Yargı hızlanırken, adalet bir nostalji mi olacak ?


.Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Türkiye’de tutukluluk sürelerinin uzun olduğu yönünde yanlış bir algı bulunduğunu belirterek, ”Bugün itibariyle cezaevlerinde bulunanların sadece yüzde 28.4′ü tutuklu, geriye kalanı ise hükümlüdür” dedi.

Ergin, Dışişleri Bakanlığı Fatin Rüştü Zorlu Salonu’nda, 4. Büyükelçiler Konferansı’na katıldı.

Bakan Ergin, konferansta yaptığı konuşmada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel bazda başvuru hakkının tanındığı tarihten bu yana en fazla yargılamayla ilgili şikayet yapıldığını belirterek, yargıdaki sorunların çözümü için birçok düzenlemeye gidildiğini söyledi.

Yargılamanın uzun sürmesinin, fiziki altyapı yetersizliği, mevzuattaki sıkıntılar ve iş yükü gibi nedenlerden kaynaklandığını belirten Bakan Ergin, 2002′den beri yapılan çalışmalarla yargıda fiziki altyapı sorununun önemli ölçüde giderildiğini, mevzuatla ilgili de temel bir takım düzenlemeler yapıldığını, yavaş yavaş bu adımların sonuçlarının alınmaya başlandığını anlattı.

https://twitter.com/#!/cek_yasasi/status/150233233420845057

Yargıtay’daki iş yükü artış hızının 2011 yılının Eylül ayından itibaren düşmeye başladığına işaret eden Bakan Ergin, şöyle konuştu:

”Yargıtayda bekleyen dosya sayısı 1 milyon 200 bindi. Her yıl 550 bini karara bağlanır ve kalan dosyalar, sonradan gelenlerle beraber dosya sayısının iyice artmasıyla iş çıkılmaz hale gelmişti. Ama artık Yargıtay’daki stoklar erimeye başladı. Yargıtay’a gelen dosyalar, aynı gün içerisinde açılarak önemine binaen öne alınarak Cumhuriyet Savcılıklarına gönderiliyor.”

Yargıtay’da dosya takibinin de kolaylaştığını dile getiren Ergin, internet üzerinden dosyasının hangi aşamada olduğunun rahat bir şekilde öğrenilebildiğine dikkati çekerek, daha önce böyle bir imkanın olmadığını anımsattı.

Yargıdaki sorunların çözümü için alınan tedbirler sayesinde tutuklu sayısının da hızla düştüğünü anlatan Bakan Ergin, şöyle devam etti:

”Türkiye’de tutukluluk sürelerinin uzun olduğu yönünde yanlış bir algı var. Bugün itibariyle cezaevlerinde bulunanların yüzde 28.4′ü tutuklu, geriye kalanı ise hükümlüdür. İngiltere’deki bir kuruluşun yaptığı araştırmada, 204 ülkenin dahil olduğu araştırmaya göre, (tutukluluk süresi bakımından) Türkiye, Danimarka’dan, İsrail’den, Hollanda’dan, İsveç’ten, Arjantin’den daha iyi noktada. Bizden iyi olanlara da bakıyoruz; Fransa ve ABD de bizden daha iyi noktada ama Türkiye dünya ortalamalarından daha iyi durumda.”

Tutuklu ve hükümlü sayılarının yıllara göre dağılımıyla ilgili bilgi veren Ergin, tutuklu ve hükümlü sayısının 2000 yılında eşit olduğunu, 2001′de tutuklu sayısının hükümlü sayısını geçtiğini belirterek, 2002 yılından itibaren ise hükümlü sayısının artmaya başladığını, tutuklu sayısının azaldığını anlattı. Önümüzdeki 1 yıl içerisinde tutuklu sayısının daha da düşeceğini ifade eden Ergin, ”Bunlar yaptığımız çalışmaların pozitif yansıması” dedi.

TUTUKLU SAYISI
Cezaevinde bulunanların tutukluluk sürelerine değinen Ergin, cezaevinde 36 bin 430 tutuklu bulunduğunu, bunun 27 bin 111′inin tutukluluk süresinin 1 yıl, 5 bin 493′ünün 1-2 yıl, 2 bin 357′sinin de 2-3 yıl arasında olduğunu ifade etti. Ergin, tutukluluk süresinin ağırlıklı olarak 1-2 yıl olduğunu kaydetti.

Türkiye’de tutukluluk süresinin çok yüksek olmadığını ifade eden Ergin, ”2-3 yıl sürenin de kısa olduğunu iddia etmiyorum ama öyle bir algı oluşturuluyor ki, Türkiye’de tutukluluk süresi sanki çok uzunmuş gibi. Son dönemde spesifik davalar, Ergenekon, İnternet Andıcı gibi davalar başladıktan sonra bu tartışmalar gündeme girdi. Oysa tutuklu sayısı şu anda yüzde 28.4′e gerilemiş durumda.”

TUTUKLU GAZETECİLER
Bakan Ergin, tutuklu gazeteci sayısıyla ilgili olarak Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın yayımladığı bir bülten esas alınarak çok sayıda haber yapıldığını, bu bültene göre 72 gazetecinin tutuklu bulunduğunu belirterek, bu rakamın gerçeği yansıtmadığını bildirdi.

TGS listesinde yer alan isimleri sorguladıklarını, 3 kişinin kaydını bulamadıklarını, 6 kişinin daha önce tahliye edilenler arasında bulunduğunu, geri kalanlardan çoğunun ise gazetecilik mesleğinden değil başka suçlamalarla haklarında soruşturma açıldığını anlatan Ergin, ”Adam öldürmüş fakat gazeteci kimliği var. Banka soymuş gazeteci kimliği var. Uluslararası kuruluş CPJ’ye göre, Türkiye’de sadece 8 kişinin gazetecilik mesleğinden dolayı haklarında soruşturma açılmıştır. Ama uluslararası arenada kendi sivil toplum kuruluşumuz tutuklu gazeteci sayısı çokmuş gibi bir algı oluşturuyor. Ama biz 2012′ten itibaren bu olumsuz algının değiştiğini hep beraber göreceğiz.”

Bakan Ergin, ifade özgürlüğüne ilişkin çalışmaları da bulunduğunu, bu konuda uluslararası arenadan ve Türkiye’den birçok akademisyenle birlikte çalıştıklarını, bununla ilgili eylem planının Ocak ayında açıklanacağını bildirdi.

AİHM’e yapılan şikayetler konusunda ise Bakan Ergin, AİHM’de bekleyen 3 bin 500 dava dosyasıyla ilgili mahkemeye Türkiye olarak iç hukuk yolu oluşturulmasını teklif ettiklerini, mahkemenin de bu teklifi uygun gördüğünü, pilot uygulamayla Türkiye’de bu şekilde AİHM’e giden dava dosyalarıyla ilgili yurt içinde uzlaşma yolunun açılmış olduğunu kaydetti.

AA

bir kaç yıl öncesinden, benzer rakamlar, benzer tartışmalar

13 responses to “Yargı hızlanırken, adalet bir nostalji mi olacak ?

  1. android market

    Yargı hızlanırken, adalet bir nostalji mi olacak ? | karşılıksız çek ve yasal düzenlemeler. I was suggested this blog by my cousin. I’m not sure whether this post is written by him as no one else know such detailed about my difficulty. You’re incredible! Thanks! your article about Yargı hızlanırken, adalet bir nostalji mi olacak ? | karşılıksız çek ve yasal düzenlemeler. Best Regards Yoder Veronica

  2. Sayın Doğan Balak;
    Sorunuzun cevabı şu; “BORCA HAPİS” aldatmacası. Türkiye’de borca hapislik yok. Hapislik bir yaptırım cezası olan adli para cezasının ödenmemesi dolayısıyla oluşmaktadır.
    Türkiye’de çek, asıl yasası olan ticaret yasası içindeki hükümlerde belirtilen çek kavramı dışında, vadeli çek olarak kullanılmaktadır. VADELİ ÇEK ile ilgili yasal mevzuat yoktur. İleri tarihli çekler ile ilgili düzenlemeleri de vadeli çek ile ilgili düzenleme yapıldı diye algılatmak başka bir aldatmacadır.
    Çek yasası denilen özel yasa içinde oluşturulmuş dayatma suç teorisinin, temel yasalar olan TİCARET YASASI ve CEZA YASASI ile alakası yoktur. Bu durum da farklı bir yargılamayı ortaya koymaktadır. Çek Mağdurları ezberlerle tekrarlatılan nakaratta olduğu gibi BORCA HAPSİN mağduru değil, bu farklı yargılamanın mağdurudur.
    Anayasanın hedef aldığı temel yasalara göre karşılıksız çek dolandırıcılık suçudur ve öyle yargılanması gerekir.
    Anayasa Mahkemesinden artık ezber olmuş bir taleple yasanın iptali istenmektedir.
    BORCA HAPİSLİĞİN KALKMASI.
    Aslında anayasa mahkemesinden istenecek olan şey, Yargıtay eski başkanı Hasan Gerçekerin de söylediği gibi; dayatma suç tipininin ve buna göre yargılamanın iptali olmalıdır.
    Yani madem karşılıksız çek kesme suçu dolandırıcılıkdır. Öyleyse yargılama buna göre yapılmalıdır. Bu durumda yapılacak yargılama da, KAST UNSURU gözetilecektir. Ayrıca mahkemeler KIYAS YASAĞINA da uyacaktır. Bunlarla birlikte ETKİN PİŞMANLIK ve UZLAŞMA gibi ıslah faktörlerinden istifade edilecektir.
    Kısacası TCK nın 1-75 maddeleri arasında bulunan sanık lehine tüm maddeleri uygulamada yer bulacaktır.
    DEMEM O Kİ; ANAYASA MAHKEMESİ HATTA AİHM DAHİL MAHKEMELERİN VERECEĞİ KARAR TALEP DOĞRULTUSUNDA “İSTEM GİBİ” OLMAKTADIR. YANLIŞ İSTEM, YANLIŞ NETİCE DOĞURUR.
    “BORCA HAPİSLİK KALKSIN” TALEBİ YANLIŞ İSTEMDİR.
    DOĞRU TALEP DOĞRU YARGILAMA SONUCUNDA ADLİ PARA CEZASININ VERİLMEYECEĞİ GERÇEKTİR. DOLANDIRICILARA ADLİ PARA CEZASI VERİLMEZ. AYRICA DOLANDIRICILARA BİR SUÇA BİR CEZA VERİLİR, YAPTIRIM CEZALARI DA VERİLMEZ.
    BUNUN ADI YARGIDA EŞİTSİZLİKTİR.
    BUNUNADI YOLSUZLUK EKONOMİSİ POLİTİKALARINA GÖRE BUTLAN HUKUKU OLUŞTURMAKTIR.

  3. MERHABA..BENİM ANLAYAMADIĞIM BİRŞEY VAR ..BİLEN VARSALÜTFEN YARDIMCI OLSUN…ANAYASA MAHKEMESİ BU İŞİ EN KESTİRME ÇÖZEBİLECEK KONUMDA OLAN KURUM .BR İŞTİHAT YAYINLAMASI YETECEK MAHKEMELERE ..NEDEN YAPMAZLAR ACABAA BUU ANLAMK DA GERÇEKTEN GÜÇLÜK ÇEKİYORUM…

  4. HANİ ARTIK EV EŞYASI HACZEDİLMEYECEKTİ.
    TIRIVIRI HABERLERLE TOPLUM EFKAR VE VİCDANININ TEPKİSİ ÖLÇÜLÜYOR.
    İCRA VE İFLAS KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI BAŞKA ŞEYLER, BASIN BAŞKA ŞEYLER SÖYLÜYOR.
    GEL DE İNAN BUNLARA

  5. sanırım nostalji olucak 🙂 güzel makale teşekkürler

  6. sayın bakan soruya kısa ve net cevap verememiş tıpkı geçtiğimiz yıl gibi,size kaç kişi tutuklu kaç kişi hükümlü diye soran yok.soru şu.dünyanın her yerinde yasa ve yargılama var her ülkenin kendine has ceza evide var suçlusuda var bu tamam ama dünyanın hangi ülkesinde çekten dolayı hapis cezası var buna cevap vermek çok kolay tek bir ülke oda türkiye,bunu demek yeterli.şayet ben alacaklı kişiye çek borcumu ödeyemiyorsam bu adli parayı nasıl öderim bu sadece avukatların işine gelir evine ekmek parası götürürler,çekini ödeyen kişi her şekilde öder ödemeyen yoktur ödeyemeyen vardır işi bozulmuştur neden mi bu çek koçanını market vermiyor bizlere,Birde bu adli para cezası devletin bu cezayı vatanaşa kesebilmesi için şu olabilir madem öyle devlet borçlunun borcunu alacaklıya ödesin borçluyuda kamu kuruluşunda çalıştırsın maaşından kessin emekli olsun emekliliğinden kessin hem işsizlik azalsın hem devlet kurumlarında…

    • Emekli maaşı zaten asgari ücret seviyelerinde.

      Emekli maaşı almayanlar bilmezler miktarları.

      Bu emekli maaşı TBMM milletvekillerinin emekli maaşları gibi yüksek değildir ki içinden para kesilsin de borç ödensin.

      (Mesela çalışırken işverenin asgari seviyeden SSK primi yatırdığı bir kişi emekli olunca – bugün itibariyle – 680 TL alıyor. 680 TL’nın neresini keseceksiniz ? 🙂 )

  7. faydalı bilgiler. teşekkürler

  8. “SADECE” demek, mazeret beyan etmek midir?
    Aslında bu suç işlendiğini kabullenmektir. Suçlu olduğunu kabul etmektir.
    Bilgi en büyük hazineye ulaştıran güçtür. Bu güç, bilgiyi paylaştıkca büyür. Bu bakımdan bilgi paylaşımının önüne geçmek, en rezilce işlenen insanlık suçudur. Zira bu suçun işlendiğinde mağdur sayısı belirsizdir. Dünyada bulunan tüm insanlara karşı işlenmiş bir suçtur.
    “sadece” sekiz kişi beyanı ile aldatmaca içinde sunulan mazeret bu zararı örtbas edebilir mi?
    Yargıdaki sorunların büyük çoğunluğu;
    ETKİLİ SAVUNMANIN OLMAYIŞI VE YASALARIN ISLAH FAKTÖRÜNDEN NASİP ALMAMALARI dolayısıyla oluşmaktadır. BU DURUMDA ETKİN PİŞMANLIK VE UZLAŞMA GİBİ ISLAH FAKTÖRLERİNİN UYGULAMASININ HAVADA KALDIĞI GERÇEKTİR.
    “AİHM’e yapılan şikayetler konusunda ise Bakan Ergin, AİHM’de bekleyen 3 bin 500 dava dosyasıyla ilgili mahkemeye Türkiye olarak iç hukuk yolu oluşturulmasını teklif ettiklerini, mahkemenin de bu teklifi uygun gördüğünü, pilot uygulamayla Türkiye’de bu şekilde AİHM’e giden dava dosyalarıyla ilgili yurt içinde uzlaşma yolunun açılmış olduğunu kaydetti.”
    UZLAŞMA KURUMUNUN ÖNÜNÜ KAPATAN İKİ ETKEN VARDIR.
    1-SORUNLARIN SÜRMESİNDEN AZAMİ DERECEDE NEMALANAN AVUKATLAR
    2- UZLAŞMANIN ÖNÜNÜ KAPATAN ÖZEL YASALAR.
    Islah Faktörlerinden olan ETKİN PİŞMANLIK ve UZLAŞMA kurumları, modern görüşte TEMEL YASA olan 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNUNDA yer almıştır. Ancak özel yasalarda bulunan suç ve cezalara ilişkin düzenlemelerde bunları görmek mümkün değildir.
    Oysa bu iki kurum, suçun önüne geçmede ve suçtan caydırıcılığın yanı sıra; suçtan zarar görenin zararının bir an önce giderilmesinde de önemli rol oynamaktadır.
    Geçen yıl çıkarılan, BAZI KAMU ALACAKLARINA KISMİ AF GETİREN TORBA YASA sonuçları benimle aynı iddiaları paylaşanları haklı çıkarmıştır.

    UZLAŞMA ve ETKİN PİŞMANLIK devreye girince suçtan dolayı mağdur olanın, mağduriyeti sürüncemede kalmadan giderilmektedir.

    Bu durum, ceza mahkemelerindeki bir çok dava konusu için geçerlidir.
    İç hukuğu tıkayan bu sorunların uzlaşma yolu ile giderileceği gerçeği ortaya çıktı.

    Bu gerçek aynı zamanda;T.C DEVLETİNİN, AİHM ÖNÜNDE GEREKSİZ VE ÖN YARGI İLE YARGILANMASININ da önüne geçecektir.

    Ancak, Uzlaşma ve Etkin Pişmanlık kurumlarının önünü, sorunların sürmesinden nemalanan avukatların azami gayretle kapamaları; sorunlar oluşturmaktadır.
    Ceza Mahkemelerinde davaların bir çoğu, borç alacak ilişkisi içinde doğan sorunlardan oluşmaktadır. Bu sorunların pek çoğu uzlaşma kurumu içinde hallolacak davalardır.
    Biz SİSTEM MAĞDURLUĞU ile ilgili bütün çalışmalarımızda bu olumsuzlukları başta bakanlar olmak üzere tüm yetkililere defalarca ve somut örnekleriyle izah ettik. Bununla birlikte somut, bilimsel ve test edilip olumlu sonuçlar alınmış çözüm önerilerini de anlattık.

    Örneğin; Karşılıksız çek davalarında, adli para cezası ile borçluyu fazladan külfet altına sokmanın çözümsüzlüğe yol açtığını,

    Vadeli çekini ödemekte zora düşmüş bir kişiye; “yorgunu yokuşa sürme” anlamında borcu kat kat katlatacak yaptırımlarla borç ödetilmeyeceğini,

    Bu durumdan, sebepsiz iktisap(kazanım) elde eden avukatlardan başka hiç kimsenin memnun olamayacağını,

    Maksat bağdan üzüm koparmaksa, maksada göre hareket edilmesi gerektiğini; maksadın hem bağdan üzüm koparmak, hem bağcıyı dövmek hemde bağı talan etmek olmaması gerektiğini

    Defalarca anlattık.

    Sonuçta, Geçen yıl çıkan Torba Yasa ile elde edilen sonuç haklılığımız ortaya koydu.

    Hükümet şimdi; özel sektör içinde de borç alacak ilişkilerini düzenleyen yasalar çıkarmak azminde.

    Hükümetin önünde sorun RANTİYECİLİKTE.

    Bu alışkanlık faizleri ön plana çıkarmaktadır.

    Borcunu ödemekte zorlanan kişileri ağır faiz yükü altında boğmak da uzlaşmanın önünü kapatmaktadır. Yasaların hiç değilse 3195 sayılı yasayı mihrak-mesnet alması gerekirken, yine avukatların gayretiyle bu durum göz ardı edilmiştir.

    Örneğin 5941 sayılı yasanın ek maddeleri icabı yapılan taahhütler de; yasanın 1. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen GENEL HUKUK KURALLARI çerçevesi dışında uygulamaya konulmuştur. Bu durum tabiatıyla taahhütler yoluyla yapılan uzlaşmanın önünü kapatmış ve istenilen sonuç alınamamıştır.

    BU KANUNUN OLUŞMASINDA BAŞTA YARIŞAN İKİ SEKTÖRÜN LOBİLERİNDEN; Avukatlar Lobisi bu durumdan kazançlı çıkmakta, Bankalar Lobisi ise kredileri çabuk döndüremedikleri için zararlı çıkmaktadır.

    Şimdi yeni bir çek yasasının çıkması bankalar lobisinin gayreti ile gündeme gelmiştir.

    ZİRA BANKALARDA MEVDUAT OLUŞMASI da artık çok yavaş, ve arzu edilenin çok çok altındadır.

    Bu durumda ÖDEMELER DENGESİ bozulmakta, yani; DEVLETİN DIŞ BORÇ ÖDEMEDE BAŞVURACAĞI İÇ BORÇLANMA DA KAYNAK YAPISINI ZAYIFLATMAKTADIR.

    ŞUBAT AYINDA OLUŞACAK YENİ DÜZENLEMELERLE; AVUKATLAR LOBİSİNE KARŞI İKİ YASA DÜZENLEMESİ GELMEKTEDİR.

    BANKALAR LOBİSİ NE KARŞI DÜZENLEMELER OLUŞACAKTIR.
    Umudumuz toplum yararına UZLAŞMACI yasaların çıkmasıdır.
    Hükümetin gündeminde bulunan arabuluculuk yasa teklifi bu umudumuzu artırmaktadır.

  9. BU ÜLKEDE, MAZLUMLAR VE MAĞDURLAR, EN AZ ZALİMLER VE ONLARIN UŞAKLARI KADAR CESUR OLMADIKCA; DEĞİŞECEK TEK ŞEY ZULMÜN MİKTARIDIR.
    BİLİNİZ Kİ; İLAHİ KANUNLAR YÜRÜRLÜKTEDİR.
    ALLAH’IN DEĞİŞMEZ YASALARINDA;
    “BİR TOPLUM KENDİ KENDİNİ DEĞİŞTİRMEDİKCE, ALLAH ONLARI DEĞİŞTİRECEK DEĞİLDİR”

    RA’D 11. Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah’tan başka yardımcıları da yoktur.
    ENFAL 53 Bunun sebebi şudur: Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

    ALLAHTAN İSTEMEK YETMEZ; İSTEMEKTE SAMİMİYET VE GÜVEN ŞARTTIR.

    CİHAD ŞARTTIR YANİ…

  10. Adalet Bakanı’nın böyle bir yanılgıya düşmesi mümkün mü ?

    Bence değil.

    Göz göre göre insanları aldatıyorlar, kamuoyuna yanlış bilgi veriyorlar, kamuoyu olsun AİHM olsun hemen her yeri yanış bilgilerle kandırıyorlar.

    Utanç verici bir durumdur.

    Bu zalimlerden kurtulmak ta maalesef pek mümkün görünmüyor ama dün akşam tüm arkadaşlarımıza hatırlattığım bir sloganı ve bir atasözünü tekrarlamak istiyorum:

    – DİNSİZİN HAKKINDAN İMANSIZ GELİR.

    – MAZLUMLAR AYAĞA KALKMADIKÇA, ZALİMLER DİZ ÇÖKMEZ.

  11. Adalet Bakanı açıkladı: “borca hapis” tarihe karışıyor.

    Borcundan dolayı “tazyik hapsi” yatanlar cezaevinde değil (mi)

    Adalet Bakanımız çekten dolayı cezaevlerinde 70-80 kişi olduğunu açıkladı
    Yeni çek yasası ile ilgili taslakta da benzer bilgiler var.
    İyi niyetlilerimiz bu açıklamaları basit bir hata olarak yorumlama eğiliminde
    Kamu oyu elbette ki resmi açıklamaları dikkate alıyor ve bizlerin feryatlarını “boş tenekenin gürültüsü” olarak algılıyor.”70-80 kişilik, 8-10 bin kişi görünmeye çalışan dolandırıcılar” imajı yayılmaya çalışılıyor. Yapılmaya çalışılan dezenformasyon’dur.
    Bilgi kirliliği bir anda ortaya çıkmadı, temelleri adli para cezası ile hapisliğin gizlenmesi ve cezaevleri kayıt defterlerinin yeniden düzenlenmesine kadar gidiyor.

    CEZA İNFAZ KURUMLARINDA KULLANILACAK DEFTER VE BELGELER
    İLE BUNLARIN DÜZENLENMESİNE DAİR YÖNERGE

    (Bu Yönerge 07.07.2006 tarihli Bakan Olur’u ile yürürlüğe girmiştir)
    Genel idare ve infaz işleriyle ilgili defterler
    MADDE 7- (1) Genel idare ve infaz işleriyle ilgili olarak aşağıda belirtilen defterler düzenlenir.
    a) Hükümlü ve tutuklulara ait kayıtların yapıldığı defterler:
    1 – Hükümlü kayıt defteri.
    2 – Tutuklu kayıt defteri.
    3 – Hükümlü salıverilme defteri.
    4 – Hükümlü izin defteri.
    5 – Sayım defteri.
    6 – Hükümlü ve tutuklulara ait iaşe bedeli takip defteri.
    7 – Hükümlü ve tutukluların emanete alınan kişisel paralara ait kasa defteri.
    8 – Emanet para ve kıymetli eşya kayıt defteri.
    9 – Hükümlü ve tutuklu öğrenci kütük defteri.
    10- Hediye kayıt defteri.
    11- Psiko – sosyal yardım servisi görüşme kayıt defteri.
    12- Kurum dışında çalıştırılan veya kurum dışında eğitim gören hükümlü takip defteri.
    13- Hükümlü ve tutuklu telefon görüşme defteri.
    14- Salıverilen tutuklu adres ve telefon defteri.
    15- Mahkemece verilen disiplin hapsi defteri.
    16- Mahkemece verilen tazyik hapsi kararı defteri.

    Hükümlü kayıt defteri
    MADDE 10- (1) Ceza infaz kurumlarında barındırılacak hükümlülerin veya bu kurumlarda kalmaktayken hükümlü konumuna geçen tutukluların kaydedildiği, sağ ve sol sayfalardan oluşan, her sayfaya birden fazla hükümlünün yazıldığı, her yıl için yeniden hazırlanan ve infaz işlerinden sorumlu cezaevi katibi tarafından düzenlenen Örnek A- 1 Numaralı defterdir.
    Tutuklu kayıt defteri
    MADDE 11- (1) Ceza infaz kurumlarında barındırılacak tutukluların veya bu kurumlarda kalmaktayken salıverilmelerine karar verilen hükümlü veya tutuklulardan, başka bir suçtan dolayı tutukluluk hallerinin devam etmesi gerekenlerin kaydedildiği, sağ ve sol sayfalardan oluşan, her sayfaya birden fazla tutuklunun yazıldığı, her yıl yeniden hazırlanan ve infaz işlerinden sorumlu cezaevi katibi tarafından düzenlenen Örnek A- 2 Numaralı defterdir
    Mahkemece verilen tazyik hapsi kararı defteri
    MADDE 25- (1) Mahkemece verilen tazyik hapsi kararları nedeniyle ceza infaz kurumlarına gelen hükümlülerin kaydedildiği, birbirini takip eden tek sayfalardan oluşan ve yıllık olarak hazırlanan, infaz işlerinden sorumlu cezaevi katibi tarafından düzenlenen Örnek A-16 Numaralı defterdir.
    (2) Bu defterde, sıra numarası, sicil numarası, hükümlünün adı soyadı, ana ve baba adı, doğum yeri ve tarihi, T.C. kimlik numarası, nüfusa kayıtlı olduğu yer ve ikametgah adresi, cezayı veren mahkeme ve karar tarih numarası, suçun nevi ve süresi, infazın başlayış ve bitiş tarihleri, hükümlünün fotoğrafının yapıştırılacağı bölüm ve açıklamalar yer alır.

    Sayın Adalet Bakanımız çek yasasından dolayı cezaevlerinde 70-80 kişi olduğunu söylüyor, doğrudur

    ÇEK KANUNU No. 5941 Kabul Tarihi: 14/12/2009

    Diğer ceza hükümleri
    MADDE 7- (1) Tacirin ticarî işletmesiyle ilgili iş ve işlemlerinde, tacir olmayan kişinin çek defterini kullanarak çek düzenleyen ve düzenleten kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (4) Kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak, talebe rağmen, karşılıksızdır işlemi yapmayan banka görevlisi, şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (5) Karşılığı tahsil edilmek üzere bankaya ibraz edilen çekin karşılığının hesapta mevcut olmasına rağmen, hamile ödemede bulunmayan ya da bankanın kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarı hamile ödemeyen banka görevlisi, şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (6) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, buna rağmen çek düzenlerse, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (7) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi adına çek hesabı açan banka görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

    Bu maddelerde adli para cezasına değil doğrudan hapis cezasına hükmedilir
    Çek kanununda yer alan ve doğrudan hapis cezasına hükmeden maddelerden ceza alanlar cezaevlerinde hükümlü defterine işlenir. Söz konusu 70-80 kişi doğrudan hapis cezası almış olanlardır. 3167 sayılı yasadaki gibi -çaycı affı- kapsamında olanlardır.
    Adalet Bakanının 70-80 kişi açıklaması yaparken yanıldığını veya bürokratları tarafından yanıltıldığını sanmıyorum.
    Ergin, Dışişleri Bakanlığı Fatin Rüştü Zorlu Salonu’nda, 4. Büyükelçiler Konferansı’na katıldı.
    ”Bugün itibariyle cezaevlerinde bulunanların sadece yüzde 28.4′ü tutuklu, geriye kalanı ise hükümlüdür” dedi.
    Cezaevinde bulunanların tutukluluk sürelerine değinen Ergin, cezaevinde 36 bin 430 tutuklu bulunduğunu söyledi.
    Doğrudur, tutuklu ve hükümlü defterlerine kayıtlı sayısı 130 000 civarındadır ancak küçük bir eksik var “tazyik hapsi” defterine kayıtlı hükümlüler bu sayının dışındadır.
    “tazyik hapsi” nedeniyle hükümlü olanlar adli para cezası ve taahhüdü ihlalden dolayı cezaevinde olanlardır ve bu sayının 20 000 civarında olduğunu tahmin ediyoruz.
    Ülkemizin Adalet Bakanının böyle bir ”yanılgı”ya düşmüş olması iç hukuka olan güvenimizi sarsıyor.
    Ve çağrıda bulunuyoruz
    “tazyik hapsi” kayıtları açıklansın
    Ve diyoruz ki
    İç hukuk yollarına olan güvenimizi yitirdik
    AHİM e gidiyoruz
    Uluslar arası hukukta hakkımızı arayacağız

Yorum yaparak destek olabilirsiniz