İnandıklarımı söylüyorum. Dostlarımın yanındayım-arkasındayım.
Doğru bulmadığımıda söyleme hakkım vardır ve söylerim.
sn acil demokrasi adminin elitist bir yaklaşımda bulunduğuna
katılmıyorum
bu blog tüm görüşlere açık bir blogdur sansür yoktur
ama burada elitist davranışları bazı katılımcılar yapmıştır ve onlarda
zaten burda durmak istemediler
eleştirilere tahammülsüzlük kendi içinde bu durumu ortaya çıkartmıştır
ve sonuç olarak su akmış kendinnce yolunu bulmuştur.
bu duruma ne sn admin nede diğer katılımcılar neden olmuştur
konu ettiğim tahammlsüzlük tamamen sistem ve onu şu andaki kullanıcıları ile ilgilidir
şahısların polemikleri konum dışıdır
sn acil demokrasi elitist konusundaki yorumlarımız aynı anda blogda çıktı
yani birbirimizden habersiz aynı konuyu aşağı yukarı aynı noktalarla
vurguladık
teşekkür ederim elif hanım
moda terimi bende kullanayım “nemalanmak”
bu işden bir nema beklentim yok. En ufak bir nema beklentim olmadığı için blogu sadece yorumcuları, izleyicileri bu noktaya getirdi.
herhang ibir yere reklam vermedik. tamamen ücretsiz bir yerde yayınladık.
sahte yorum yoktur. sahte hit yoktur.
blogumuzda reklam yayınlatmak için başka şirketler, siteler para ödüyorlar. bize değil Auttomatic ‘e para ödüyorlar.
güzel ülkemde yüzlerce anti-demokratik uygulama var. bunlardan biriside çek yasasıdır. Bende bir işadamı olarak doğrudan muhatabıyım. Bunun dışında pek çok şeydede muhatap oluyorum.
elitist yaklaşımla ilgili eleştirilerim var doğrudur
bu eleştirimi biraz açmak istiyorum
“benim hedefim toplumu yerinden oynatmak değildir”
cümlesinde özetlenebilecek yaklaşımı elitist bir yaklaşım olarak görüyorum
çek yasası ne kadar lokal bir konu olarak görülsede bir biçimde toplumun tümünü ilgilendiren bir konudur
anti demokratik ruhu ülkedeki demokrasi anlayışının dahi sorgulanma nedenidir
hiç bir olayı tek bir yönüyle açıklamak veya ona çözüm bulmak mümkün değildir
herşey birbirine bağlıdır
birçok unsurun bileşkesi olarak değerlendiremediğimiz sürece olayları açıklıyamayız veya önerdiğimiz çözüm yolları eksik kalır
tek bir cepheden bakanlar ve bakış açıları dışındaki yorumlara tahammülü olmayanları elitisler olarak nitelendiriyorum
aksine direkt olmasada olaydan bir biçimde etkilenen herkesin düşünce beyan etmesi ve konuya dahil olması gerektiğini düşünüyorum
bir olaya herkesin kendi bulunduğu pozisyondan bakacağının ve kendi pozisyonuna uygun çözümlemeler önereceğinin farkındayım
bu farklılıkları zenginliğimiz olarak değerlendiriyorum
ve bireyler olarak toplumun bir parçası olduğumuz bilinciyle,hep birlikte üreteceğimiz çözümlerin ayni zamanda demokrasi bilincimizin gelişmesine katkı sağlıyacağı inancındayım
merhaba arkadaşlar,
Acil Demokrasi sağolsun. görüş ayrılıklarımızdır bizi derin dost yapan ..
Burhan İŞCAN yanlış adrese teşekkür etmiş. Benim bir katkım yok. Yorumları yayınlayan Acil Demokrasi ‘dir.
doğrudan kişileri hedef alan yorumları silmek hakkım saklıdır.
niye mi seviyorum seni ?
şubattayız
kış ortasındayız yani
kar altında uyumaktadır yalazımız şimdi
daha filiz vermez budanmış asmalar bu aylarda
kendi baharını beklerler
sabırla
çok kalmadı acıdan doğan dallara su yürümesine ama
ve sonra
tıpkı toprağın altında güneşi bekleyen filizler gibi
süt dişlerinin kabarması gibi ağzında bir bebeğin
hafiften ısınırken hava
tatlıdan bir kaşıntı
bir kımıltı başlar
gerçi çok iyi bilir o son kalkışma
o büyük değişimin dönüşüme devrilmesi kolay iş değildir
bilir bunu bütün meyve ağaçları
şaraplık üzüm tiyegleri
güzel geleceği özleyen ne varsa işte
bilir hepsi
aldanmaz yalancı bahara
bekler olgun koşulların dirilmeni
bekler martta
nisanda
sabırla
ve korkusuz çocukların isyan açlığıyla
patlatır çiçeklerini mayısta
sonra sıra hazirandadır
haziranın ortasındadır
o eski günlerde olduğu gibi
öyle bir ayaklanır ki
yer sarsılır
senin sözlerin yankılanır her ağızda sevdiceğim
senin umudun
ah benim mavi gözlü devim
artık ortak andımız
göğün şavkı gibi aydınlıktır
kahkahalı şölenler sıradadır
bir oğlu olur korkusuz Hasan Hüseyin’in
adını temmuz koyar
karısına
köleliğe direnişin bayraklaştığı fabrikanın adıyla seslenir
Kavel der
yıllar geçer
aylar
günler
ölüm sessizliği biter
biliyor musun sevdiceğim
TEKEL işçileri
sonra o asrın procesi MARMARAY işçileri var ya
canlarına tak ettiğinden
direnişteler şimdi
zaten ben seni
galiba yani
bir bebeğin sonradan seveceği dişleri
bir asmanın dallerını seveceği kadar seviyorum seni
sevdiceğim
işte ben galiba
bundan seviyorum iyi mi
Selah Özakın
23:20, 12 02 2010
Hepsinin gelmesini bekleme;
Bir kişi gelmeyecek.
Sen alışmayasın diye,
Korkmayasın diye,
Düşünesin diye…
Kendine yetmen için..
Herkesin kendinden kaçacağı yerlerde
Sen kaçmayasın diye.
Gelenler gitmeyecekmiş gibi..
Doğumlarda ölümlerde
Duyasın diye.
Bildiğini bildirmek için
Bilmeme’yi öğrenmelisin.
Tam kalasın diye.
Hepsi…nin gelmesini bekleme,
Sen var olasın diye.
Bir kişi gelmeyecek,
Sen, bir olasın diye.
ÖZDEMİR ASAF
yalnızlığımızı biliyorduk teşekkrler moral oldu
“bütün soruları sorabilmeli
bütün ışıkları derebilmeli
yol başlarında durabilmeli
kilometre taşları gibi şiirlerimiz
yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli
cengelde tamtamlara vurabilmeli
ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan
gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar
malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli
büyük hürriyete şiirlerimiz”
nazım ustaya saygılar
1- ADMİN KARDEŞİM; YAZILARIMA TEKRAR YER VERDİĞİN İÇİN ÖNCETEŞEKKÜR EDİYORUM. Geride kaldığını umduğum eski çekişme içinde özür diliyorum. Benim için öncelik ÇEK MAĞDURLUĞUNUN BİTMESİDİR. Bu mağdurluğun bitmesi ile defalarca NEMALANACAĞIM. Bazılarının dediği gibi şöhret olmaktan da değil. Alacağımız tazminatlardan.
2- Serdar nickli kardeşim; Eğer çek mağdurluğunun bitmesini istiyorsanız bir tek eylem yeter. Dernek mensubu bir kaç kişi, dernek avukatları ve akilane bir basın açıklaması(bu basın açıklamasında çekmağduriyeti çok güzel anlatılmalı, bankaların bu mağduriyeti nasıl artırdığı, bankaların sömürü düzeni açık açık anlatılmalı). Bu şekilde gurup İstanbul veya Ankarada AİHM başvurusunda bulunmalı. Bunu basın önünde sansasyonel bir biçimde yaparak TOPLUM DESTEĞİ SAĞLANMALI. Basına öncelikle 1.1.2009 itibariyle kaybolan haklarımızın tazminini istiyoruz açıklaması yapılmalı. Vurgulanacak en önemli husus Çek Mağdurları nın sistem mağduru olduğu. Özelleştirme mağduru tekel işcilerinin, kredi kartı mağdurlarının, hala sendikal haklara sahip olamamış devlet memurlarının, özellikle uzman erbaş statüsünde çalışan memurların da sistem mağduru olduğu anlatılmalı. Çek mağdurluğunun farklılığının mağdurların hak ararken düştüğü durumların ibret verici olmasıdır. ÖNCE YARGIDA EŞİTLİK BOZULMUŞ, SONRA YARGI ÜZERİNDE BASKI KURULARAK YARGIYA MÜDAHALE EDİLMİŞTİR. Bu durum AB. ye girebilmek için DEMOKRATİK AÇILIM yaptığını ilan eden bir devletin SAMİMİYETİNE ters düşmektedir. Bütün bunları HÜKÜMET cari açığı kapatmak, IMF ye karşı durup DIŞ BORÇ ÖDEMELERİ için kaynak yaratmakiçin yapmıştır. Hükümet ekonomiyi iyi idare ettiğini savunarak toplumu bankalara ezdirmekten imtina etmemektedir. Dış borcun ödenmesi takvimi 2013 e kadar sürecek yüksek meblağlar ödenecektir. Bu zamana kadar dışa bağımlılık artacaktır. CARİ AÇIK ARTACAKTIR. Zira sanyici ve tüccar destek bulamamaktadır. Bunun sebebi hükümetin, devleti bankaların tek müşterisi yapma gayretindendir. Bankalar; düşük faiz ve büyük riskle ve en önemlisi bu şartlar altında kendilerini bağlayan mevzuatla kredi vermekten korkmaktadır. BU DURUM SANAYİCİYİ, VE İHRACATCIYI YOK ETMEKTEDİR. KÜÇÜK ESNAF ZATEN BİTTİ.
*** DİKKAT EDERSENİZ BUNLAR EZBERLERDEN FARKLI İFADELERDİR.***
3-HUKUKCU kardeşim; boşun gayret etme. DEDİĞİM GİBİ SÖZ UÇAR GİDER YAZI KALIR.
Konu nedir? Beni bitirmek mi? çek mağduriyetini bitirmek mi?
Unutmayın ben YALNIZ KURT um. yani bir kişiyim. Vaktiyle biri çıktı bir takım zevatın ismini verdi ve bana sen mi haklısın onlar mı dedi.
ÇEK MAĞDURLUĞU 6 senedir sürmektedir. Tck. 2004 de hazırlandı. HADİ YÜRÜRLÜĞE GİRDİĞİ TARİHTEN BAŞLATALIM 4 SENE DİYELİM.
SORUYORUM SİZE?
1-Hükümet 5941 gibi dandik bir yasa içinmi bekledi bu kadar yıl?
2-Hükümet AVRUPA BİRLİĞİ İNSAN HAKLARI bildirisine imza atmadımı?
Anayasa md. 90: “ Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.
“…”
Usûlüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar, kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek Cümle:7.5.2004-5170/7md.) Usûlüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla, kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır. ”
Yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki maddeler, bu sözleşmenin ek protokolleri ile bu sözleşmeyi verdiği kararlar ile yorumlayan, içtihat yaratan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararlar, Anayasamızda yapılan değişiklikten sonra, Anayasa’nın 90. maddesi gereği KANUN HÜKMÜNDEDİR ve hatta ulusal yasalarla aralarında bir çelişki varsa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri uygulanır.
YANİ BUNLARI BİLMİYORLAR MI?
EZBERLERDE KALARAK EZBERLERİ SIRALAYARAK TOPLUMUN HANGİ KESİMİNİ ARKAMIZA ALDIK?
BENİM ÇALIŞMALARIMDAN DETAYLARINDAN HABERİNİZ VARMI?
Bakın birileriçıktı benim yargıtaya, anayasa mahkemesine ve özellikle ALİ BABACAN’A ULAŞAMAYACAĞIMDAN İDDİAYLA BAHSETTİ.
Size soruyorum; bu dediği yerlerin kaç kapısı var?
Bakın ezberlerde olmayan bir kapı var. Sadece cesaret sahiplerine açık.
E-DEVLET KAPISI; ben bu kapıdan defalarca içeri girip, istediğim makama sorular sorup cevaplar aldım.
Derneğin emri altına girmekten bahsediyorsunuz.
KENDİME SAYGIMI VE ÖZGÜVENİMİ YİTİRMEDİM.
BU DERNEĞİN YAPTIKLARINI TASVİP ETMEDİĞİM ANLAMINDADIR. yOKSA ÖRGÜTLENMEYE VE ÖRGÜTLE HAREKET ETMEYE KARŞI DEĞİLİM. DERNEĞİ İLK ÖNEREN VE OLMAYAN BİR DERNEKLE ÇEKMAĞDURLARINI ÖRGÜTLÜ HAREKET EDİYORLAR GÖSTEREN BENİM. BUNU ASLA UNUTMAYIN.
Derneğin bu günkü içinde bulunduğu gaflet hali ilelebet gidecek değil.
AKLIN YOLU BİRDİR.
Birgün akilane ve mantıklı hareket edeceklerinin umdu ile bu yazılarımı burda yazıyorum.
ÇEK MAĞDURLARI SİSTEM MAĞDURUDUR. BU YÜZDEN MAĞDURİYET SİSTEMLE ÇÖZÜLÜR. ORGANİZE OLUP SİSTEME KARŞI DURUŞ GÖSTERİP SİSTEMİ SİSTEMLE DEĞİŞTİREREK.
Tekel işcileri bu metodla zafere yaklaşmaktadır. Tarihe geçecekler.
OLAĞANÜSTÜ DURUMLAR,OLAĞANÜSTÜ ÇIKIŞLAR, RADİKAL ÇÖZÜM YOLLARI İLE DURUŞLAR İCAP ETTİRİR.BU DURUMDA EZBERLERİ BOZMAK GEREKİR. EZBERLERLE YOL ALINMAZ.
Bakın KURAN-I KERİMİ İYİ BİLEN BİRİ OLARAK size şunu salık veririm.
ALLAH HİÇ BİR ZAMAN BUNU YAPIN DİYE EMRETMEZ.
BİZ BU AYETLERİ SİZE DÜŞÜNÜPTUTASINIZ DİYE İNDİRİYORUZ DER. VE TEK ŞİKAYETİ ŞUDUR.
NE KADAR AZ DÜŞÜNÜYORSUNUZ.
dÜŞÜNÜN DOSTUM VE DÜŞÜNMEDEN HAREKET ETMEYİN.
NE YAPTIĞINIZI, AMACINIZI.
çEK MAĞDURLUĞU ÜZERİNDEN NEMALANANVE NEMALANMAKİSTEYENLERİN TEK VE EN BÜYÜK HATASI MAĞDURLUĞUN SÜRMESİNDEN NEMALANMAK İSTEMELERİDİR.
YAPILACAK EN APTALCA ŞEY BUDUR.
OYSA ÇEK MAĞDURLUĞUNUN BİTMESİ İLE NEMALANMAK HEM BEREKETLİ(HAYIR DUALARI) HEM SÜREKLİ OLACAKTIR.
Bİ DE BUNU DÜŞÜNÜN İSTERSENİZ.
SAYGILARIMLA
BURHAN İŞCAN
eylem doğru ama adresi yanlış düşüncesindeyim..
Çek Mağdurları adına bir siyah beyaz dergi basalım. Karşılıksız çekte hapis konusunda haklı olduğumuz hukuki konuları basit sade ve kısa bir dille tek tek anlatalım. İş adamlarımızda bu duruma nasıl geldiklerini; yüzlerce adet çeki ödedikten sonra nasıl battıklarını, karşılıksız çekten nasıl yargılanır durumda olduklarını anlatsın. Kısaca hem hukuki hemde sosyal boyuttaki gerçek mağduriyeti anlatalım.
Bir matbaa bulalım. 250.000 adet bastıralım. Basın açıklamasına paralel TBMM, Anayasa mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve İstanbul, Ankara ve İzmir deki önemli tüm adliyelerin önünde, elden dağıtalım. Hem yoldan geçene, hem yargı üyelerine, hem adliye personeline hemde avukatlara. Aynı anda tek vücüt olarak.
Bütçeye gelince, tüm bloglar birleşsin, kampanya yapalım. Karşılıksız çekten mağdur herkez küçük bir para verse bu bütçe oluşur. Yeterli süre verelim, yol yordam gösterelim, bu para toplanır. İnanıyorum.
para toplanamamasının en büyük nedeni lokal örgütlenmenin olmamasıdır.
il bazında mağdurların toplandığı bir dernek yapılanması, platform yapılanması olsa daha kolay hareket edilir.
hem para toplamak vs hem de dilekçe, mektup, basın açıklaması vs her türlü etkinik daha kolay organize edilir…
böyle bir durumda 5-10 tl vermek sorun değildir ama kişiler kalkıp 10 tl yatırmak için bankaya ptt’ye gitmiyor, gidemiyorlar…
bu şekilde bir yapı olsa herkes çıkartır 5-10 ne imkanı varsa toplanır, onlar aktarılır vs..
örgütlü olmanın gücü de budur..
Biz hazırız
ne oldu gine preslendik.
ELEŞTİRİLMEKTEN KİMLER HOŞLANMAZ.
fikri yani bu fikri oluşturacak bilgisi olmayanlar. zira fikir fikirle çürütülür. eleştiri yapan fikri çürütecek fikri de ileri sürer. eleştiriye muhattap olan ÇÜRÜMÜŞ FİKRİNİ görünce tabi ki eleştirilmek istemez. yalaka ve dalkavuklarda bu kişiyi kaybetmek korkusu ile eleştirtmek istemezler. BUNLAR DEMOKRAT OLDUKLARINI İLERİ SÜREREK MUGALATA YAPMASINI ÇOK İYİ BİLİRLER.
ÖNEMLİ OLAN İSTEKDE SAMİMİYET
GERİSİ TIRI VIRI.
Yapılacak her türlü eylemde yanınızda olacağım ..görüşünüze bende katılıyorum….bahsettiğiniz şahıslar en önde olsun biz kosiada üye olan mağdurlar olarak en arkadaki safta yer alırız ..
BİLE BİLE LADES.
Yenilgi peşin kabul edilmiş, güreş olurmu? Sistem çek mağdurlarına yenilgiyi peşin kabul ettirmiş. BU ARENADA GÜREŞ OLMAAAAAAAZ.
Başka arena yok mu. Çooooook.
Tekrar ediyorum. GİDECEĞİN YERİ BİLMİYORSAN GİTTİĞİN YOLUN ÖNEMİ YOOOOK.
GİDECEĞİMİZ YER NERESİ?
Gideceğimiz yer adaletin olduğu yer. Hiç bir baskının adalet üzerinde hüküm kurmadığı yer.
Taaa baştan söyledim. “Çek mağdurları, yüksek yargı ile, hükümetin çekişmesinin de mağduru edilmemeli diye.”
Sayın Ofluoğlu; bunu sitesinde ve sitelerde bir başka şekilde yorumladı. “HÜKÜMETİN ÇIKMAZI” diye yazdı. Yüksek yargıdan, hükümetin medet umduğundan bahsetti.
Yüksek yargı; üzerinde tahakküm varken, hükümetin “güçler ayrılığı prensibini hiçe sayarak üzerinde baskı kurmasına eyvallah mı diyecekti.
Toplumu rahatlacak yasalar yapmak, toplum menfaatini düşünmek yürütmenin değil, öncelikle yasa koyucunun ve bunun öncülü hükümetin görevidir.
Yüksek yargı hükümetten bu yönde çalışma beklemektedir. ZİRA HÜKÜMET “BİZ OLMAZSAK EKONOMİ BATAR, HEPİMİZ BATARIZ” PARANOYASI İLE hareket ederek yürütmeyi tek başına istediği gibi, istenilen doğrultuda götürmektedir.
Yüksek yargı; parti kapatma davasında hükümete bir kerelik averaj vermiştir. Partiyi kapatmamıştır. Beklenen HÜKÜMETİN İDDİASINI İSPATLAMASIDIR. Sabin KANADOĞLU’nun açıklamalarına bakınız.
Kanadoğlu, son olarak “Anayasa Mahkemesi tarafından laik, demokratik Cumhuriyet aleyhine eylemlerin odağı olduğu tespit ve tecil edilen bir siyasi iktidar kendisini muktedir kılmak amacıyla yargı bağımsızlığı ve böylece hukuk devleti ilkesini zedeleyecek bir Anayasa değişikliğine girişirse, önceki deneyimlerde de olduğu gibi zaten Anayasa Mahkemesi değişikliği iptal edecektir.” demişti.Parti kapatma davasında daha bitmediğini asavunmuştur.
ERKLERİN BİR BİRİNİN ÜZERİNDE DEMOKLESİN KILICI GİBİ DURMASI.
HÜKÜMET NE DEMİŞTİ?
“GEREKİRSE ANAYASA MAHKEMESİNİ İPTAL EDERİZ.
HÜKÜMETİN İSTEDİĞİ ŞU;
ANAYASA MAHKEMESİ GÖREV YAPMIYOR. BU DURUMDAN MAĞDUR OLANLAR BİZE DEĞİL ANAYASA MAHKEMESİNE GİTSİN. TEPKİSİNİ ORAYA YAPSIN.
İşte “MUGALATA” nın dik alası. BU ÜLKEDE YASALARI KİM TASARLIYOR. KİM YAPIYOR. 25 senelik çek yasasında toplum menfaatine değişiklik yapmak anayasa mahkemesinin görevi mi?
Yargıtay BAŞSAVCISI 6 HAZİRAN 2009 DA HÜKÜMETİ UYARDI.
YA İLERİ TARİHLİ ÇEK KULLANIMINI YASAKLAYIN. YA BU YÜZDEN KARŞILIKSIZ KALMIŞ ÇEKİ SUÇ OLMAKTAN ÇIKARIN.
Yargıtay BAŞKANI ile o tarihlerde görüşmelerimde bana yukarda yazdıklarımı söylediler. YASA YAPMAK SİYASETİN İŞİ.
YARGITAY İNTİKAM ALIYOR….
EVET, YARGITAY; BECERİKSİZ İKTİDARDAN, BECERİKSİZLİĞİNİ SURATLARINA VURARAK İNTİKAM ALIYOR. ve bunu tüm toplum önünde yapıyor. Zira 2009 tüm yargının sınıfta kaldığı bir yıldır. Yargı erkler arası ayrılık prensibine yapılan sabotenin mağlubu olmuştur. Prestiji sarsılmıştır. Kimi mahkemeler değişik kararlara imza atmış. Bunu durdurmak yargıtaya emredilmiştir.
“5941 nolu yasa ile suçun şekli ve nevi değiştiğinden” GEREKCESİNİ LÜTFEN İYİ ANALİZ EDİN.
BİZLER, ULUS OLARAK; GURURLU VE KİBİRLİ İNSANLARIZ.
BU YÜZDEN BAŞKALARININ TAVSİYELERİNE EN UFAK KULAK AÇMAYIZ.
HÜKÜMET DE ÖYLE YAPTI.
YARGITAY BAŞKANI ÖYLE YAPACAKLARINI BİLİYORDU.
Hükümet 5941 ile her şeyi eline yüzüne bulaştırdı.
Yargıtay bekledi. Beklemeye mecburdu. Çünkü hala yargıtaya seçilmemiş üyeler ve yargı reform paketi gibi abuk sabuk şeyler önlerinde set teşkil ediyordu.
Dostlarım;
ÇOĞUNLUĞUN AZINLIĞA TAHAKKÜMÜ ÇOK NORMAL VE DEMOKRATİKTİR. ANAORMAL OLAN AZINLIĞIN ÇOĞUNLUĞA TAHAKKÜMÜDÜR.
Bakın Sayın Sami SELÇUK NE DİYOR. “bu anayasa ile her parti lideri iktidar olduğunda diktatör olur.”
Bizim EYLEM YAPMAMIZ ŞART. EVET ŞART.
Ancak bu eylemi hangi areneda, hangi kulvarda ve nasıl yapacağımız önemli.
Türkiye’de ;tüm sistem mağdurlarına, TÜRK ADALET ARENASINDA hak aramak kapısı kapanmıştır. Bunun sebebi; AKP HÜKÜMETİNİN ERKLER AYRILIĞI PRENSİBİNE AYKIRI OLARAK, TÜM ERKLER ÜSTÜNDE BASKI KURMASI dır.
Bu ülkede; 1961 anayasında olduğu gibi, ikinci meclis(SENATO) kurulup, yürütmenin iktidar dışı kurumları bu meclise bağlanmadıkca diktatörlükler devam eder.
OLAĞANÜSTÜ DURUMLAR; OLAĞANÜSTÜ DURUŞLAR, RADİKAL ÇÖZÜMLER GEREKTİRİR. BUNUN İÇİN EZBERLERİN TERK EDİLMESİ GEREKİR. EZBERLERİ TERK ETMEDEN YOL ALINMAZ.
ÇEK MAĞDURLARI EYLEM YAPMALI. EYLEMİNDE EZBER BOZMALI. VE TARİHE GEÇMELİ.
ÇEK MAĞDURLARI AİHM MAHKEMSİNE MÜRACAAT EDECEKLERİNİ BEYAN EDEREK, HÜKÜMETTEN 1.1.2009 DAN İTİBAREN YANLIŞ YARGILANMANIN VE CEZALANDIRILMANIN TAZMİNATINI İSTEMELİ.
bu sitede ACİL DEMOKRASİ ve HUKUKCU kardeşlerimin diyologlarını hatırlayın. KAST UNSURU.
Kast unsuru bizim yegane dayanağımız. Yargıtay BAŞKANININ HÜKÜMETE UYARISI. Ve bizi SUÇLU veya SUÇSUZ diye ayıracak hususiyet. Alnımızdan dolandırıcı damgasını silecek hususiyet.
NE DİYOR AVRUPA BİRLİĞİ İNSAN HAKLARI PROTOKOLU. 1 kişi bir suçtan yalnızca bir kere ceza alır. DEFALARCA CEZALANDIRILMAZ.
MAĞDURLAR; DİYELİMKİ ANAYASA MAHKEMSİNE GİTTİ. ANAYASA TÜM YASAYI İPTAL ETMEZ. İSTENEN MADDELERİN DE İPTAL EDİLDİĞİNİ ELE ALALIM. NE GEÇER ELİMİZE.
DAYATMA SUÇ TEORİS ORTADAN KALKAR MI?
HEM MALIN HACZEDİLECEK, HEM SUÇLU OLACAKSIN DAMGALANACAKSIN BU MU ORTADAN KALKACAK.
BORCUNU ÖDEDİĞİN HALDE SİCİLLENMİŞ OLDUĞUNDAN DOLAYI BANKALARDA KREDİN SIFIRLANMIŞ. KÖTÜ SİCİL YEMİŞSİN. YANİ İDARİ YAPTIRIMLARA DEVAM BU MU ORTADAN KALKACAK.
HAKSIZ YERE HAPİS YATMANIN TAZMİNİ Mİ OLACAK?
NE OLACAK, BANA BİRİ BUNU AÇIKLASIN?
Benim bir açıklamam var. ZAMANDAN NEMALANMAK.
SAYGILARIMLA
Burhan İŞCAN
Rahmi bey
Anayasa Mahkemesine,basın önünde bir dilek ve temenni dilekçesi eyleminde yanınızdayım
olmaz acil, bu davranış mahkemeyi etkilemeye yönelik bir hareket olarak algılanır ,Hakimler ,savcılar ilgili davalarla ilgili konulara temenniyi yanlış yorumlayabilirler..
sayın hukukcu
mevcut durum olağan değil
olağan dışı duruma uygun eylem biçimleri geliştirmek gerekiyor
Rahmi beyin durumu objektif olarak değerlendirdiğine güvenim tamdır
herhalde ama Rahmi Bey’de takdir edeceklerdir, hakimler veya üyeler bu tip hareketleri etkilemeye yönelik algılaya bilirler bence farklı bir eylem yapın mesela Suna Hanımın gelinlik giyip taksime çiçek bırakması gibiaslında o eylem iyi bir fikirdi şuanda ilgili mahkemeye temenni dilekçesi vermeniz bir hata olarak geri teper temenni olmaz.
bunun dışında Rahmi Bey zaten davaya bakan sembolik bir eylemcinin dışında bir Avukat rolünde konumunda bu alanda Türkiyede sima,isim veya şekil olarak artık bu işle ilgili herkes onu tanıyor .
ANAYASA MAHKEMESİ, AÇISINDAN EYLEME GEREK YOK DEDİĞİM GİBİ SUNA HANIMIN EYLEM PLANI DAHA ETKİLEYECİ GELİNLİK GİYEN BİRİ DAHA DİKKAT ÇEKER,
MERAK ETMEYİN BURADA DÜĞÜN ARABASI MİSALİ ÖNÜNÜZÜ KESİPTE ZARF İSTEYEN OLMAZ, HERKES O KUTSAL ELBİSENİN MÜRVETİNİ BİLİR BENCE BÖYLE BİR EYLEM ETKİLEYİCİ İPTAL EDİLEN EYLEMİNİZİ TEKRAR PLANLAMALISINIZ,MESAJI KAFALARDA SORU İŞARETİ BIRAKIR..!